evladı gibi bakıp büyüttüğü, yeşerttiği başlığının sol frame'den aşağı kayıp gidişini izleyen yazarlar kulübü.

evet, tek başıma yaşadığım bu eski köşkün (bkz: duvarların dili olsa da sevişsek) büyük salonunda şöminenin karşısında o sallanan skindirik sandalyelerden birinin üzerinde viskimi yudumlayıp, bu başlığın eriyişini izliyeceğim birazdan. hüzün olacak gözlerimde, boğazımda bir kördüğüm. ayar nitelikli bakınızlarla bin kat artacak hüznüm. hayata küsüp bir daha başlık açmamaya yeminler edeceğim. bu köhne köşk üzerime gelecek...

şaka len şaka. internet kafenin birindeyim. çok yağmur yağıyor, çıkamıyorum.
...bilgisayarını da skeyim sanal dünyasını da deyip sokağa çıkıyorum. içimde hep şu cümle: aferin çok iyi düşünmüşsün! düşünürüm düşünmem sana ne totoş diyorum. tenhada kıstırdığımı hayal ediyorum (klavyeyle döverim ben adamı), biraz olsun rahatlıyorum...
...gerçek hayata hoş geldin diyor, dolmuşcu montlu esmer adam sustalı pıçağıyla tırnaklarını temizleyerek. bi cığara ver bakem diye de ekliyor. gerçek hayat acımasız, gerçek hayat pis...
-'şu sahil kenarında, martılar, sen ve ben bir araya gelmişken,gözlerimden süzülen bir damla yaş ile, lise yıllarımın özleminden kaçarak gerçekliğe döndüğüm anda, böylesine bir giriş cümlesi ile, reddedileceğim kesin olduğu halde, sana yanaşmış olmak, senin vereceğin cevabı önemsiz kılsada, şansımı denemek zorundaydım bebek!' diyorum. onun vereceği cevabın altında ezilmemek için ekliyorum:
-kendini çok mu zeki sanıyorsun?
(bkz: bütün yollar aksehir e cikar)
(bkz: ya tutarsa)
(bkz: mesela yani)