bugün

altı üstü bir kaç harf var elimde.
ne zaman yerlerini değiştirsem,
ismin çıkıyor.
hiç okumayacağını bile bile..
senin yerine ben okudum..
ne mi yazdım? bana sor..
--spoiler--
Düşüm Sensin, Ülkemde Sen, Yurtsuz Kalırım,
Sen Gidersen.
Yüreğine Selam Söyle,
Olmasa Gel Vur istersen.
Yüreğine Selam Söyle,
Sonrada Gel Vur istersen.
--spoiler--
bu aralar pek iyi değilim. bir sıkıntı var içimde boğazımın biraz altında. aklımdasın hep mesela sürekli senin derslerini sınavlarını düşünüyorum. senin için kitap bulmak, yardım etmek istiyorum. senden ayrılan o öküz için üzülmemen için herşeyi yaparım mesela. iyi arkadaşız, iyi anlaşıyoruz. evet, ama burda anormal olan bişeyler var ben gerçekten üzülüyorum ve gerçekten seni düşünüyorum öyle sadece arkadaş gibi değil. bu ay kendime bişey itiraf ettim biliyor musun? e bilemezsin sana edemem işte bunu moralimin bozuk olması da bundan, diğer arkadaşlarla dışarı da o yüzden çıkmadım. aşk demekki böyle birşeymiş bunu öğrendim, haa bişey daha öğrendim (son zamanlardada ne çok şey öğreniyorum.) bu tür şeyler herkezle paylaşılmıyormuş.

hep arkadaşları teselli ederdim, bazen dalgada geçerdim - lan bi kız için amma üzüldün be bırak o üzülsün. diye hep te öyle yapmışımdır. e olmuyormuş öylede. mesela otobüste sarı uzun saçlı birkız gördüğünde, komedi filmi seyrederken küçük bir sahnede, herhangi bir şarkının tek mısrasında aklına gelip insanı göğsünün sıkışması okadar kolay atlatılamıyormuş. hele ki "ben öyle düşünmemiştim." cevabını göze alamıyorsa insan. daha deneyememişse bile söylemeyi bu en acısıymış. belki korkaklıktır belki de hepten kaybetmeyi göze alamamaktır (e buda korkaklık sayılır tabi) ya da kendine güvensizliktir sebebi. yok yok galiba hepsi onca yıl arkadaş olup sonra yavaş yavaş düşüncelerinin değişmesini kabul etmek pek kolay değil hep senin hala unutamadığın bir sevgilin var iken bana aşık olman da zor. en iyisi herkeze anlatmak seni sevdiğimi, hani belki bir derman olurlar derdime. mesela senin için bir tahminde bulunurlar falan. hemen başlayayım duvarlara, bira bardağındaki çayıma, pek iyi çalamadığım gitarıma, okurken sıkıldığım tarihi yada teknik kitaplara, kalemime, klavyeme herkeze söyleyeyim artık. belki unutmak daha kolay olur. belkide bir şekilde kulağına giderde benle artık görüşmezsin. e gögsümdeki sıkıntı içinde doktora giderim olmadı. geçer be benimki aşk böyle birşey demekki. beni boşver de sen nasılsın...
cevap vermeyince bana küfreden hatta işin boyutunu kaçırıp anneme kadar giden arkadaş sıfatı bile yakışmayan beyinsiz an itibariyle senden fena halde tiksiniyorum. 4 yıl boşuna seninle arkadaşlık kurmuşum. halbuki için boşmuş senin. 5 dakika önce bunu göstermiş bulunmaktasın. umarım karşıma çıkmazsın yoksa yemin ediyorum senin için hiç iyi şeyler olmaz. sinirden titriyorum.. söyleyecek o kadar kinim var ki şuan sana karşı. ama sen buna asla değmezsin..
benim canım, abuzer yayladalı'nın her şeyi kızına dediği gibi; ne diyeyim ki yavrum ben sana? geçen 2 seneyi neresinden tutsam elimde kalır, seni elimle ellere bırakmış olmanın ve bunu bilmenin çilesi çekilir gibi değil, bir de üstüne bir defa olsun bana bir kazık atmamış olmanın seni koyduğu yer erişeceğim cinsten değil. sen bana anlat diyorsun, ben sana ne diyeyim?

