bugün

5 Kasım 2007 erdoğan-bush görüşmesinin bir daha gösterdiği durumdur.

Genelkurmay başta olmak üzere tüm "bağımsızız" esip gürlemesinin yalan olduğunun bir başka kanıtı.

12 Eylül öncesi hava kuvvetleri komutanının abd'de olduğu birülkenin hala bağımsız olduğunu ya da bağımsız olabileceğini düşünenlere acırım, başka birşeye dedğil.

Çünkü bu öyle bir dolduruştur ki, bedeli insan kanı ile ödeniyor. Ve peşin ödeyenler bu halkın çocukları aydın doğan'ın, ertuğrul özkök'ün ya da bir paşanın çocuğu olmayacak.
--spoiler--
Bayram coşkusu güzel de "acaba gerçekler" bayram etmemizi gerektirecek cinsten mi? Veya başka bir soru soralım; bayram etmeyi hak edecek bir ülkenin en önemli özelliği ne olmalı?

Hemen arz edeyim; coşkuyla bayram edilecek bir ülkenin en önemli özelliği "bağımsızlığı" olmalı...

Peki son yaşanan gelişmeleri de dikkate alırsak sizce; Türkiye tam bağımsız mı?

Cevabı aramaya geçmeden "bağımsız ülke" kavramını tarif edelim: Ekonomik anlamda "içeriden dışarıya açılan" ve "dışarıdan içeriye akan" dinamiklerin iç siyasi ortamdan izole edilebildiği, iç ve dış siyasetin gereklerinin ekonomik, globalist hatta neo globalist etkilerden arındırılarak yerine getirilebildiği ve en önemlisi normal şartlar altında birlikte devinen iç ve dış çarkların, olağanüstü durumlarda ayrı dönme yetisine de sahip olduğu toprak ve üstünde kurulan siyasi birlik...

Bu noktada bir daha soralım; sizce; Türkiye ekonomik ve siyasi olarak bağımsız mı?

Cevap: Türkiye bağımsız değil, hatta maalesef bağımlı... Peki dünya üzerinde bağımsız ülke var mı? "Bağlantısız ülke" neredeyse yok ama, yukarıdaki tanımı yerine getirebilen ülkeler var...

Sevgili dostlar, kavram tartışmasını bu noktada dondurmak ve birbirinden tarihsel olarak uzak ama ilişkili birkaç tabloyu özellikle bugünün Türkiye'sinin gittiği yolu da dikkate alarak, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tablo 1: Tarih Ekim 1875... Sadrazam Mahmud Nedim Paşa Osmanlı'nın kurtuluş yolunda en önemli adımı olan 'faizde tenzilat' kararını açıkladı. Yabancı ve 'bıyıklı yabancıları' tuzağına düşmüş Osmanlı Devleti faiz borçlarının beş yıl süreyle ancak yarısını ödeyeceğini ve ödeyemediği kısım için yüzde 5 faizli tahviller vereceğini açıkladı... Bu açıklama yapıldığı yıl bütçe toplamı 25 milyon, iç ve dış faiz ödemesi 30 milyon liraydı...

Tablo 2: Tarih Mart 1876... Osmanlı Devleti, borç ödemelerinin tamamını durdurduğunu açıkladı. 'Ödemekle bitmeyen faiz-borç sarmalında'alınmış en doğru karardı... Yok edilme süreci Osmanlı sanayi yapısını tamamen çökerten 1839 Baltalimanı Anlaşması ile başlamıştı. 1838 yılında Reşid Paşa, ilk olarak Lord Stratford ve sonrasında Avrupa'nın diğer devletleriyle serbest ticaret anlaşmasını imzalamış, Osmanlı devletçi ekonomiyi rafa kaldırarak gümrük vergilerini ingiltere ile birlikte saptamayı kabul etmişti. Bu adım ile Osmanlı, ucuz mallar cenneti haline gelirken, üretmediğini tüketen bir toplum haline de gelmiş ve en verimli alanlar yabancı sermayenin eline geçmişti. 1814 yılında bir sterlin 23 kuruş iken, 1839'da 104 kuruş oldu... Avrupa devletleri, mali sorunlarına çözüm arayan Osmanlı'ya 'hemen dış borçlanmaya gitmelisiniz' diyerek baskı yapmaya başladı. Osmanlı, Avrupa piyasasına tahvil satarak borçlanmaya başladı. Bu arada dünya petrol servetlerinin' hazırlığını yapmış ve Osmanlı süratle borçlandırılırken, topraklarındaki petrol yatakları ise yabancılar tarafından paylaşılmaya başlanmıştı.

