bugün

körfezde sis var bu akşam, körfez pis. sırtımı döndüm karşıyakaya bu akşam, sırtımı döndüm deryaya. konaktan alsancağa taşınan aşıklar nerde bu akşam? nerde balık tutanlar? yalnızlık mı çöktü sisle birlikte bu şehre yoksa sensizlik mi görmemi engelleyen? yine mi karamsarlık? yine mi radyoda niran ünsal? denizde dalgalar küskün, içimdeki ses suskun bu akşam. ne gülcü ne falcı ne de ayyaş var bu akşam. yalnızlığa mı gömüldüm bu akşam körfezde? arkama baksam, sislerin ardından çıkıp gelsen tıpkı bir denizkızı gibi. kucaklayıp sarmalasam diner mi hasretimiz? öpüp koklasam doyar mı ruhumuz? yoo yoo aralıksız bakmalıyım gözlerine, sende görmelisin benim gördüğüm ateşi gözlerimde. tüm geçmişi unutturmalısın varlığınla. üşüyen ellerini ısıtmak olmalı tüm işim gücüm. ve susmalıyız sonra. birbirimizin ne düşündüğünü hayal edip gülümsemeliyiz anlatırken aynı şeyleri. ömür kısa deyip daha çok vakit geçirmek için planlar yapmalıyız. yaşamalıyız fütursuzca her istedğimizi. yalanlar söylemeli tüm sevdiklerimize ve bir olmalıyız. sonra tartışıp yenilmeliyiz birbirimize ve bu yenilenin hoşuna gitmeli. bağırmalıyız seni seviyorum diye kimseye aldırmadan. bu kadar gereklilik kipine yazık olmamalı bence.
bugun tanissaydik simdi sensiz kalmazdim, biliyorum. yarin yanindaydim, yarin elini koymustum yuzume. simdi hayalini kurdugum seyleri ancak bugun tanissaydik yasardim.

iyi ki bugun tanismadik. iyi ki bugun tanidigimda olacagi kadar siradan degil bu ozlemek. iyi ki nefesimin yettiginden daha hizli kosacagini bildigim halde yakalamayi denemeyi goze alacagim kadar dolu dolu bu sevmek.

adresini ver, kapinda yatacagim.
kendine iyi bak sözlük 2 gün yokum. afyon beni bekler. çocuk sevındirmeye gidiyoruz afyona.
koru kendini şakirtlerden, aşırı milliyetçilerden, tikilerden, conconlardan, ulusalcılardan, herşeyin uç noktasından koru ve kolla kendini.

