bugün

Çok yetenekli sayılmam ama seni sevme konusunda benden iyisini bulamayacaksın.
ben sana aşık olmak istemiyorum ki(belki de isterim), ben başımı yaslayıp müzik dinleyebileceğim birini arıyorum.
sabahları yatağımda döndüğümde yüzüme gülümseyen birini, sıkılmadan saatlerce konuşabileceğim birini.
gittiğimiz yerleri beraber keşfedeceğim birini, elini tutmasam bile olur.
gözlerime mutlulukla bakan birini arıyorum zaten ben.
beraber sarhoş olup sokaklarda deli gibi bağaracağım birini. geçmişimizi kıskanmadan, kahkahalarla eski aşklarımızı konuşacağım birini.
bütün günün sonunda biten paramız yüzünden metrelerce yolu yürüyeceğim,
benle birlikte kütüphanede saatlerini geçirecek, fısır fısır konuşmaya çalışacak birini..
evet bayan, kuşları severim ve siz benim gökyüzümsünüz.
Koca bir hiçlik duygusu sardı bu gece bedenimi.
Ve sen… Bulunmayı hiç istemeyen o çocuk gibi durmadan, bir şarkıdan öbürüne geçiyorsun…
Senden Umut kesmem kalbimde merhamet adlı bir çınar vardır.
Çalıntı cümleler geliyor kulağıma. Oturup dinlemek zorunda kalıyorum. Engel olamıyorum kendime ve sonunda kulak verdiğim için hırsıza yardım ve yataklıktan suçluyorum kendimi. “Beyin Tutulması” diyorum.

Senede kaç kere âşık olunuyorsa o kadar meydana geliyor tutulma. Çıplak seyretmemek lâzım. Çıplaklık samimi değil, masumiyeti öldürüyor ve sonunda masumiyet ölünce tutulma sona eriyor. Tutulma bitince de beyin kapatılıp koltuk altına giriyor. Kazanan yok bu oyunda.

Son zamanlarda beynim çin lokantasında böcek yiyen insanlara benziyor. Kemiriyor içten içe. Her ısırıkta farklı şekillere bürünüyor, tanıyamıyorum kendimi. En son dalgası eksik olmayan bir okyanusu andırıyor. Tam ortasında bir Kız Kulesi, tek umudum… Akıntıya kaptırmıyor kendini, kemirgenlerden korkup kaçmıyor, duruyor olduğu yerde. Cesaret aşılıyor, beni yanına çağırıyor. Param yetmiyor tekne kiralamaya. Geceleri tahta çalıyorum köy evlerinin önünden. Beynim zaten tutuklu, ellerim hırsız olmuş ne fark eder. Tahtalar yıkıcı değil, yapıcı. Birleşiyorlar, el ele veriyorlar ve beni umuda taşımaya hazırlanıyorlar. Akıntı beni de korkutmuyor ama tahtaların gücü yetmiyor. Elleri kayıyor birbirinden, su sızıyor aralarından. Batmak çok mühim değil de Kız Kulesi ne olacak şimdi? Bir başına kalacak, öne eğecek yine kafasını. Sorun değil restorasyon edilir diyor birileri. Restorasyon ne bilmiyorum ama gülerek söylüyorlar; iyi bir şey olduğuna inanıyorum. Hiç de öyle olmuyor. Birileri geliyor yine; onların parası var tekne kiralayabilmişler. Rahat ulaşıyorlar Kız Kulesine. Söylesem beni de götürürler miydi acaba? Sanmam. Başlıyorlar çalışmalara, kandırıyorlar onu da beni de. Makyaj yapıyorlar Kuleme. Yapmayın diye bağırıyorum, rüzgâr dağıtıyor sesimi. Rüzgar yapıcı değil, yıkıcı. Tahtalar olsaydı iletirlerdi isyanımı. Kız kulesi makyaj yapmayı sevmez ama gülümsüyor şimdi. Başı dikleşiyor, eskisi gibi ihtişamlı olmasa da. Yüzü gülümsüyor, isteyerek değil makyaj zoruyla. O da mutlu değil biliyorum. Yapaylaştırıyorlar, herkes gibi. Uzaklaştırıyorlar, karakterini değiştiremiyorlar ama. Bastırıyorlar üzerine, çiğniyorlar benliğini. O an geçmişimi yitiriyorum, geçmişimizi. Göz yaşlarıma engel olamıyorum. Kız kulesi de ağlıyor karşımda belki makyajı akar umuduyla; biliyorum. Akmıyor.

