bugün

doğru orantıyla artmayan kazanımlardır. yani,

bir aşk acısı x kazandırırsa beş aşk acısı 5x kazandırmaz. hatta beşincinin sonunda kaybettiklerin o x'i katlar nerdeyse.. misal beşincinin sonunda beş kat olgunlaşmış olduğunu farkedersin ama umutsuzluğun da yirmi katına çıkmıştır. bu durumda bi kazanımdan söz edilebilir mi ki...
aşık olup üstüne acı çeken insanın artık pişmiş olması umut edilerek sorulan sorudur.
-bu biten aşkınızın acısı size neler kattı?
-pişman değilim, yine aşık olayım, yine yaparım...

tabi her zaman böyle olmaz. daha ziyade.
-artık daha olgun bakıyorum hayata. bu aşk beni büyüttü.
-artık sevmeyeceğim.

birşeyler de öğretir bu acılar;

(bkz: seven sikilir siken sevilir) gibi.
kolonyalı mendil..
yemek yemekten kesilmek, akabinde 10 günde 5 kilo vermek ve forma girmek. *
olgunluk.
olgunluk kazandırır. en önemliside budur bence. * *
sabretmeyi ögretir. sordugun her soruya cevap al(a)mamayi ögretir. Insani kendine yakinla$tirir, kendini daha iyi tanirsin, farketmeden olgunla$irsin.
tamamen mantık hatasıdır. aşk acısı hiçbir şey kazandırmaz. her zaman, tüm ilişkilerde hep aynı hata yapılır. tek farkı, daha sonraki ilişkilerde yapılacak hatalar "ben bunların olacağını biliyordum" yorumu altında olup biter. ayrıca, yapılan gurursuzluk da cabası. bu daha da kötü bir durumdur. aşk acısı insana hiçbir şey kazandırmaz, hep ve sürekli olarak kaybettirir.
hatta sadece aşk acısı değil; bir ilişki genel olarak her zaman insandan bir şeyler alıp götürür.
umutsuzluk.
katılaşmış bir yürek ve samimiyetsizlik.
öylesine acıtır, öylesine yakar ki canınızı bir daha kimseye o kadar teslim etmezsiniz kendinizi, daha emin adımlar atarsınız artık, oyunu kuralına göre oynar hata şansını en aza indirirsiniz. bir zaman sonra ne nefret duyarsınız ardından ne de sevgi. sadece bir boşluk sözkonusu olur duygularınızda, nötrleşirsiniz. hayata ve insanlara bakış açınız değişir, artık herşey daha gerçektir, herşey tanıdık ve bildiktir sizin için. onursuzluğun, gurursuzluğun ne demek olduğunu anlar sonrasında hem onuru hemde gururu yerinde ve dozunda kullanmayı öğrenirsiniz. limitlerinizi bilirsiniz artık.
yumuşamış bir yürek ve samimiyet. evet aşk acısını çeken adam bir daha çekmemek için elinden ne gelirse yapar ve eskisinden cok daha fazla olgunlaşır. hani o kazığa bir kere oturmuştur acısını çekmiştir. mecaz bir şey insanın canını yakar mı? evet aşk acısı yakar parmağınız kesilince nasıl acırsa aynen öyle acır içiniz.
Felsefeyi sevmeyi öğretir insana, bir dönem melankolik takıldıktan sonra hayatın anlamını aramaya başlarsın, daha derin düşünür daha derin yaşarsın hayatı, başkalarının penceresinden bakmayı öğrenirsin sonra bir bakarsınki aslında aşk değilmiş yaşadığın it niyetine kullanılıp atılmışsın bi kenara karşındaki tam anlamıyla ya o...u yada, p..ç miş ve gerçek aşkı bulmak umuduyla biraz hüzünlü biraz buruk yaşamaya devam edersin.
ikinci bir aşk acısı...
(bkz: unutmak için sevmek)
babam geldi diyebilmek. evet artık yapabiliyorum başardım..
götürdükleri yanında devede kulak kalan, anca polyanna tarafından görülebilecek kazanımlardır.
aşk korkaklığı ve beyin yorgunluğu.*
yorgun bir kalp ve karaciğer.
daha önce 'lan ben nasıl dinlemiodum bunları' dedirten hüzünlü şarkılar.
love hurts* dinleme alışkanlığı.
kişiyi bu hayatta bir yerde bir şekilde bulunduğuna inandırması. "yaşıyormuşum ulan!"
hayatta aşık olmam diye bir şey demenin anlamsızlığı bilinci. "aşık oldum ya!"
okunan kitapların altını çizmek. "bazı şeyler uçuyor gibi. kalıcılık mümkün mü böyle?"
kesinlikle bir kaç şarkı. "bu aralar şu şarkıya taktım nedense"
sonu ne olursa olsun, umut edilen, hayal kurulan bir kaç mavi gün. "...bırak beni boğulayım! gözlerinin tam içinde! dibe vurup dağılayım! ihtimaller denizinde...*"

al işte, aşk acısı adı ama zevk alınıyor bundan. mazoşist ediyor adamı. güzel ve acı.
en odununa bile şiir yazdırır, okutur.
artık kimseye hakkettiğinden fazla anlam ve değer vermemeyi öğretir.
insanın tecrubesi yediği kazıkla doğru orantılıdır.
hayat boyu beddua edeceğin maymun iştahlı bir sürtük.