bugün

can sıkıcı bir durumdur.

şimdi bir erkek olarak bir kızı dışarıdan gördüğünde kafanda bir şablon oluşturuyon. bi şekilde diyalog kurup onu tanımaya başlayınca ilk imaj yıkılıyor, yalan olooor murokoiyim! halbuki başta ben o kafamda şekillendirdiğim kızdan hoşlanmıştım. bana biraz "zor" görünmüştü de o yüzden heyecanlanmıştım.

çıkma teklifleri traji-komik olduğu zaman iz bırakır. yoksa hep onay, hep tasdik... hiç lezzeti kalmaz. reddiyedir bu aktiviteyi güzel kılan. oysa benim yöneldiğim her hatunkişicanı(bu kalıbı kullananları sikmek lazım, ben hariç!) birtakım sarkıntılıklarımı, çıkma tekliflerimi kabul ediyor her seferinde.

önemli olan o süreçtir benim için. işin seksini, meksini, dillemesini geçtim. bi amaç uğruna mücadele edip, kaybediyor gibi olup, sonunda kazanan olmaktır buradaki nirengi noktası. kazandıktan sonra duyulan hazdır. şöyle bir diyalog yaşanırsa iyi mi olur:

- ezgi benimle çıkar mısın?
- tabiki de PiJA, çok hoşsun ihhhii...
- iyi o zaman bu akşam sinemaya gidelim.
- gidelim aşkım(ohaaa! dakka bir, gol bir)
- sonra bana geçer bi şeyler yeriz.
- oluuur.
- sonra seni sikerim ama bak, emin misin?
- e yani başka n'olucaktı ki?
-...

bak işte o üç nokta gibiyim ben de şimdi. ne anlamı kaldı, ne tadı kaldı. götüme çomak sokarım daha iyi. ciddi anlamda reddedilmeye, reddedilip sonra kabullenilmeye ihtiyacım var.
kız naz yapmadan herşeye evet derse erkeğin hevesi kırılır sıkılır. ben bunu yaşadım.
Zaten isigi gormeden teklif eden varsa onun bu islerden anladigi yoktur.
(bkz: türk playboylarının sorunları)