bencilliğimi anlatayım sana istersen. dünyanın en masum gözleri hiç kırpmadan bana bakarken göremeyip bundan daha öncelikli şeyler var zannedişimi anlatayım. bugüne kadar bu namussuz zamanın beni alıştırdığı namussuzluklarımı anlatayım, 3 günlük eğlencem için bir ömürlük mutluluğumdan vazgeçmeye kalkışımı. soğumaya başlayan inançsızlığına bir kıvılcım çakıp her şeyi bok edeyim yine istersen.

biliyorum, aslında istemezsin. sen sadece bana inanmak istiyorsun, benden tek istediğin bu, bilirim. o zaman ben sana nasıl aşık olduğumu anlatayım benim canım, nasıl zamanla içimde yer ettiğini.

sana değiştim diyorum, değişmedim aslında, aynıyım. aslım nasıl sevdiğimdir, nasıl bağlandığım, nasıl saplandığım. aslım fenerbahçe'dir, çocukluğumda stada giden adımlarımla bu yaşımdaki adımlarım aynı büyüklükte, aynı hızda, koşar gibi. seninle bakışabilmek için aptal bir bilgisayarın ekranına hangi hızla yaklaştığımdır aslım, ve bir gün elimi yüzüne koyduğumda farkedemediğim o huzurdur. yani aptallığım da aynıdır, cahilliğim de. şimdi bunları yazdıran herkese minnet ediyorum, beni senin kalbine yaklaştıran her kim kazık attıysa minnettarım, hayat ona benden güzel olsun. bu kadar rezilliğimin içinde zaman zaman gelip bana dokunan, inandığımı bahsettiğim o kaderi yazan senin ellerindi; o eller bana her yaklaştığında ne kadar büyük bir yanlış yaptığımı bana öğretenler sağolsun, varolsun.

benim kızım benim yakamı bırakmayacaktı, yakamı koparan ellerinden öperim. bu kadar yanlış bir doğruyu bulmak içindi, senin içindi. bu anlamak da anlayamamışlıkların sezon finaliydi, emeği geçen herkese teşekkür ederim.

gayesiz yaşamanın mutlak neticesi yok olmanın kıyısından beni çekip alan bu hatundan başka bir kaderim olabilir mi? bu büyülenmek boşuna değil, bu rastgele yağmış bir yağmurun birikmiş suyunun aldığı sel değil. el emeği, göz nuru, karanlığa inatla vuran ay parçası bu. bu bir haketmişlik, ve en çok senin hakettiğin.

şimdi ben sana neler olacağını da anlatırım, sözlerim aslında ne anlatmak istediğimi saptıracak, yaşamalı. sözler vermiyorum, gücüm ne kadar yeterse. cenneti vaadedemem, tanrı olmadığım gibi büyük ihtimalle sevdiği bir kulu bile değilim. hakettiklerini ise asla karşına dökemem, bu benim eksikliğim değil ama, bunu kimse yapamaz. duvara boyayı yedire yedire neredeyse sanat eserine çevirmiş usta bir boyacının yaptığı gibi seni ruhuma yedire yedire sevmiş olmakla bunların hepsini telafi edebilir miyim peki? edebilirim.

ettim.

en çok annem sever beni hatun. bugüne kadar kim yüzüme bir tokat atmaya kalktıysa araya yüzünü koyan hep o oldu. ben uyurken bi o gelip üstümü örttü, bir de hafif kafası güzelse bazen babam. ben ergenliğimde bu kadının kıymetini bilemedim, malum maldım, asiydim falan. bu kadın hepsini çekti, bu kadın benden hiç vazgeçmedi. şimdi sen bana 'neden şimdi böyle oldu?' diye soruyorsun ara ara, cevap bekliyorsun. ben bu kadından bir tane daha buldum, yaptığım her mallığa rağmen beni sevdi. hal böyleyken ben sana nasıl aşık olmayayım? mümkün müdür?

