bugün

Yaşamımızda Güneş' in hergün doğuyor olması, yarın da doğacağının garantisi olamaz. Güneş ' in
yarın doğacağından (yani doğa da gerçekden güvenilir bir düzen olduğundan ) Emin olmak tamamen bir inanç meselesidir. Fakat bu inanç bilimin işlemesi ve gelişimi için zorunlu bir inançtır .

Bilimsel çalışmalar, inançtan ayrılmaz. Gödel ' in ikinci teoremi bu hususta da bir delildir : Matematiğin tutarlılığına inanmadan matematik dahi yapamazsınız .

Yeni nesil ateistlerin zihnine derinlemesine kazınmış olan ve bu yüzden yazılarında kullandıkları bu iki kanaatin, yani "Bütün dinsel inançlar kör inançlardır ve bilim içinde inanç barınamaz ." tarzındaki kanaatin yanlış olduğunu üzerine basa basa vurgulamak zorundayız .
Haught bu meseleyi gayet veciz bir biçimde toparlar : " bu açıkca gösteriyor ki yeni nesil ateist dalganın inancı, insan vidanından söküp atma çabaları hem saçmadır, hem de başarısız olmaya mahkumdur. "

Bilimin varoluş sebebinin Evrende Yaratıcının kurmuş olduğu düzene duyulan inanç olması ve bu inanç çekirdeği üzerine kurulmuş bazı bilim adamlarının Bilimde inancın yerinin olmamasını söylemesi gerçekten büyük bir utanç ve ironidir.

Sahip olduğumuz en büyük teoriler günlük yaşantımıza aktardığımız uyguladığımız herşeyde bu teoriler geçerli ve bunların hepsi sadece bir inanç üzerine kurulu ancak bu inanç Kör ve dogmatik bir inanç değil, bu bilimin kurucu inancı bu, bu Evrenin belirli bir düzene sahip olduğuna dair olan inanç

J.J. Haldane bilimsel ve dinsel yaklaşımın benzer olduğunu ileri sürerek bu noktayı şöyle açıklar :
"Bilim , akide gibi ön kabullere dayanması açısından inanca benzer. Bu ön kabuller evrenin düzenli
ve anlaşılabilirliği ile olduğu kadar evreni düzenli bir yaratılışın neticesi olarak kabul eden teist evren anlayışının özü ile uyum içindedir. "