bugün

süpersonik teknolojik ürün. piyasaya fifa 2010 ile aynı vakitlerde çıkan bambaşka bir şey.

insanlar artık fiziki ve akli dengesini daha erken yaşlarda kurmaya başlıyor olsa gerek.

çocukluğuma dair net anılarım vardır içinde burnumu karıştırıp yeşil bomba yaptıklarımın da olduğu. 4-5 yaşlarındayım, hayata olan rakımım yaklaşık 1 metre kadar. o açıdan bakabildiğimce görüyor, görebildiğimce tanıyorum yaşamı, insanları. bir akrabamıza "yeğen" adı altında oyuncak geliyor bi yerden, pek anlamıyorum tabi. böyle gözleri pek açık olmayan, elleri ayakları hep bi çırpınma halinde olup ağladımı yaşamdan soğutan, minicik bi insan. akşamları ve bazen de sabahları onu sık sık görmeye gidip, annesinin memesini ısırışını falan izliyorum. çok kızıyorum halamı ısırıyor diye, ama halam durumdan gayet memnun gözüküyor diye tuvalete gidip pipime bakıyorum hala benimle olmadığından şüphe duyduğum için. yapardım bazı bazı, sonradan keşfedince kıymetli oluyor bilin mi?

bir kaç ayı bu şekilde geçiriyoruz ve gözleri açılıyor minik insanın. bazen bizi bi odada yalnız bırakıp içeri gidiyor büyükler. o sıra yanına gidip inceliyorum bebeyi. süt ve sabun gibi kokuyor, aynı anda ikisi. saçları çok komik gözüküyor, dokunmak kafasını okşamak istiyorum. istek doğrultusunda hareket ederkene annem giriyor içeri "aaa oğluşum kardeş mi seviyosun sen" diyor. cümle kurmaya yeni yeni başlamışım daha, o yaşta olduğuma bakmayın. kızmadığından ötürü sevmeye devam ediyorum ve tepki geliyor anneden; "ama sıkma kafasını kardeşinin tamam mı? acır kafası. hem yumuşaktır şimdi onun kafatası, sen kocaman adam oldun artık, güçlüsün canını yakarsın onun." diyor. kafatası kısmında takılıyorum, kafasında tas mı taşıyor acep? hem tas ne ola ki?

aradan 1-2 ay daha geçiyor, kucağıma alıp ben de hoplatmak istiyorum. herkes bunu yaptığında mutlu olduğu için o mutluluğu paylaşmak istiyorum. hayır deniyor.

ilkokul 2. sınıfa gidiyorum. r takıntım var hafifinden. bu sebeple çok konuşmamaya çalışıyorum. bizim bebe kocaman kız oldu modası geçti, diğer halama gelen yeni bebekle vakit geçiriyorum. kucağıma almaya her yeltendiğimde "aa düşürürsün cemrecim, düşerse ağlar kardeşin" diyorlar. gidip pipime bakıyorum, biraz büyümüş gibi geliyor.

16 eylül 2009 tarihindeyim. bilmediğim bi semtte bilmediğim bir adres arıyorum. etrafa gözlemci ve arayışkan bakışları atarak ilerliyorum. tam o esnada en büyüğü 7 olmak üzere 3 çocuk görüyorum ellerinde beybladelerle. 5 yaşındaki gibi olanın kucağında pijamalı 1 yaşlarında bir bebek. gayet güzel kavramış, belinden destekleyerek hoş bir şekilde tutuyor. arkadaşları da "vey bi öpücük bakiyim abiye, vey bi öpücük" - "aha öptü valla ehehe" halinde bebeği oyun içerisine sokuyorlar. yanlarına gidip "azcık verin lan azcık alim kucaaama" diyorum. bebeği taşıyan çocuğun adaleli babası gelip beni defediyor.

demin pipime baktım, bayaaa bi değişmiş.
kardeşi olan her çocuğun yaşadığı. ben yaşadım en basiti. kardeşim doğar doğmaz bir anda bebekleştim.

nasıl mı?

daha 4 yaşındaydım...
annemin topuklu ayakkabılarını giyip, yüzüme gözüme ruj sürüp kendimi prenses zannettiğim yıllar. küçüğüm işte.

karnını seviyorum annemin.
içinde kardeşim var çünkü,
abla olacağım,

onunla yapacağımız bir sürü şey var. bebeklerimle oynayabilir, oyuncaklarım da onun olsun.

kimsenin dokunmasına bile izin vermediğim muhabbet kuşumuz sergen'i de sevebilir.

parka bile götürürüm, yeter ki doğsun.

hayaller, hayaller. anladığınız üzere bunların hepsi babamın henüz doğmamış kardeşimi sevmem için uydurdukları. yok böle bişi yani, yapmadım hiçbirini.

günler geçiyor.
sabah uyandığımda eve yeni birinin geldiğini fark ediyorum. bebekmiş, küçücük bişi. ama şişko. herkes onu seviyor, kıskanıyorum.

-kardeşin geldi

diyor babam.

yüzüne bile bakmadan ısırmak istiyorum yanağını. o daha çok küçük diyor herkes hep bir ağızdan. ben de küçüğüm diyemiyorum ailenin hatta sülalenin en küçük çocuğu olarak. bi anda büyükmüş gibi oluyorum.
sen abla oldun artık, büyüksün!

hayatın ilk lanetli yüzünü orada görüp, başlarım ablalığına lan bakışı atıyorum ve gidiyorum.

ağlıyorum. türk filmelerinde her sahnede ağlayan yeni doğmuş bebekler gibi ağlıyorum.

bebekle ilk bebek oluşumu o zaman yaşıyorum.

kardeşim doğunca bir anda küçülüyorum ben de.

-mama yemeye başlıyorum.
-her şeye ağlıyorum.
-kendim yemek yemiyorum, annem yediriyor.
-yatmamak için her bişiyi yaptığım öğlen uykularına kardeşimden önce yatıyorum.
-paytak paytak yürümeye başlıyorum.

bırakın bebekle bebek olmayı, bebekten daha çok bebek oluyorum.

o büyüyor ben büyüyorum.

sonra yanağını ısırabileceğim yaşa geldiğinde kendi hayatıma geri dönüyorum...