belli ki birçok umudu olan bir şair şiirini bitirirken 'bir umudum sende, anlıyor musun?' demişti. ben o kadar şanslı değilim, benim tek umudum sende, anlıyor musun?

gözlerinden öperim, hasretle.
gidişinin üzerinden geçen bir seneyi sildim attım defterden. yok saydığım kocaaa bir sene. umrumda değilken hangi ayda olduğum, umrumda değilken kaçıncı gündeyim, saat kaç, hangi yıldayım gibi sorular; şimdi gelişine gün mü saymam gerekiyor, bilmiyorum.(50,49,48,47...)

anlamıyorum ne istediğini, çözemiyorum seni. yeniden geldiğinde bu şehre ne olacak? yeniden gördüğümde seni... dokunmamın, koklamamın, öpmemin yasak olduğu sen yine 40 cm yakınıma geldiğinde ne olacak? gözlerine bakma cesaretini bulursam eğer, kafamı kaldırıp yüzümü yüzünle aynı hizaya getirdiğimde nasıl çekip alacağım gözlerimi senden yine? (40,39,38...)

ellerimi zaptedemessem ne olacak? ya avuçlarımı koyuverirsem yanaklarına? ya 40 cm mesafeye bile dayanamaz, atlarsam boynuna? 1 sene önce çekip giden adamın boynuna... dayarsam burnumu o hiç parfüm sıkmadığın yerine boynunun? çekersem tek nefeste içime "seni" ve dolarsa gözlerim ilk gün içime çöreklenen özleminin patlamasıyla? ya kanamassam sana? (30,29,28...)

