bugün

saysam sabaha kadar sürecek nedenlerdir.

*600 senelik dili mahvetmek.
*mustafa suphiyi öldürmek
*cumhuriyet getirdim diyip 2 tane partiyi kapattırmak
*dersimde 30.000 aleviyi öldürmek
*açlıktan ölen insanlar olmasına rağmen ''şapka'' gibi boş işlere zaman harcamak
*her 10 kasımda sabahın köründe kalkmak,anıtkabire yönelip secde edercesine beklemek zorunluluğu. hangi ülkede var bu?
*kanunla korunduğu için.
*kendisini eleştirenler hapise atıldığı için
*her sokakta heykeli (put) bulunduğu için
yalnızca yaptığı katliamların bile yeterli olacağı nedenler.
asla bir recep tayyip erdoğan olmadığından dolayı.
itlere havlama izni verdiğinden dolayı. zaten bu cumhuriyete layık değilsiniz.

ayrıca 600 yıllık dil aynıdır. sadece harf değişmiştir. osmanlıcayı ayrı bir dil sanmayın.

atam bunlar ne orospu çocuğu oldu ya.
kıçımızla güldüğümüz nedenler. Gülerken de fon müziği olarak "bütün kıllar toplandık" şarkısı dinlenmektedir.
--spoiler--
açlıktan ölen insanlar olmasına rağmen ''şapka'' gibi boş işlere zaman harcamak
--spoiler--

samsun'da açlıktan ölen 2.5 yaşında ki kızımız rabia'yı görmezden gelenlerin mısır'ın r4bia'sına ağlamasını unutanlar utansın.

daha da ben bir şey demiyorum size. yoldaş mış birde desene göt kılıyım ben diye.
Nankör olmak.
soyadı itici. belki benim atam o değil.
tektir cehalet...

bu arada bu embesil stalin maddeler halinde sıçmış bir kaç kapak takalım;

1-600 senelik dil dediğin türkçenin biraz arapça ve farzça kelimelerle harmanlandğı bir dildir. cumhuriyetle birlikte arapça-farzça biraz arındırılmıştır halk içinse değişen bişey olmamıştır zira arındırılan resmi türkçedir yani saray türkçesi halk 600 sene öncede 100 sene öncede aşağı yukarı aynı dili konuşuyordu.

2-mustafa suphiyi öldürenler bellidir. at yalanı sikeyim inananı ile olmuyor bu işler bıyığını yolduğumun stalini.

3- kapattırdı denilen partilerin birini bizzat kendi kurdurmuştur diğerinin de kurulmasını memnuniyetle karşılamıştır istese kimse parti kurmaya cesaret dahi edemezdi.ancak 2 denemede de irtica rüzgarı kuvvetli esmiş ve çok partili yaşam ötelenmek zorunda kalmıştır.ancak bu mustafa kemal'in vasiyetidir ismet inönüye. o da zaten gereken adımı atmıştır.

4-dersim'de ölen insan sayısı 15 bini bulmaz.ölenlerin çok büyük çoğunluğu isyancı ingiliz-fransız maşası itlerdir. arada kurunun yanında yaş da yanmıştır 3. haarekat sonrası eylül 1938 ve sonrasında ancak o tarihlerde mustafa kemal komadadır.en son bu konuyla ilgili verdiği emir 2.harekatla ilgilidir.

evet 3.harekat sonrası temizlik harekatı denen tepelenen isyancılardan arta kalan kılıç artıklarının peşine düşülmüş ve köylere saklanan bu isyancıları tepelerken özellikle ilk harekatta verilen şehitlerin infiali ve gerek bazı ordu komutanlarında gerekse dönemin başbakanı celal bayardaki alevi düşmanlığı sivil halkında bu operasyondan zarar görmesine neden olmuştur. dersim halkının geneli neyin ne olduğunu iyi bilir o yüzden zaten sittin sene oy verdikleri parti değişmemiştir.

