bugün

derler ki zatı muhterem batılılar, ötekileştirdikleri doğululara:

" şu doğuluyu batılaştırsak da mı saklasak, batılaştırmasak da mı saklasak ". bu uyarlanmış tekerleme gayet niyeti belli eder bir şekilde vecizeye dönüştürülebilir, değil mi? yani hem etinden, hem sütünden; yani hem göstermek hem de vermemek(!); yani hem naza çekmek, hem de akabinde süründürmek.

1951 yılında ilk adımları atılan ve 1957 yılında adını avrupa ekonomik topluluğu ( aet ) adını alan bu birliğe 1959 yılında katılımımız ile şimdiki gelinen hal ortada. şark tadımız batı zihniyetine gark olmuş, karga sesimiz bülbülleştirilememiştir. 2001 eylül saldırıları ile zaten mimli olan doğu kültürünün üç büyük semavi dinlerinden biri olan müslümanlık daha da bir köktendinci, radikalci olarak adlandırılmakta ve tepeden bakış açısı daha da bir uzak perspektiften bakılmaya yönlendirilmiştir. bu yüzdendir ki doğu-batı çıkmazının çıkar yoları an be an tükenmiştir.

***

elbette doğulu batılaşamaz, batılı da doğuluyu arasına katamaz gibi bir gerçek yok. sorun, ötekileştirilen doğuluların iteklendiği çıkmazlar...

yazımı uzatacaktım ama ilham yerini ekşi bir surata bıraktı, canımı sıktı konu. bkz ile konuyu kotaralım ucundan kıyından;

(bkz: bugün bana yarın sana).
(bkz: komşu komşunun külüne muhtaçtır).
(bkz: hepimiz kardeşiz *