selametle.
biraz insan ol. sevgilimden ve ailemden uzağım şu aralar.. onların kıymetini bil.
ben bu yazıyı sana yazdım otobüste göz göze geldiğim güzel gözlü kız. az önce oldu ya hani. otobüs son durağa geldiğinde inmek için kalktım ve o an o güzel gözlerin gözlerime değdi. felaketim oldu. az kalsın ağlayacaktım. sadece bir saniye bakabildim güzel gözlerine. sonra hemen kafamı çevirdim diye alınmadın umarım. dakikalarca izlemek isterdim seni ama korktum. korktum işte. ne kadar da sadeydin. yaşıtların marjinal olma sevdasına saçlarını kızıllara morlara boyatır, kemik çerçeve gözlükler takarken sen ne sadeydin o dümdüz kahverengi saçlarınla. yüzünden akan masumiyet bütün bunları düşündürttü bana. hem de bir saniyede. aynı semtte oturuyoruz işte. beyazıt otobüsüne bindiğine göre büyük ihtimalle aynı okuldayız. kim bilir belki de aynı sözlükte yazıyoruzdur. eğer bu satırları okursan yarın da karşıma çık. yine binelim aynı otobüse. ama bu sefer yanıma otur. sonra okuduğum kitaba bak ve "aa bunu mu okuyorsun? muhteşemdir ben de okumuştum" falan de bana. yol boyunca sohbet edelim.
daha 7 yaşındasın. ilkokul 1'e gidiyorsun. çok hareketli, fena haşarı, çok feci sevimli bi çocuksun. ama koşup oynamaların, aşırı yorgunluk ve uyku halleriyle bölünmeye başladı yakın dönemde. kansızlık dendi, çocuktur dendi, ilgi istiyor diye düşünüldü. bi dünya tahlil yapıldı, bir şey çıkmaz umuduyla. çıktı. korktuğumuz başımıza geldi. ailenin illet, genetik, lanet hastalığı bu kez yaşı henüz 7 olan seni geldi buldu.
halbuki sen bizim ailenin, bizim soyadımızın en yeni ferdisin.
şimdi hepimiz yine o bilindik mağrurluğumuzla biraraya gelip, bu pisliğe karşı sağlam durabilmen için açtık ellerimizi. annenle babana güç vermek için toplandık yine.
bilindik hastalık; ama bu kez bilinmedik yaşta karşımıza dikildiği için şaşkınız sadece. canımız çok yanıyor. ama yine aynı umutla senden gelecek iyi haberi bekliyoruz.
daha 7 yaşındasın sen. daha çok erken.
bi sandalye çek ve otur. mumlar var, mumları yak. anlatacaklarım uzun.
Sen neden dun bana cagri atmistin? Biliyor musun unutmusum seni artik. Aglamadigim gun yoktu, seni dusunmedigim gun de yoktu. Seni unutmaya zorladim kendimi. Inanilmaz kadar zor geldi bana. Ve dun ilk kez kendimi sensiz mutlu hissedebildim. Sensiz yasamaya baslamistim. Karsima bunca harika insan cikti. Ve sen bu kucuk cagri atmasiyla herseyi mahvettin. Ben dunku gece hic uyuyamadim, onu biliyor musun? Gece boyunca agladim ben, cunku butun bu cabalarimdan sonra bir ufacik cagrin bile yeterliydi. Kalbim gene hizli hizli carpmaya basladi, nefeslerim derin oldu... Nesin sen, beni neden birakamiyorsun?
sarıl bana .
sen de kimsin? ben sana neden yazı yazayım ki durduk yere.. manyak mısın yavrum sen neymiş ben bu yazıyı sana yazmışım... yazı, kelimeleri seviştirebilenlerin işidir benim işim değil ve yazı varlığa yazılır sen yoksun ki yazın olsun değil mi ?

gökyüzünde kaybolmuş ve yolunu bana soran yıldızlar kadar şapşalsın şimdi sen. e hadi..hadi ama. tarif ettim işte sana yolu gitsene ne duruyorsun hala asılı kaldığın yerde? bak sana bir şey söyleyeyim mi senden adam olmaz yavrum. bakma yavrum dediğime acıma hissimden öyle diyorum sana. yavruladığından değil yoksa..ya da benim yavruladığımdan da değil.. ne manasız cümleler kuruyorum ben yine bu gece ya..

sana yazı yazmadım ama söyleyeceklerim var. yürü öyle donuk donuk durma. sağına soluna bak biraz saplanıp kalma bir direğe.hani sana anlattığım şu yürüyen adamlar vardı ya hiç durmayan hep yürüyen. hah işte onlar gibi ol. adam ol artık ya büyü biraz sinirlendirme beni de... yüzme bilmiyorsun madem neden atlıyorsun ki denize??hasta mısın yavrum sen? madem böylesine gözün döndü uçurumdan atlasana o daha heyecanlı olur... gerçi atlamıştın değil mi hımm şimdi hatırladım. hani geçen gün -gerçi geçen gün müydü geçen yılllardan biri miydi yoksa geçen asır mıydı hatırlayamadım şimdi- senle arabada giderken çöp kutusunun başında bir çocuk gördük ya..elinde çöpten aldığı kuru pasta kırıntısıyla dolu karton bir kutu...hani parmaklarını yalayıp yalayıp o kırıntılara batırıyor sonra da o kırıntıları ağzına götürerek doymaya çalışıyordu ya.anlık gördüğümüz bu görüntüden sonra birbirimizin suratına baktık ya bir anlık...sonra sana o çocuğun yanına geri dönmeni söyledim ya...hani çocuğa o kırıntılardan daha fazlasını verdik ya..neden verdik sence?çünkü kırıntıyla doyulmayacağını bildiğimizden verdik..gerçi sen vermedin sen baktın ben verdim..sanırım kırıntıyla doyamayan benim... sense kırıntıya bile razı olacak kadar şükürdar olansın...hayranım sana aslında bazen nasıl olup da bu derece donuk ve bu derece yamuk olabiliyorsun aynı anda diye hayranım işte..neyse konunun dışına çıktım sanırım.kırıntıdan bahsediyorduk , kırılan sonra da kırılmakla kalmayan paramparça olan küçük parçalardan..parçaları toplamayıp yerde bırakan senden..ve yerdeki hallerine hayran hayran bakan senden...