Kulemi alıyorlar benden izinsiz. Kim hırsız karar veremiyorum. Ya sadece ben hırsızım ya da herkes hırsız bir tek o hariç. Dalgalara göğüs geren umudum daha fazla dayanamıyor. Üzme beni, dayanabilirdin.

Her sabah geçiyorum karşısına, sahlep söylüyorum bol tarçınlı. Tarçın kokusu huzur verirdi eskiden. Rüzgâr tarçınımı kız kulesine üflerdi. Onda da bir tebessüm. Artık rüzgârlar da düşman bana. Sahlep yetmiyor, bir de kahve söylüyorum. Ben ağlıyorum, karşımda kız kulesi ağlıyor. Kimse görmüyor, bilmiyor. Martılar dumanımı götürüyor ona. O da ağlıyor, deniz kabarıyor. Ben ağlıyorum, kahvem soğuyor.
Bir insanı anlamak için onu sevmek gerekir. Peki ama sevmek için ne gerekir? işte tam bu noktada nedensizliğin arsız kuşları üzerinize pisler. Ciddiyim, bir de bakmışsınız, seviyorsunuz. Biri çıkar karşınıza, balkon yıkamanın çok güzel bir şey olduğunu söyler, seversiniz. Bir başkası çıkar, çocukluğundan beri bir gülümsemenin dudaklardan, yüzden nasıl silindiğini takip ettiğini söyler, seversiniz. Bütün çocukların okuldan koşarak çıktığını fark edip etmediğini sorduğunuzda, 'Evet, üstelik kışın, paltolarını giymeden yalnızca kapşonlarını başlarına geçirip öyle koşarlar.' yanıtını veren genç bir kadını, güzel domates kesen orta yaşlı bir adamı, Oktay Rifat'ın 'bir uykuda' şiirini çok seven birini, ispirto ocağını, cezvesini ve fincanını yanından ayırmayan bir kahve tiryakisini, kızının saçlarını tarayan bir babayı, 'bal kavanozu' diyemeyip 'bal kavanözü' diyen bir anneyi, herkesi, herkesi sevebilirsiniz. insan sevilecek bir canlıdır. Gezegenimizdeki en güzel şeydir.
gitmek
en kolay eylemdir aslında yapmasını bilene.
ama her geldiğinde eskiler gelir gözünün önüne.
bu sefer öyle değildi işte...

katlanılamayan bir şehir. her yerin anılarla dolu olduğu.
yine gelmek istemedim buraya ama zorundaydım.
sonra uzattım tatilimi, sebebini bilmeden. hem de haddinden fazla uzattım.

daha dün "aklıma sıçayım"diyordum.
şu anda "iyi ki"diyorum seni her gördüğümde olduğu gibi.

sabah seninle muhabbeti olan o insanı gördüğümde " kesin bugün görürüm " demiştim, yine hislerim yanıltmadı beni.
bugün hiç yoktu planımda oraya gitmek. bir anda karar verdim aslında.
bunalmıştım çünkü.

otururken arkadaşın içeriye girip bana öyle baktığında "ah" dedim "keşke o da olsaydı"
yanıma geldi sonra. "gelecek, çağırmıştım oturalım diye" dediğinde başka bir boyuta geçtim. duyamadım hiç bir şey.

15dakika sonra...
yine uzaktan, yürüyüşünden, mavili-beyazlı montundan, upuzun boyundan tanıdım seni en az 60 metre öteden.

yanımdan geçerken göz ucuyla bakıp şok geçirdiğini hissettim. bilmiyordun benim burada olduğumu.
sonra karşıma oturdun, yüzüme bile bakmadan...

ama ben saatlerce izledim seni.
mimiklerine hayran olduğum adamın yüzünde aşkı aradım.
ellerini masanın üstünde tutuşundan ellerinin güzelliğini hatırlamaya çalıştım.
gülüşünde sevgi, dalmanda özlem aradım.
çay bardağını tutuşundan belimi kavrayıp kendine çekmelerin geldi aklıma.
nefes alış verişinden sıcaklığın...

