bugün

biliyor musun?
burada eski şiirlerden
evler inşa ediyorum.
kağıt katlama sanatları üzerine
yorumlar okuyorum.
katlayabildiğim hiçbir şey yokken üstelik,
ve bunun anlamı nedir,
biliyor musun?
doğarken ölmeye programlanmak
çift kapılı bir bir buzdolabının
yeterince buz üretmediğini öğrenmek kadar kötüdür.

ama bilmiyorsun!
ahmaklık yüklü,
eleştiri yüklü,
tanrıyla doğru orantılı
bütün şiirlerin
bütün öykülerin ve
gezegendeki bütün kirli seslerin,
beş para etmediğini görebiliyorum..

bunun normal olduğunu söylüyor:
bilimadamları ve hiçbir şeyi bilmeyen adamlar!
elbette öleceksin diyorlar,
ne bekliyordun ki,
kızarttığın ekmeğe tereyağı sürmekte başarılısın diyorlar,
sevme konusuna hiç girmeyelim!
hatta yanından bile geçmeyelim diyorlar,
o noktada sınıfta kalıyorsun!
ve karnen üzerinde oynamalar yapıyorsun..

biliyor musun?
bir süre önce lanet bir kırık ayakla yatıp,
eriyen sol kemiğimi inceliyordum.
ve doktor filme bakıp
iyileşebileceğim konusunda iyimser konuşmuyordu.
ve ben ruhumdan seken her topun
filelere gönderilişini izliyordum..

konudan konuya atlıyorum ama
sen bil diye anlatıyorum,
burada haşlanmış yumurtadan
umut üretiyorum..
seri üretim hatası bir insan gibi,
hiçbir şey yapamıyorum.
ekmeğin bile bayatladığı bir dünyada
taze olan nedir artık bilmiyorum..

uzak duruyor adamlar şimdi,
bütün şiddeti ve celaliyle!
bu iyi bir şey elbette,
sevemezsin doğru düzgün.
aynı tuşa basarsın habire..
dünyanın en gerizekalı adamlarını,
sadece kapıdan içeri alır ve
aynı hızla yollamak için dakikaları sayarsın!
müsteşarlar ve milletvekilleri,
iş adamları ve sanat dünyası için
tasarlanan bu hayat,
sana fazla büyük ve fazla saçma gelir;
hala haşlanmış bir yumurtadan,
bir anlam çıkarmaya çalışırken sen..