bugün

oyunlarda son olmak vardı. ışıklı ayakkabılar vardı.
televizyonda tolga abi ve hugo vardı.
eee tabi birde barış manço vardı. ey gidi günler.
her sokakta yere cizilmis sek sek oyunu vardi.
aşık olduğumuz kişiyi tenefüste kovalamak aşkın göstergesi sayılırdı.
birbirine aşık olanları öyle anlardık. ne aşk ama...
Bizim çocukluğumuzda kumdan kaleler yokdu. Çamurdan bilyalar vardı atamadan elimizde dağılırdı.
Akşam ezanı bitmeden eve doğru koşturmak vardı. Sonra salçalı ekmekle sokakta dolaşmak vardı.
aldım verdim ben seni yendim vardı.
yedi kule oyunu oynardık.
kulaktan kulağa oynar çıkan son kelimeyi duymak için sabırsızlanırdık, duyunca da ağız dolusu kahkahalar atardık.
eve gitmeye üşenir köşeye bir yere, bahçeye falan işerdik.
bisiklete biner yarış yapardık.
isim şehir oynardık.
ve utanma duygumuz vardı.
Yağlı ekmek üzerine şeker döküp, sokakta yemek vardı.
Erkeklerli öpünce ağıza böcekler kaçıyordu.

(bkz: beni böyle büyüttüler)
Sınıfta montunu sevdiğin kızın montunun üstüne asmak vardı.
On tane televizyon kanalı vardı ama izlenecek bir şeyler bulabiliyorduk.
Soba vardı üstüne portakal kabuğu koyduğumuz.
Çükümü çıkarıp mahallede gezmişliğim üstüne bakkaldan bedava leblebi tozu almışlığım var. Şimdi yap bakayım aynısını hangi kediye yemek olur Karaoğlan.
mon ami 48'lik boya heden varsa zengin sayılıyordun.
magnum yemek zenginlik belirtisiydi.
salçalı ekmek...
pazar banyosundan sonra soba yanında ısınmak vardı.

daha fazla yazamayacağım.

özledim...
hey hey bizim cocuklugumuzda neler vardı neler.o zamanlar küfürbaz haydo vardı.
büyükler çok büyük görünürdü ama şimdi anlıyorum ki o kadar da büyük değillermiş.
Ev sobaliydi annem leğen getirip sobali odada yikardi beni kiş aylarinda.
Resident Evil,Devil May Cry,crash, gibi şeyler en azından kurtarılması gereken bir dünya vardı.

Peki Nerede mi? Tabi ingiltere de Türkiye de o zamanlar ekmek yoktu.
Sevdigine istedigi her kalemi vermek vardi be.
yazları aksam saatlerinde özellikle karanlık tam çöktüğünde saklambaç oynamak, kulaktan kulağa oynamak, sabah ve öğlen top koşturmak, mahalle maçları yapmak.
salya sümük dolaşmak...

bağırarak oyun oynardık da bir kişi de çıkıp bağırmayın demezdi, hele ki geceye doğru oynanan saklambaçlarda. hoşgörü vardı, çok kişiydik bir o kadar da çok ırk ve inanç vardı ancak büyüklerimizin bizi bir kez bile ayırdığını görmedim.
kızlarla saklambaç ise ayrı zevkliydi. (koşamıyorlardı , işimiz kolaylaşıyordu )
sonra çiklembik ağaçları vardı, borularla atıyorduk çiğitlerini filan. bazen yeşil olanlarını da. komşuların bahçesine girince kimse kızmazdı.

geçen gün yeğenimin bir gününü izledim, çocuk okuldan gelir gelmez oturdu bilgisayarın başına akşama kadar, göt göbek o biçim. zerre sosyallik yok. lan diyorum, imkansızlıklarda oluyor galiba güzel şeyler. çünkü imkanın içinde bocalıyor insanoğlu.
velhasıl azizim, biz 80'lerin sonunda doğanlar olarak apolitik yetiştirildik belki ama asosyal değildik. en azından çocukluğumuzu az çok yaşayabildik, şimdikilerin durumu çok daha vahim. çocuk olamadan bilgisayar başında deliriyorlar.
sıkan sıkana, öldüren öldürene, çocuklar bile düşmanlıklarla yetişiyor. bizde megalo ideadan ve benzeri bir kaç şeyden başka konu yokken, çocuklar tek dost ülke görmeden büyüyecek. banane ya diyemiyor insan. diyemiyor ama kısa vadede büyük ölçekte bir şeyler de yapamıyor.