bugün

Çiseleyen yağmur ve gri, kapalı bir hava. Aslında ben bunları severim. Bana Orta Avrupa'yı hatırlatır bunlar. Normal koşullarda Orta Avrupa havası beni canlandırır, zihnimi açar ama dün içimi bunalttı. Haberler zaten basmıştı beni. Üstüne bir de grilik ve yağmur ağır bir şekilde bastı, boğulacak gibi oldum. Türkiye nerede, nereye gidiyor? Bu soruyu o yana bu yana çevirdim içimi ferahlatacak bir cevap bulamadım. Galiba olan biteni de tam anlayamıyorduk. Anlayamamak, bilgisiz kalmak, o havada bu ortamda yaşıyor olmak bana Kafka'yı hatırlattı. Kafka'nın Prag'da hamamböceğine dönüşebilmeyi nasıl olup da yazabildiğini daha iyi anladım sanıyorum.

Durmadan ölüm, savaş, felaket konuşuluyor. Burada en tehlikeli şey insanların bu tür konularda bir tahammül eşiği olmasıymış. Bir eşiği aştıktan sonra insan olan; ölüm, savaş, felaket ne kadar acı çarpıcı olursa olsun bundan etkilenmemeye başlarmış. Bu, bir insanı insanlıktan çıkaran bir şey olmalı. Bizler Türkiye’de sürekli bir dizi felaketin konuşulduğu bir ortamdayız. Birçoğumuz eşiğimizi çoktan aştık. insanlıktan çıktık demek istemiyorum çünkü hâlâ daha bazı değerlere bağlıyım, saygım var onlara. Sadece mutluluk olmasını istiyorum o kadar.

Durumumuzu düşünmek beni daha da sıktı, daralmam arttı. Araba bir sokaktan geçerken yolda ördek kardeş şeklinde bir çöp kutusu gördüm, içimden kötü hislerin akıp gittiğini hissettim. Hani yoga yaparken içinizi kontrol edebildiğiniz anlarda ruhunuzun temizlendiğini hissedersiniz ya. Ben de öyle oluverdim aniden. Sanki birden şehitlerin, kaçırılan askerlerin, savaş tehlikesinin, ölümün hiç olmadığı bir dünyaya transfer oluvermiştim. Galiba civarda bir okul vardı ve sokağın tümü bu tür, 'Ördek kardeş mi?' dersiniz, yoksa 'Vak vak amca mı?'. Ne derseniz deyin o tür kutularla bezenmişti. Basit, çocukça bir süs, insanın içini etkileyebiliyordu işte. Sonra kendi analizimi yapmaya başladım. Güzelliğe, hoşluklara o kadar muhtaçtık ki, o kadar özlemişiz ki bu kadar kötülük, berbatlığın içinde güzel bir şeye rastlamayı... O çöp kutusu benim içimi güzelleştirmeye yetti. Ne hayır varsa çocuklardan var. Büyüklerin dünyası yalan, kavga, acı ve ölümle dolu; küçükler masumiyetleriyle, iç temizlikleriyle bize nefes alacak alan açıveriyorlar işte. Yemin ediyorum o kutuyu görür görmez kendimi Orta Avrupa koşullarında hissettim. Gri hava, çiseleyen yağmur bile hoş gelmeye başladı. Galiba yarım saatliğine de olsa biraz çıkmıştım genel havanın dışına. Tabii sonra gazeteye geldim ve gazetelere göz attım. Yine döndüm geriye, büyümüştüm tekrar ne yazık ki.

serdar turgut