Tablo 3: Tarih Mayıs 1876... Borç ödememe kararı ilk sonuçlarını vermeye başladı. 'Başkaldıran boyunduruk altındaki Osmanlı'ya ilk isyan kışkırtmalar sonucu Balkanlar'da başladı. Bulgarlar ve Sırplar isyan ettiler. Aynı günlerde istanbul'da medrese öğrencileri ayaklandı ve borç ödememe kararını alan Sadrazam Nedim Paşa azledildi... Ayaklanma Harbiye öğrencileri arasında da yayıldı, Dolmabahçe Sarayı sarılarak Sultan Abdülaziz tahttan indirildi... Sonuç: 1878-1881 Osmanlı Hazinesi Düyun-u Umumiye'ye teslim oldu...

Tablo 4: Türkiye'de halen de süren hâkim politikaların temeli, 1978'in Temmuz ayında, Dünya Bankası'nca hazırlanan raporla atıldı. Raporun imzalayıcıları Kemal Derviş ve Sherman Robinson idi. Hükümetler bu rapora uymayı kabullenmezken, 1980 darbesiyle uygulamaya konulan bu raporla, Türkiye'nin 1978'e kadar başarıyla süren kalkınmacı, bireysel ve küçük ölçekli sermaye birikimlerine dayalı yapısı, büyük ölçekli çokuluslu sermaye ilişkilerinin kontrolünde serbestleşmeyi savunan bir dinamiğe dönüştü. Ekonomide uygulanan bu yanlış programın izlenmesiyle verilen yüksek faiz, sıcak para girişi gibi ödünler Türkiye'nin varlıklarının yurtdışına kaçmasına sebep oldu... 1977 yılında düşünülen kalkınma hamlesi böylece engellenmiş ve 'Cumhuriyet ile yırtılan borç gömleği'yeniden Türkiye'ye giydirilmiş oldu. işin kötüsü 1876'da Osmanlı'yı ayaklanarak Düyun-u Umumiye'ye teslim eden, ülkesini sevdiklerinden şüphe etmediğimiz güçler, 1980 yılında bir kez daha bilmeyerek bu işe alet oldular...

Tablo 5: 1980'de yok denecek kadar az olan borç stokumuz, her yıl bütçemizin yüzde 40-50'sini vermemize rağmen 300 milyar dolara dayandı... Türkiye, 70 milyonu ile çalışıp 3-5 bin gerçek tüzel (iç dış) kişiye gelirinin yüzde 50'sini aktarır hale geldi... 2001 yılında borsa ve kurdaki hareket sonrası, Türkiye IMF tarafından atanan '1977 raporu yazarına'teslim edildi ve dünya üzerinde görülmemiş bir dolar faizini tefecilere aktarmaya başlarken, IMF'ye en borçlu üç ülkeden biri oldu... 1839 Baltalimanı Anlaşması 'Gümrük Birliği' adı altında yeniden hortlamıştı ve cari açık hızla artarken nedense kimse Gümrük Birliği'ni sorgulamayı akıl edemedi...

Tablo 6: 2001-2007 arasında "Türkiye finansal olarak tam kontrol" altına alındı. Derviş'in "dizayn ettiği" sistem "sıcak para uyumlu" olarak "varlıklarımızı transfer etmeye" başarıyla devam etti.

Sonuç: Bu tablolardan ve girişte yaptığımız tanımlardan sonra Cumhuriyet Bayramı öncesi bir daha sormak istiyorum; sizce "Türkiye bağımsız mı?"

Son söz: Yollarda yürüyelim, her yere bayraklar asalım, marşlar söyleyelim ama "yukarıdaki gerçekleri" asla unutmayalım! Bayramınız kutlu olsun!
--spoiler--

not: yigit bulut 28.10.2007 cumhuriyet bayrami'ni kutlamaya "hakkimiz var mi" sizce? baslikli yazisidir.
george washington bush amcanın önderliğinde halkça getirildiğimiz son kıdemdir...