bugün

insanı garip hallere sürükleyen durumdur.

sanıyorum 2006 senesinin mart ayıydı ali amcayı kaybettiğimizde. anne tarafından akrabamızdı ali amca ve süt kardeşimin de babasıydı aynı zamanda. tam da sigarayı ilk bırakışımın üzerinden on gün kadar bir süre geçmişti, 3 süt kardeş mutfakta 7 paket sigarayı eritmiştik anıların gölgesinde, garip oysa içmiyordum ben sigara. konumuz bu değil...

iyi bir insandı ali amca. çocuklarıyla ve "evlat" diye seslendiği biz evlatlarıyla bir insan ne kadar iyi geçinebilirse o kadar iyi geçinirdi işte. akciğer kanserinden vefat etmişti. cenaze evine ilk girdiğimde gözüm alparslan'ı aramıştı, çok severdi babasını. tanımadıığım bir adam ayağa kalkarak selamladı, tanıdıklarımızın oturup da hürmetimi bekleyişleri arasında. ali dayı dedim bu adama, tıpkı en büyük dayıma benzetmiş, garip. "sen içeri girince" dedi "enver'i ağayı gördüm sanki" diye ekledi.

heh işte tam bu sırada yaşar amca konuşmaya başladı rahmetliyle ilgili birkaç hikaye anlattıktan sonra geldi akciğer kanseri hadisesine. hani anılar ve yaşanmışlıklar için 2-3 dakika konuşabilen adam 15 dakika boyunca akciğer kanserine değindi kendi kendine. damarlarımızı tünele benzetti, sorun yok sonra da "okşizeni" arabalara benzetti. sigara dedi takla atıp da tünelden geçişi kapatan bir tanker dedi. sürekli "okşizen" diyordu, resmen koca evin salonunda gözgöze gelmediğimiz kimse kalmadı, herkes ile herkes gözgöze geliyordu.

o sırada alparslan girdi kapıdan içeri, saçları ıslaktı ve gözleri ise kan çanağına dönmüştü, sağ eli sargıdaydı, burnunu çekiyordu, yürürken sallanıyordu, bana doğru adım attığı anda bir anda kalktım yerimden. sarıldık, sırtlarımızı sıvazladık "kuşlar susuz kaldı" dedi, koyverdi o anda. koyverdik karşılıklı mutfağa çekilip de... sonra sabaha kadar 7 paket sigara içtik her sigara yakışımda "okşizen" sesi yankılanıp durdu zihnimde.

ulan arkadaş, bilgelik yapılacak yer değil cenaze evleri bence. bırakın, gerçekten o kişinin üzüntüsünü paylaşabilenler bir arada oturup da o üzüntülerini soluyup dursunlar okşizen niyetine.