kalktın sonra.
yanımdaki herkese selam verip benim bırak gözlerimi, yüzüme bile bakmadan dönüp gittin.
o gün geldi aklıma.
ben ağlarken arkanı dönüp çekip gidişin.
aynı, dedim. hiç değişmemiş.

sen gittikten sonra anılar birikti gözlerimde.
sonra onlar da terk etti beni göz yaşı olarak, senin gibi dokunarak gittiler vücudumdan.
ama emdi yanaklarım tuzunu, tıpkı içimde kalan özlemin gibi.
sildim, ama geçmedi, kaldı ıslaklığı.
yetmedi yine içimdeki yangını söndürmeye...

düşünüyorum yine.
neden uzattım tatilimi?
neden oraya gittim?
neden kafedeki tek boş masa benim karşımdakiydi?
neden titredi ellerim?
ve sen kokusuna taptığım adam, nasıl hala bana hem yaşadığımı hissettirip hem de idam edebiliyorsun beni?

cevaplarım yok.
şıksız sorularım var benim.
yakışıksız düşüncelerim.
sahi, aşık mıyım sana?
yoksa bu da kaderin kötü bir oyunu mu bana?

ben bunu sana yazdım öpüşüne öldüğüm adam.
tıpkı daha önce yazdıklarım gibi...
ben de bu yazıyı güneşi çalan kıza yazdım :

http://mbsadam.tumblr.com...i-yagmura-semsiye-actilar
iyi geceler.
ben bu yazıyı sana yazdım ama sen yoktun...
dün bana baktığını bile bile sana bakmamak, seni görmemek, seni yok saymak nasıl zevkliydi bir bilsen. kıh kıh kıh.
seni çok seviyorum bebeğim. bu cümlenin esasında neyi ifade ettiğini sen benden çok daha iyi biliyorsun. bu geçen süre zarfında bana öyle çok şey öğrettin ki. sakın üzme kendini.sakın üzülme. tüm dünya birleşip yalan söylese de o kıyamet kopacak hem de çok yakında. sen bunları ben yazarken okuyorsun zaten ama... öyle işte. seni çok seviyorum sahibim benim.
Galiba kalbin temizlik yapma şekli bu. Galiba yaratılıştan gelen yeni sayfa açma düzeni bu.
Hiç üzerine düşünme fırsatı buldun mu bilmiyorum ama; La ilahe illallah derken bile biz, en başında la ilahe diyoruz. Yani ilah yoktur diyerek önce tüm kalbimizdeki ve bilincimizdeki ilahları yok edip temizliyoruz. Ardından geliyor illallah.
Allah'ı temiz kalbimizde ağırlıyoruz...
eskiden bu yana ne vakit kendimi iyi hissetsem, güzel şeyler düşlemeye meyletsem dinlemeye koyulduğum bir türküyü tekrar tekrar dinlememe sebep oldun bu akşam. paylaşayım ister misin bunu da? o halde;

https://www.youtube.com/watch?v=EbJtYqBYCV8
Birlikte Yaşlanalım.....
Öyle büyük, beylik laflarım yok cebimde; hepsini gençken birilerine harcadım. Öksüz kaldım cümlelerim, yetim kaldı sevgilerim… Hepsini tek başıma büyütemezdim, cümlelerimi onlara verdim, sevgimi alıp bugüne geldim.

O yüzden düzüm işte! Herkesten ve belki pek çok kadından daha düzüm ama çok severim seni, sözüm de sözdür. Fazla dürüstüm biliyorum, oyunları beceremem, aptal gibi davranamam, anlamamış gibi yapıp egonu besleyemem. Neysem oyum işte, sen de sever misin beni?

Gözüm hiç yükseklerde olmadı, bundan sonra da olmayacaktır sanırım. Çok basit hayallere teşneyim hatta! Birlikte yaşlanalım mı?

Ölene kadar sevelim birbirimizi mesela, zaten ne kaldı şunun şurasında; 20-30 yıl daha... O vakti güzel geçirelim diye en azından, sevelim mi birbirimizi?

Küçük bir evimiz olsun, büyüğüne gerek yok! Güzel bir mutfağı olsun ama, sabahları cam kenarında kahvaltı edelim. Sen bana gördüğün rüyaları anlat, ben gündüz niyetine dinleyeyim.

