bugün

bugün yakın bir arkadaşımla başıma gelen olay, aynen anlatıyorum, biraz uzun ama okuyun lütfen, okurken canınız sıkılmasın diye adeta bir romandan sahne gibi betimlemelerle anlatacağım;

buluştuk ve bir cafeye gittik, tabi bu bana telefondan sevgilisiyle yeni ayrıldığını felan anlatmıştı bende tabi içimden "aha oğlum işte şimdi yandın" diye söylene söylene mekana yine her zaman olduğu gibi erkenden gittim. ah şu geç kalmak ve insanları bekletmek korkusu yok mu, beni hep böyle gideceğim yerlere en az 1 saat öncesinde götürüp durur. karşımdaki kişiden asla erken gelmesini beklemem, zaten bu bir mucize olurdu, ama yeter ki söylediği vakitte gelsin, başka hiçbir isteğim olmazdı.

evet erkenden gidip bir şeyler içerek bekliyor ve o arada onu telkin edebilmek için kendimce hikayeler uyduruyor ve onu rahatlatabilecek benzer örnekler bulup, sonrasında çok mutlu olacağından ve daha iyisini bulacağından felan klasik şeyler işte cümleler hazırlıyordum. derken 1 saate yakın zaman olmuştu ve arkadaşım geldi.

kısaca bir merhabalaşıp -napıyorsun? nasılsın?- fasıllarını geçtikten sonra bu başladı tabi anlatmaya. zaten bende birisini sevip kavuşamadığımdan aşk acısı nedir iyi bilirim ama benimkisi hiç başlamayan bir hikayeydi tabiiki. ve arkadaşım başladı büyük bir heyecan içerisinde, yer yer gözleri doluyor ancak bunu fark ettiğim esnada onun rahatlaması ve yanında olduğumu hissetmesi adına ufaktan birkaç espri yapıp toparlıyordum hemen. bazen espri bulamayınca başıma gelen ve benim küçük düşmemi sağlayan bazı komik olayları bile anlatıyordum sırf kendisini rahat hissetsin ve benimde çok zor durumlarda olduğumu anlasın diye.

tüm konuşmaları teker teker yazıp uzatmayıp yavaşça sonuca bağlıyorum, arkadaşım tüm acılarını ve dertlerini anlattıktan sonra, yani artık konu üzerine kurabileceği herhangi bir cümle ve kelime kalmadığında, dünya üzerinde bugüne kadar söylenmiş herşeyi tekrardan söyledikten sonra sıra nihayet bana geldi ve bende ona onunda bildiği, bir zamanlar benimde onun uzun uzun başının etini yediğim aşk acımı yani olağanüstü platonik aşk hikayemi anlatıp "bak sen yine iyisin, en azından beraber tatillere gittiniz, gezdiniz, yurtdışına çıktınız, çok güzel şeyler yaşadınız kaç yıldır" gibi mesajlar vermeye çalışıyorum alttan alttan. daha sonra bu bana demesin mi "ama bazı şeyleri yaşadıktan sonra ayrılmak çok zor, ikimizde birbirimizi severek ayrıldık, o da beni çok seviyor, ben de onu" vs vs felan, ve bana en son dedi "senin bu kadar çok kafaya takıp üzülmek çok saçma çünkü hiçbir şey yaşamadınız ve birbirinize alışmadınız bile, senin acınla benimki aynı şey değil" ben tabi o an sinirlendim, nasıl aynı değil lan! benimkisi daha büyük bir acı asıl amk. nasıl olur da benim acımı anlamazsın. hem sen ne güzel yıllarca birçok güzel şey yaşadın, yutdışı gezileri olsun, tatiller olsun, kamplar olsun, beraber film izleyip uyumalar olsun felan bunlar ne güzel şeyler amk, benim acım daha büyük tabiikide çünkü ben hem ayrılık acısını en baştan itibaren çekiyorum hemde bunların hiçbirini yaşamadım amk. sen en azından uzunca bir süre istediğin gibi mutlu olup, hayallerini yaşayıp daha sonra ayrıldın. peki ben? ulan ben birini bile yaşayamadım hatta bırak birini yaşamayı kız beni resmen rezil edip siktirolup gitti amk neyin kafasındasın? ben hem mutlu olamadım hemde mutlu olamadığım bir ilişkinin acısını çektim. bende yıllarca mutlu olsam o acıyı seve seve çekerdim.

ulan yemin ediyorum aynı durumda ben olsam bu kadar mutlu olacağım şeyler yaşadıktan sonra ayrılsam bu kadar üzülmem en azından iyi güzel şeyler yaşadım diye iyi düşünmeye çalışır ve kendimi telkin ederdim. aynı zamanda hep böyle güzel hatırlardım o kişiyi düşündükçe. haksız mıyım sözlükdaşlarım benim?
''kimse benden beterini yaşamamıştır be olum.''
sırf acısını çekmek için aşık olmak isteyenler oldukça var olacak anlamsız aktivite.