5- dört bir yanı işgal edilmiş ve kıl payı istiklalini kurtarmış,yıkık dökük virane bir ülkeden hızla üreten,yoksulluğunu,cehaletini azaltmaya çalışan bir ülke bina edilmiştir. sanki güllük gülistanlık bir ülke devralınmış gibi gerizekalıca yorumlar yapmak ve memurlar için fes yerine şapka giyilmesi ile alakalı kanunu sulandırmaya çalışmak nerden bakarsan bak cehaletin ifşaatıdır.dünyanın taşşak geçtiği ciğer kırmızısı üstünden aşağı püskül inen komik şapkanın yerine dünyanın giydiği takım elbiseye hem rengi hem şekli itibariyle uyan fötr şapkanın o da sadece devlet memurlarının giyme zorunluluğunun getirilmesinde ne anormallik var. osmanlının son yıllarında zaten şehirlerde insanlar takım elbise ve fötr şapka giyiyorlardı.memurların kafasındaki fes çıkmıştır yerine fötr şapka gelmiştir sadece.bu da haliyle tüm milleti etkilemiş fes hızla toplum hayatından uzaklaşmıştır.

6- ankaranın yerini haritada göster lan desek haritanın ortalarında aranacak olan bir cahilin sabahın köründe anıtkabire gitmekten bahsetmesi haliyle abestir.

7-10 yıldır her allahın günü iftiralara hakaretlere maruz kalan bir adamın kanunla korunduğunu iddia etmek ayrı bir gerizekalılıktır. hangi kanun koruyormuş. koruyan bir kanun olsa sen bunları yazdıktan sonra götünden kan almaya gelmezler mi? bu ülkede 1938'den sonra kemalizm adım adım aslından uzaklaştırılmıştır.1950 ile birlikte bu dönüşüm hızlanmıştır zaten akp öncesi korunmaya çalışılan gardrop atatürkçülüğü idi.koruyor dedikleriniz zaten atatürk'ün ilke ve devrimlerinin bizzat içini boşaltanlardı.akp ile birlikte de zaten koruma/korumama işlerinin iktidardakinin 2 dudağının arasında olduğu bariz şekilde görüldü.

8- 23-38 arası kurtuluş savaşında ihanet içinde olanlar ve cumhuriyet döneminde gerici,işbirlikçi faaliyet içinde bulunanlar dışında kimse içeri tıkılmamıştır. hainler niye içeri tıkıldı asıldı kesildi diye soruyorsan kusura bakma hainleri baştacı edecek hali yoktu.iyi alıştınız tabi son yıllarda hainlerin baştacı olmasına.

9-heykellerini dikenler kendisinden sonra gelenlerdir.kaldı ki her ülkede o ülkenin kurucusunun,tarihi şahsiyetlerinin heykelleri olur bu minnetin saygının gereğidir.
anannın babanın resmini koyarsın evin baş köşesine anan babana tapınıyor musun gebeş? niye koyuyorsun resmini? aynı mantık. minnet ve saygı.işte sadece aile değil tüm bir milletin saygı ve minnet duyduğu şahsiyetlerin resimleri de olur heykelleri de.kaldı ki o heykelleri diktirenlerin atatürk ilke ve devrimlerini nasıl aslından saptırdıkları ortada. antiemperyalist anti kapitalist türkiyeyi 1938 sonrası adım adım amerikan müstemlekesine çevirdikleri ortada.

sonuç olarak sevmeme gerekçelerine bakıyoruz hepsi ya yalan dolan iddialar,çarpıtmallar ya da akla mantığa uymayan,cahilce tespitler...
şu belgeler olabilir;

Belge 1: ingiliz Karadeniz Orduları Komutanı Milne, 17 Şubat 1919'da ingiliz Hükümeti'ne gönderdiği raporda: "Ordu Komutanı Yakup Şevki'yi attırdım. Yardımcısı Ali Rıfat Bey'i yakalattım. Batum Tümen Komutanı Mürsel Bey'i tutuklattım" demiş.

Belge 2: ingiliz Yüksek Komiseri Amiral Webb, ingiltere'deki bir dostuna 19 Ocak 1919'da gönderdiği bir mektupta: "Görünürde memleketlerini işgal etmediğimiz halde valilerini tayin ediyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işlemiş oldukları suçlara aldırmadan özgür bırakıyoruz. Demiryollarını sıkça denetimimizde tutuyor ve istediğimiz herşeye el koyuyoruz. Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor... Halife elimizin altında bulundukça islam dünyası üzerinde ek bir denetim aracına sahibiz... Bildiğiniz gibi Padişah (Vahdettin) bizi buraya yerleştirmeyi diliyor." demiş.

