bugün

Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın değil mi..?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor, ya bekletiyor insan.
Ikiside kötü, ikiside hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini.
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini,
insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun..
Ya o? Ya o? insanlardan dostluk bekliyor.
Sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor ve bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan
olarak göçüp gidiyor bu dünyadan.
işte yaşamak maceramız bu..
Yasarken beklemeyi beklerken yaşamak
ve yaşayıp beklerken ölmek.
Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin..
insanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin bir kokusu var bütün
çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin,
anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir.
Yasıyorsam; içimde
umut varsa, yine seni özlediğim içindir.
Seni bunca özlemesem, bunca sevmezdim ki !

ÜMiT YAŞAR OĞUZCAN