şimdi tek yapabileceğim elimde her ihtimale karşı sargı bezlerim ve bir önceki savaşımdan kalan kırgınlıklarım ile seni beklemek... bakıcılığını üstlenip özlemini büyütmek. ve saymak... (25,24,23,22...)
bazen bende korkuyorum kendimden, korkarsan anlarım senide merak etme...
--spoiler--
ağladım, çünkü sen beni görmüyosun ve ben seni seviyorum.
--spoiler--
*
ne kadar yaşlanmışsın ne acı! oysa beraber doğduk seninle. her anımız beraber geçti neredeyse.. bazen beni bırakıp gittiğin o anlarda sensiz birşey yapamasamda yine de yanımda olduğunu hissediyordum her an. sen benim herşeyimdin ki. hani o sabahlara kadar sigaramı ateşler bana en duygulu şarkıları açardın hüznüme ortak olsunlar diye. konuşturmazdım seni. ne zaman konuşmaya kalksan gözlerimi tavana diker yağmurları dindirirdim cesaretle.. hep tam karşımda otururdun. gözlerimin içine içine bakar ağladığım anda göz yaşların sel oluverirdi.. sen benim herşeyimsin. senden başka kimsem yok. insanın kendinden başka kimsesi yok ki. sen bensin! ben o buğulu aynalarda gördüğün sen ..!
ne vakit gelsen aklıma, bir yıldız düşer içime
seni görürüm o anda, yağar yağmur avucuma...
kıvrım kıvrım saçların, ıslanır ben dokununca
ne vakit gelsen aklıma, durdururum zamanı...
sen olmamalısın yanımda. sen olursan eğer yanımda, olmaz, düşsüz kalırım, düşlerim olmadan yazamam, zaten gözlerimi kapatamam ki sen yanımdayken. kapatmam lazım gözlerimi, sigaradan bir fırt çekip, belki bir yudum da şaraptan, acıtırcasına sarılmalıyım sana düşümde, korkmadan. düşümdeki gibi sarılamam sana, korkarım. el kadar küçüksün, canın yanar, dayanamam. sonra yazamam düşlerimdekini, yazamazsam kimse bilmez, sen bile anlayamazsın seni ne kadar sevdiğimi. bu yüzden kapatmalıyım gözlerimi, bu yüzden denemeliyim sana anlatmayı seni ne kadar sevdiğimi. evet işte bu yüzden seviyorum seninle olan her hayali ve senin dayanılmaz hasretini...
Sana iyi şeylerden bahsetmek istiyorum. iyi olan şeyler. iyi ve uzun olan. Bizi sevgi dolu ve güçlü yapan şeyler.
Gülmeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi acemiyim.
Sana anlatacak doğru dürüst bir gerçek ya da avutacak kadar güzel bir yalan bulamıyorum.
Sadece seni hayatımda üç kez görmüş ve unutamamış olabilirim.
Sadece seni sevmiş olabilirim.*
insanın aklına birinden ayrılmak, bir şehirden gitmek düştü mü hemen yapmalı onu çünkü o istek akla bir düştü mü çıkmaz bir daha.
keşke kıtalar olsaydı aramız da.
keşke saatler saysaydım senı görmek ıcın.
keşke uykularım kaçsaydı gün sayarken kavuşmak için.
keşke bu ikinci romanım dördüncü de yanındayım deseydim..
keşke bir hayat olsa bir yerlerde hiç ellenmemiş ikiye bölüp senle yaşayabilseydim.
sen..sen, biliyorsun ya deli gibi sevdiğimi ondan bu havan cakan çok belli.
eğer söylemeseydim gizlerimi, böyle olmazdın el gibi.
canım kirpim, dokunmaya kıyamadığım, hem annem, hem babam her şeyim! daha önce zaten karar vermiştim ama bi kere daha karar verdim, hayat olağan hıyarlıklarını yaparken ben kafayı yemiyim diye gökten düşmüşsün sen! bütün şaşkınlığınla hem de. dünya da tam 7 milyar kişi varken, hiç bulamam derken ruhumun diğer yarısını da bulmuşum, o kadar yarısı ki, bi bakıyorum; kim sen, kim ben anlamıyorum! bazen seni öperken yanlışlıkla yiyip üstüne bi de hıçkırırım diye korkuyorum. gnamgnamgnamgnam! bi bakmışım sen kalmamışsın. eyvah sesi derinden geliyo bu sefer kesin yuttum. peki, sarılırken boğma ritüellerim nolcak? güneşin en güzel rengi, yağmurdan sonra açılan cennet kapısı... rakıyı fazla kaçırdım "koş koş koş aman eve kadar dayan" kusması.

ben seni yok sanıyordum. bu işlerin standartı böyle sanıyordum, hani böyle bi ıssız adam ayakları, vay efendim deli yürek tavırları, biz ataerkil aileyiz gittiğin yerden bana haber hııı! kızmalarından ibaret sanıyordum, yalanlar, dolanlar, tavırlar, tripler. içimden bi ses diyordu hep " bi yerde bi yanlış var ama hadi..."

"sonra bi kapı gördüm. hafif aralıktı ama içerisi çok güzele benziyordu. burnumla ittirdim şöyle bi baktım, camlar falan örtülüydü biraz ama karanlıkta değildi hani. kaynağını bilmediğim bi ışık vardı. meğer senmişsin o. "aa burası ne güzel yermiş" diye lap lap lap girdim, bütün perdeleri açtım, çiçekleri suladım... süper, bi televizyon bile varmış, televizyonda da en sevdiğim film! orda konsantrasyonum dağıldı işte, hiç dayanamam en sevdiğim filme. hemen kıvrıldım koltuğa, sen kapının orda kalmışsın? ört kapıyı ört üşümeyelim, sen de gel izleyelim, kesin seversin! "

sonra sen. bildiğim en güzel koku, bildiğim en güzel renk, bildiğim en güzel ten, bildiğim en güzel adam! "seni seviyorum" derken, seni gerçekten çok seviyorum, en doğal, en saf, en dolu anlamıyla.
perilerle, meleklerle, yukarıdaki ile bile anlaşmalar yaptım, birimiz nereye ötekimiz oraya diye. perilerle yaptığımın bağlayıcılığı yok ama. onların yaptığı iyiliğin altında hep bi orosbuçocukluğu çıkıyo, ona tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa lavuk mu diye sordum. hala düşünüyo.