Belge 3: Anadolu'da Mustafa Kemal'i takip eden ingiliz Gizli Servisi'nden (MI6) Yüzbaşı Hurst, 12 Haziran 1919'da Samsun'dan ingiliz yetkililere gönderdiği bir raporda Mustafa Kemal'in çalışmaları hakkında: "Çevrdeki kasabalar ve ötesiyle kurduğu telgraf iletişimi öylesine büyük boyutlu ki, neredeyse telgraf haneyi tekeline almış gibi görünüyor. Yanındaki subaylarsa onun etkisiyle uzlaşmayan komşu köy ve kasabalarda sık sık görülüyorlar. Yunanlılara karşı bir direniş hareketini düzenlemekte olduğundan eminim..." demiş.

Belge 4: ingiliz Yüksek Komiseri Calthrope, 23 Haziran 1919'da ingiliz Dış işleri Bakanlığı'na gönderdiği bir raporda: "Gelibolu çarpışmalarında büyük bir ün kazanan Mustafa Kemal'in artık ulusal ve yabancı karşıtı duyguların merkezi haline geldiğini" belirtmiş ve Calthrope, bu raporun kenarına, "Mustafa Kemal Malta'ya sürülmelidir" diye de bir not eklemiş.

Belge 5: ingiliz Yüksek Komiser Vekili Webb, ingiliz Sir R. Graham'a, 28 Haziran 1919'da gönderdiği bir mektupta: "izmir'e çıkışa kadar işler iyi gitmekteydi. Yavaş yavaş kötü (ulusalcı) vali ve komutanları işten attırıyorduk. Şimdi işler değişti. Mustafa Kemal, Samsun bölgesinde çalışıyor ve şimdiye kadar yola gelmeyi reddetti." demiş.

Belge 6: ingiliz Başbakanı Lloyd George, 5 Mart 1920'da Lordlar Kamarası'nda: "Mustafa Kemal Paşa, Maraş'ta, bizim müttefikimize (Fransa) saldırsın, biz hiçbir harekette bulunmayalım. Bu olamaz. Hemen en enerjik tedbirleri almalıyız. ilk iş olarak Mustafa Kemal Paşa'nın atılmasını istemeli. Sonra da Müttefik kuvvetlerle istanbul'u işgal etmeliyiz." demiş.

Belge 7: 20 Haziran 1922'de ingiliz Kabinesi'nde yapılan gizli görüşmelerde: "Mustafa Kemal'e bir darbe indirmenin zamanı gelmiştir". "Ona hiçbir biçimde merhamet edilmemelidir". "Bolşeviklerle Kemalistler arasında bir çıkar çatışması yaratılmalıdır". "Bir Yunan birliği Bandırma'ya gönderilip Mustafa Kemal arkadan sarılmalıdır". "Türkleri akıllandıracak en iyi yol Mustafa Kemal'i cephede yenmektir" denilmiş.

Belge 8: istanbul'daki ingiliz Yüksek Komiser Vekili Rattigan, 24 Temmuz 1922'de Lord Curzon'a gönderdiği bir yazıda: "Kemalistlerin yenilgisi gerçekten kesin ise Anadolu'da bir Antikemalist hareket olasılığı çok kuvvetlidir... istanbul'da Sultan'ın Dışişleri Bakanı Ahmet izzet Paşa, bana Anadolu'daki ordunun yüzde 65'i ile Meclis'in yüzde 65'inin desteğini garanti etmiştir. Kemal devrilecektir. Kazım Karabekir Paşa da Sultana sadakat ve bağlılık telgrafı çekmiştir. Bu anlamlıdır". demiş. ingiltere Büyükelçiliği Baştercümanı Ryan'ın, 7 Şubat 1922'de Londra'ya gönderdiği "Mustafa Kemal'i Devirme Plan"ına göre, Mustafa Kemal, dışardan Müttefiklerin askeri gücüyle değil, içerden saltanatın gücüyle devrilecektir. Bunun için "daha makul" bir barış anlaşması yapıp sultana (Vahdettin'e) imzalatılacaktır. Bunun üzerine sultan milliyetçilerin bir kısmını kendi yanına çekip otoritesini yeniden kuracaktır. Arkadan da Müttefiklerce de desteklenecektir. Müttefikler, Türk halkının "milli amaçlarına istekli gözüküp" Sevr Antlaşaması'nda yapılacak bazı değişiklikleri "tantanayla" ilan edecekler ve bunları kabul etmeyenleri ezeceklerdir. Böylece Mustafa Kemal ve Milliciler kendiliğinden etkisizleştirilecektir. Yüksek Komiser Rumbold, 15 Ocak 1922'de kabineye başka bir plan sunmuştur. Onun plana göre ise barış teklifi Vahdettin'e yapılacaktır. Barış şartlarını kabul eden padişah Türk halkına bir çağrıda bulunarak milleti kendine çekecektir. Bu şekilde "Misak-i Milli" diye direten Kemalistler azınlıkta bırakılıp iş başından uzaklaştırılacaktır. Bu planı uygulamak için Rumbold, Padişah Vahdettin'le anlaşmıştır. 7 Ağustos 1922'de Vahdettin'le bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmede Vahdettin, Rumbold'a, "Millici liderlerin isyancılar topluluğu olduğunu, ittihat Terakki'yi canlandırdıklarını, onların Bolşevik olduğunu" belirterek, "ingiltere'nin barışı kendisiyle yapmasını, Yunan işgalindeki toprakların boşaltılıp kendisine verilmesini ve 'Kemalist asileri ' temizlemede' ingiltere'nin kendisine destek olmasını" istemiş.

