bugün

biri siyasette bir diğeri ise kemâlatta varılacak son nokta olarak görülen iki mefhum. aslı avrupa birliğine girmek ve nirvanaya ulaşmak arasındaki benzerlik gibi bir şey olacaktı ama bu da işimizi görür. efendim nerdeyse bebeklikten ergenliğe adım attığım ilk demden beri kafama kazınan bu avrupa birliği fikri beni ziyadesiyle rahatsız etmekte. esasında bu durum toplumun genlerine işlemiş bir şey. taa kanuni'den beri devam eden düşüş sürecinde, çöküntünün sebepleri üstüne kafalar tokuşturularak fikirler üretilmeye çalışılmış ve sonuçta aşağılık kompleksi soslu avrupa hayranlığı başlamış. tanzimatla beraber bu değişiklikler iyice kurumsallaşmış. cumhuriyetle beraber ise artık bir devlet hedefi haline gelmiş. bildiğim kadarıyla çağdaş uygarlık seviyesi olarak ölçülen bu medeniyetölçerin kıstası avrupa. yanlışsam uyarın. şimdi burda mevzu avrupa birliğine bir nevi nirvana misyonu yükleyen zihniyetin perde arkası. bakın burdan ilan ediyorum: avrupa birliğine kesinlikle faşistçe bir kibirle karşı çıkmıyorum. zaten hiç bir zaman karşı da olmadım. lakin bunun her derde deva bir ilaç ve sıkıntıları anında izale edici bir sihirli değnek muamelesine tabi tutulmasına karşıyım. onun için çoğu kimse tarafından dalga mevzusu edilen ve genellikle ulaşılması çok güç bir şeyi ifade ederken kullanılan nirvanayı kullanırken daha dikkatli olunmalı ve avrupa birliğini siyasi nirvana makamından indirmeliyiz.
(bkz: ciddi bir konuyu son cümle ile yumuşatmak)