balımm,

absinth içmece, bi karton sigarayla kız istemece, hiç olanı hepe çevirmece, ikiden tek yapmaca, bi gün bile ayrı kalamamaca, bütün hayatı paylaşmaca, uzak kalınca nefesini tutmaca, komaya girmece, öpünce geçmece!

bizim kafalarda aynı işlemci çalışıyor, aşktan arada kısa devre yapıyor ama olsun.
yani demeye çalışıyorum ki; sensiz bi hiçim. şaka şaka. senin olmadığın zamanlar eskidendi, benim olmadığım zamanlarda eskidendi, artık varız. o çiçek çok güzel kokuyor, havada çok güzel parlıyor, hiç diiliz hepbiriyiz, hatta hepbiriz.
*
senin kollarında olmadan bi yerde rahat edemiyorum ne zaman ayrılık lafı duysam ürperiyor içim sensiz hayatı düşleyemiyorum ama neden içimde bir yerlerde birgün gideceğine dair senaryolar var ama olsun seni sevdim ya yeter
sırtımdaki çantam, omzumdaki laptop çantam, bir elimde valizim diğer elimde bir poşetle metronun merdivenlerinden inmeye çalışırken, hiç kimsenin beni umursamadığı ve herhangi bir yuvalarlanmayla merdivenlerden aşağı düşmem halinde tüm bakışlarının üzerimde olacağını düşüdündüğüm insan yığını arasından yardımsever kişiliğiyle sıyrılıp bana yardım eden sevgili genç arkadaşım! sana sözlük aracılığıyla teşekkür etmek istedim sadece esen kal.
yine yüreğim sende kaldı ve gittin. ayrı bir şehire...benden uzak, ellerimin erişemeyeceği kadar uzak bir yere...bu gelişinde daha çok sevdim seni, daha çok istedim, sen giderken daha çok ağladım ve seni şimdi her zamankinden çok özledim.
çok sevdim ya, aşklandım...saçmaladım !
ne dudak dudağa bu aşk, ne uzak uzağa ...
Ne zor,yazarak anlatmaya çalışmak sustuklarını. Demek takvim yapraklarıyla saçlarını keseceklermiş. Bir gün, ateşin onları iyileştirdiğini unutarak ellerini de yakacaklar. iyi ki unutacaklar, en iyi bunu becerirler. Hep unuturlar ve bu yüzden hiç utanmazlar. Şiir yok demiştim. Ama benim için haykırmak istediğim bir şiirsin. Yazamadığım, koklayamadığım, yetişemediğim bir şiir..
bak yine aynı hataları tekrarladın. yine ilk yaptığın, davrandığın gibi davranmaya başladın bana. defalarca söylemedim mi? ben çok kırıldım beni bir de sen kırma diye söylemedim mi? seni anlamakta o kadar zorluk çekiyorum ki.. anlayamıyorum artık ne yapmak istediğini. ilgiyse ilgi, sevgiyse sevgi, saygıysa saygı... peki ya ben? ben ne olacağım düşündün mü? ama bu sefer yok. bu sefer benim ne kadar inatçı biri olduğumu göreceksin. umursamazlık mı istiyorsun haydi bakalım. emin ol ben senden daha inatçıyım. emin ol ben bir gittim mi bir daha arkama bakmayanlardanım. emin ol ben sildim mi tam silenlerdenim.
onca şeyin arasında sana sürekli söylediğim ve hiçbir zaman doğru dürüst cevap alamadığım sorumu soruyorum yeniden.. neden beni sevmiyorsun? sadece sevdiğini sanarak neden yıpratıyorsun ikimizi?
şimdi uzatsan bana ellerini,
siyah beyaz anılarımdan uzanıp gelen bir cetvel gibi...
dokunup yanmaya mecalim yok.
güncel Önemli Başlıklar