Belge 9: Erzurum'daki ingiliz Kontrol Subayı Yarbay Rawlinson, ingiltere'ye gönderdiği bir raporda "Mustafa Kemal'in gelecekte bir islam Cumhuriyeti kurmayı planladığını" belirtmiş.

Belge 10: General Milne, 16 Aralık 1918 tarihli raporunda: "Padişah Vahdettin'in, Sami Bey'i Ordu Genel Karargahı'na gönderdiğini ve Türkiye'nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için ingiliz Hükümeti'nden istirhamda bulunduğunu, barışın beklenilmesi halinde geç kalınmış olacağını söylediğini, ingiliz memurlarının kontrol amacıyla memleket içine gönderilmesini ve bu sayede ingiliz subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica etmiştir." demiş.

Belge 11: istanbul'daki ingiliz temsilciden 10 Ocak 1919'da Bolfour'a gönderilen özel bir mektupta, "Padişah Vahdettin'in iyi bir ingiliz dostu olduğu, ingiliz Yüksek Komiserliği ile ilişki kurmak için herhangi bir yol olup olmadığını merak ettiği ve ingiltere'nin kendisine 'halifelik' makamında destek olup olamayacağını sorduğunu" belirtmiş.

Belge 12: Padişah Vahdettin, Sadrazamı Damat Ferit aracılığıyla, 30 Mart 1919'da ingiltere'ye bir barış projesi sunmuştur. Bu projeye göre: "1. ingiltere gerekli gördüğü yerleri 15 yıllığına işgal edebilecek, 2. Sultan, Osmanlı Bakanlıklarında gerekli görülen yerlere ingiliz müsteşarlarının tayinine izin verecek, 3. Her vilayete birer ingiliz Konsolosu tayin edilecek, 4. Bu konsoloslar 15 yıl süreyle Valinin yanında müşavirlik yapacak, 5. Türkiye'deki seçimler ingilizlerce kontrol edilecek, 6. ingiltere Türk maliyesini kontrol edecek, 7. Doğu halkının anlayışına göre anayasa sadeleştirilecek" ingilizler, bu anlaşma teklifini kabul etmeyince Vahdettin, yine sadrazamı Damat Ferit aracılığıyla, 8 Eylül 1919'da ingilizlere bir barış daha teklif etmiş, ancak bu seferki teklifte, 30 Mart teklifindeki şartlara bir de Doğu'da "Bağımsız bir Kürdistan" kurulmasını kabul ettiğini eklemiştir.ingilizler bu teklifi kabul etmiş ve ingilizlerle bir gizli antlaşma imzalanmıştır.

Belge 13: ingiliz Siyasi Müşaviri T.B. Hohler, ingiltere'ye gönderdiği 4 Kasım 1919 tarihli raporunda: "Sultanlık idaresi şimdi bayağı ve boş bir tavır takınmış bulunmaktadır.... Sultan (Vahdettin) ise zayıf karakterli olup... Yıldız'da titreye titreye oturmaktadır... Belki de bazı olayların kendisini taht ve tacından yoksun bırakacağından korkmaktadır. Osmanlı hanedanı artık kuvvetten düşmüş gibi görünüyor. Bu hanedana mensup hiçbir prens, halkını idare edebilecek yetenek ve enerjiye sahip görünmemektedir." demiş.

