bugün

Tarafımdan kanıtlanmış gerçektir.

Ben ki Ankara'dan en bir tiksinen, Ankara'ya mümkünse en bir çok küfür eden bir insanken bu dizi bu "her yer dağ daş mına koyim" dediğim şehri bana sevdirmeye hatta orayı özletmeye başlamıştır. En son Ankara'ya 2 sene önce gitmiş ve şaşırtıcı ama evet tam da Dikmen'de cüzdanımı çaldırmış biri olarak dönüş yolunda Ankara nın dikmeni bir daha gidersem sik beni cümlesini tüm benliğimle hissederek sürekli tekrarlamıştım.

Halbuki amirimi izlemeye başladım başlayalı önce "Ankara da sıradan bir şehir işte" ye dönüşen düşüncelerim 30 küsür bölümle birlikte önce "Ankara fena yer değil" e ardından "Angara iyidir la iyidir" e ve en son aşamadaysa "Angara bebesiyiz la biz" e dönüşmüştür. Ve bu konuda tek olmadığıma da eminim.
kesinlikle katıldığım önermedir. ankarayı sevimsiz bulan kitleye bu dizi sayesinde şehir daha bi sempatik gelmeye başlamıştır.
kesinlikle katılmıyorum. bana şahsen ankara behzat ç'yi sevdiriyor. bu kadar yapay, sikik bir şehirden dizi çıkarabilen adamları ayrıca seviyorum.
bir gece yarısı saçma sapan konuşma la cümlesiyle 160 km hızla angara katlı kavşaklarından geçerek, el freniyle dönülen keskin virajlarda suçlu kovalamak fena halde cezbedici görünüyor; bu aksiyonun da ancak behzat ç.li bir ankarada manası olması sevdiriyor bize bu kenti.
(bkz: behzat ç nin pazar akşamlarını sevdirmesi)