ben yokken sen de yoktun ya sen yokken ben vardım biliyor musun? e hala da varım..en azından çevremdekiler var olduğumu söylüyorlar ben de onların yalancısıyım. bu nasıl saçma bir yazı oldu böyle. sana yazdım sanma sakın. neyse hadi gülümse asırlarca uzaklıklardan bana o alaycı bakışınla.. sana yazdım tabi ki be... ha biliyorum yazıyı okuyamayacak kadar uzaktasın ve ömrün bittiğinden hiç de okuyamayacaksın ama olsun be... nasıl gaddar değil mi seneler?bak şarkıda ne diyor "sana kara yazıldı sanma insanın da kaderi öyle"... üzülme yani olur mu, bütün gıcıklığına rağmen kendi kendini yok edişine üzülme... sen, siyah şarkıların soğuk durağı. sen, hiç durmayacakmış gibi giden bir delinin duvara tokatı, sen cesur gibi görünüp kocaman yüreğini bedeninde taşıyamayan bir öksüz... sen, bütün deliliklerini satıp savıp giden bir yolcu... bir kere çağırsana...
zavallı...
(bkz: evet sana sana sana hepinize be)
ben ağlarken sen gülüyorsun ya, işte bunu hak etmedim...*
ölebilirim bu genç yaşımda,
en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.
şimdi kavak yelleri esiyorken başımda,
sevgilim,
seni bir akşam-üstü düşündürebilirim.
özdemir asaf
aklima iyi bak, biliyorsun sende.
boksun. çok yakışıyorsunuz,ulta boynuzlu sevgilin ve sen.tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.midesizler.
aklıma mukayet olamıyorum ki, aklına sahip çıkabileyim.
benim bindiğim metrobüse binsen ne olurdu. hem daha boştu. ama bundan sonra ilk senin binmeni bekleyeceğim.
beni bırakırsan taciz ederim sevgilim.
hayatımdaki hiç kimse sen değil. hiç kimseyle paylaşmak istemiyorum hayatımı, hepsi kırıyor, acıtıyor, yıpratıyor.. oysa biz seninle sadece gülecektik hayata. her anı ölmek üzereymiş gibi son anlarında sarılırcasına hayata, dopdolu yaşayacaktık, deli dolu. ben hep ben olacaktım, biz olacaktım. başkalarının mantığından uzak, başkalarının doğrusundan gerçeğinden uzak, kendi gerçekliğimize kendi gerçekleşen rüyalarımıza uyanacaktık. ama bulamadık hiç birbirimizi.. ben bu yazıyı sana yazdım ama sen kimsin onu bile öğrenemedim.

edirittit: eksileyen arkadaş, sana yazmamıştım zaten ne üstüne alındın anlamadım şimdi.
her şeye alışıyor insan biliyorsun, nelere alışmadık ki? alnımızda bir çizgi daha bırakıp geçip gidiyor her şey topraam, hem de her şey. yeter ki şu dertlerimizi toplayıp ikiye bölelim seninle; sen belki inanmayacaksın ama sıkıntılarınla uğraşmaya bile ihtiyacım var, o derece. kafanı dik tut, kadir inanır gibi alnından öpüp 'helalimsin' mesajı vereceğim.
bu arada resimdeki sen misin? cam var mı?
nereden bilebilirdimki bi bok hissetmediğini.
(bkz: beyler afedersiniz ama hepinizin amına koyim)
Beni hep duygusuz sanıyorsun ya senin için bir çok arkadaşımı sattıyım ya senin yüzünden bir çok kavga yaşadım ya eskiye dönüp beraber hahaha yaşasın kötülük diyoruz ya aslında yaptıklarımdan pişmanım eski arkadaşlarımı özlüyorum bazen ama sen arkadaştan öte kardeşimsin be dostum sen mutlu ol ben her şeyi feda ederim sana anlatamadığım bir bu var sanırım mutlu ol diye içim kan ağlıyor be dostum.Sen üzülme diye anlatamıyorum işte bunu sana...