Belge 14: ingiliz temsilcisi Amiral de Robeck, 21 Ağustos 1920'de Vahdettin'le görüştükten sonra ingiltere'ye gönderdiği raporda: "Vahdettin, Türkiye'nin ölüm fermanı demek olan Sevr Anlaşması'nın imzalanması için emir verirken gelecekte ingiltere'nin yardımına dayanacağı ümidi beslediğini... Yaşayacak olduğu takdirede bir dost yardımına ihtiyacı olduğunu... belirtmiştir." demiş.
Belge 15: ingiliz Yüksek Komiserliği'nden Tom Hohler, 5 Aralık 1918'de ingiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Masası Şefi George Kidston'a yazdığı bir mektupta. "Burasının (istanbul) Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için şimdiki koşullardan yararlanılmazsa çok yazık olacaktır. Bu kenti, sözünü edebeileceğimiz herhangi bir yönetim altında görmeye hazırım; yeter ki bu Türk yönetimi olmasın; çünkü bir domuz ahırını bile yönetecek yetenekte değillerdir. Türkler büsbütün yenilmiş olduklarını iyi biliyorlar. Örgütleri parçalanmış, bozguna uğramıştır. Kendileri ise sefalet içindedir. istanbul işgal günleri yaşıyor. Buradaki yönetim her ingiliz tiksindirecek kadar aşağıdır." demiş.

Belge 16: Vahdettin, 23 Mart 1921'de sırasıyla ingiliz, Fransız ve italyan temsilcilerle görüşmüştür. O gün Padişah'la görüşen ingiliz temsilcisi Rumbold, Lord Curzon'a gönderdiği yazıda görüşmenin detaylarını şöyle anlatmıştır: "Salonda, ben ve yardımcım Andrew Ryan'dan başka kimse yoktu. Sultan kendi tercümanını salıverdi ve Ryan'ın tercümanlık etmesini istedi. Sonra da Londra'da yapılmakta olan konfernasla ilgili Mustafa Kemal'den Tevfik Paşa'ya gönderilmiş olan üç telgrafa değindi ve Ankara'nın kendi tahtını tehlikeye düşürmek ve kendi yetkisini kırmak amacı güttüğünü söyledi. Şunları ekledi: 'Anadolu'daki durum şöyledir: Bir avuç haydut orada erki ele geçirmiştir. Sayıları azdır, ama tam olarak halkın boğazına ilmiği geçirmişlerdir. Halkın iteatkar, korkak ve yoksul olmasından yararlanmaktadırlar. Onların gücü, tek kaygıları kendi çıkarları olan 16.000 subayın desteğine dayanır... Ankara önderleri, bu ülkede gerçek çıkarları olmayan, ülkeyle kan veya başka ilişkileri bulunmayan kişilerdir. Mustafa Kemal, kökeni bilinmeyen Makedonyalı bir asidir. Onun kanı Bulgar, Yunan ve Sırp kanı olabilir. Türk olmayan, Arnavut, Çerkez olan hepsi de birbirlerine benzemektedir. Onlar arasında tek bir gerçek Türk yoktur. Buna rağmen ben ve hükümetim onların önünde güçsüzüz. Onların kıskacı o kadar etkindir ki, propaganda vasıtasıyla bile Türklere ulaşmak olanaksızdır. Gerçek Türkler merkeze sadıktır, ama tehdit ediliyor ve aldatılıyorlar. Bu adamlar bana boyun eğdirmeye çalışıyorlar ve dıştan Bolşeviklerden yardım sağlamaya uğraşıyorlar. Bolşevikler şimdi Türk hududuna yaklaşmıştır. Ankara önderleri onlarla entrika çeviriyor".

Belge 17: ingiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, 10 Aralık 1921'de ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gönderdiği yazıda: "Kendi görüşümce, Padişah, durumu oldukça umutsuz bir evreye gelinceye kadar görevinde kalmalıdır.Şu anda pek az gücü vardır.Ankara'daki önderler ondan hoşlanmıyor, halk arasında da pek popüler değildir." demiştir.