Gelip geçeni seyredecek kadar hareketli ama kitap okurken kuş cıvıltılarını duyacak kadar sakin bir yerde olsun evimiz. Yüksek katlara gerek yok, bahçeye çıksak bile bence kafidir halimiz.

Sağlığımıza şimdiden iyi bakalım ki; yasaklamasın bize her şeyi doktor, şöyle karşılıklı her gün bir kahve içelim. Sen konuş ben dinleyeyim, ben konuşayım sen dinle; öyle geçinip gidelim.

Sana gönlümden, ömrümden, bedenimden ne kaldıysa hepsini vermeye razıyım ama en çok sevgimi.. Ne dersin birlikte yaşlanıp, birlikte ölelim mi?

- Bunu istiyorduk istiyordun istiyorlar Allah hakkımızda hayırlısı neyse onu göstersin n
Hadi elindeki bardağı yere at sonra ondan özür dile onu kırmak istemediğini ve onunla tekrar su içmek istediğini söyle komik değil mi?
günün ve gecenin bi saatinde sorduğum aptal bi soruyu ciddiye aldığın için,
hagi saat olursa olsun cevap verdiğin için,
hastlığımda nazıma katlandığın için,
gecenin bi saatinde hadi kalk diye mesaj atıp saatlerce gevezeliğime katlandığın için,
gevezeliklerimin tahamül üstünde olduğu zamanlarda bile tahamül etiğin için,
aklımın odalarında dans edebildiğin için,
salak saçma tüm yazılarımı takip edip beni yüreklendirdiğin için,
ve en önemlisi benden daha az türkçe bildiğin için ve kendimi özel hissetirdiğin için iyi ki varsın diyorum haselein.
Umarim hep mutluluklar seninle olur. Bu mutluluklari yasarken yaninda olup elini turnayi istersim ama biliyorum olmayacak hicbir zaman. Umarim birgun benim degerimi anlamazsin, umarim seninle olan kisi seni benim sevdigimin yarisi kadar sevmeyi becerebilirde benim degerimi anlamzsin, mutlu bi hayat yasarsin...

Umarim birlikte guzel gunlere ulasiriz her seye ragmen birlikte ulasiriz umarin...
sen tanıdığım en açık görüşlü, kafası güzel insandın. keşke hep dostum kalsaydın.
senin yüzünden ruh hastasına dönüştüm. lütfen ya hep benim ol ya da git. seni özlüyorum deli gibi. varsın biliyorum ama ben için mi yoksa cüzdanım için mı onu bilmiyorum. nolur bana net bişey göster. bu gece bişey yapmayacağım sana güzel rüyalar gör çocuk. çok güzel uykular uyu. ışıklar gör rüyanda. seni seviyorum ben. ne bok yersen ye hep arkandayim ben. sağından arkana bak ben hep ordayim. sen benim aşkım sevgilim hiç dogmayacak oğlumsun.
sıraya giriyor sıradanlaşıyoruz. bir atm sırasında para çekmek için bekliyoruz. kapilatist düzende bir ağaç sıraya girmiş. mozart ölmüş bebeğim, üzgünüm. vay ihtiyar kötülüğü yok sayma gibi bir hak edivermissin kendine. ahlak küçük bir evcil hayvan, fazla yürekli. Galeyana gelmiş, sakalları ukala. tanidrlgim bir gece vakti, ya ask saklı yada biz kör bir buzağı. korkma ihtiyar baston almış bir eline savuşturuyor duyguyu elinde ki maşrapa ile yıkarcasına. temizliyor kötülüğü beyaz sakallarından doğarcasına. uyanıyor bir gündüz vakti sabah namazına geç kalmışcasına. giyiyor üzerine krem rengi ceketini. tarıyor kafasında kalmış bir iki saç telini.
koşup sarılasım var sana. Sarılıp öpesim var. Öpüp koklayasım var. Hasretimi dindiresim var.
Beni sen tanıyamadın.hiç bir zaman da senden tamanı da beklemedim. Sırf sınıfta kalma diye evde kadar gelip seni alan sana kopya verip geçmen için epey bi çabaladım ona rağmen sınıfta kaldın be dostum. Ben sevgili yaptım diye arkadan demediğin şey kalmamış senin olsun dostum. Şimdi belki çok uzaktasın bana ve hep öyle kal.
Günaydın lan kargalar.