Belge 18: Mustafa Kemal, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey başkanlığındaki bir heyeti Londra'ya göndermeye karar vermiştir. Yusuf Kemal Bey, Londra'ya gitmeden önce istanbul'a uğrayarak 23 Şubat 1922'de Padişah Vahdettin'le görüşmüştür.ingilizci Padişah Vahdettin, bir taraftan Yusuf Kemal Bey'le görüşürken, diğer taraftan bir ajanını Yusuf Kemal Bey'in kaldığı eve göndererek, Yusuf Kemal Bey'in çantasındaki "gizli belgelerin" suretlerini çaldırıp bir mabeyncisiyle suratle ingiliz Yüksek Komiseri Sir Rumbold'a göndermiştir. istanbul'daki ingiliz Yüzksek Komiseri Sir Rumbold, Vahdettin'in, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'in çantasından çaldırtarak kendisine verdiği belgeleri, 7 Mart 1922'de ingiltere Dışişleri Bakanlığı'na göndermiştir.Belgeler, ingiltere Dışişleri Bakanlığını çok sevindirmiştir. Bakanlık yetkililerinden Francis Osborne, bu belgelerle ilgili olarak 14 Mart'ta şu notu yazmıştır: "Padişah, Yusuf Kemal'in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle (istanbul'la Ankara arasındaki ilişkilerin durumunu) en iyi biçimde gösteriyor"
Şeriatçı, kürtçü ulus devlet karşıtı olmak ama gel gör ki itler istedi diye atlar ölmez.
aslında ülkesinde yaşayan bir köpek olarak kendisini sevmem gerekir ama şey köpeği vardı foks. onu öldürtmüş, cemal granda'nın kitabında yazıyo. bu yüzden biraz şey yani sevgim azaldı sankin. niye öldürdün be atam.
kısa boylu, mavi gözlü, sarı saçlı. hayal edin eminim sizde çok seveceksiniz.
Kayıt Listemize Bakıyorum Efendim..
Maalesef böyle bir neden bulunamadı, tekrar deneyiniz.
Tek kızdığım yönü Ayasofya'yı müzeye çevirmesi. Onun dışında o TÜRKLERiN ATASI. SAYGI DUYUN... <3
insanlara özgürlük
Kadınlara hak
Halka seçme seçilme imkanı
Türkiye'ye de güç verdiği içindir.
Alttaki nedenlerdir dahası da olan sebeplerdir.
MUSTAFA KEMAL’IN DIN ALEYHINDE YAPTIGI INKILABLAR
1 – Islam Hilâfeti’ni kaldirdilar;
2 – Devletin dini Islam’dir“ ibaresini anayasadan cikardilar;
3 – Seyhülislamligi ve Ser’iyye Vekaletini lagvettiler;
4 – Miras hukukunu degistirdiler;
5 – Dinî nikâhi yasak ettiler;
6 – Kocasi ölen veya bosanan kadinlara ait iddet diye bir sey tanimadilar;
7 – Kadinlarin basörtüsüne karsi ciktilar;
8 – evlilik hukunu değiştirdiler;
9 – Ser’î yemini degistirdiler;
10 – Cocuklari sünnet etmeyi yasakladilar (sonra müsaade edildi);
11- Cuma ve Bayram hutbelerinin sünnet vechi üzere Arabî lisanla okunmasini yasak ettiler;
12 – Islam Hukuku yerine, medenî kanunu getirdiler;
13 – Askerî sancaktan, Kelime-i Tevhid’i kaldirdilar;
14 – Istanbul fethinin Sembolü olan Ayasofya Camisini Müzeye cevirdiler;
15 – Hulefa-i Rasidin levhalarini camilerden indirdiler;
16 – Din derslerini mekteplerden kaldirdilar;
17 – Dinî ve Islamî kuruluslari yasakladilar;
18 – Kur’an harflerini yasak edip, latin harflerini getirdiler;
19 – Camilerde Kur’an ögrenmeyi men ettiler (sonra serbest birakildi);
20 – Ezani Türkcelestirdiler (1950′den sonra yasak kaldirildi)
21 – Kur’an cüzlerinin satisini yasakladilar (sonra serbest birakildi)
22 – Dinî kitaplari Halk Partisi binalarina sokmadilar;
23 – Latin Alfabe getirdiler Arabca yerine
24- Medreseleri kapattilar (hâlâ kapalidir!)
25 – Bir cok cami ve mescidleri camilikten cikardilar;
26 – Türbeleri kapattilar;
27 – Tekkeleri kapattilar;
28 – Milletin basina zorla sapka giydirdiler (giymeyenler asildi)
29 – Ser’î talaki (bosanmayi) tanimadilar;
30 – Millet kürsüsünde „Din zehirdir“ dediler;
31 – „Din fikrini milletin kalbinden silmek icin otuz seneye daha ihtiyacimiz vardir“ dediler;
32 – „Din ve Arapca kitaplari toplayip imha edecegiz! dediler;
33 – Hacca gitmeyi yasakladilar (sonradan bu yasak kaldirildi);
34 – Sarik ve cübbeyi yasakladilar (sonralari tek camilerde müsaade ettiler);
35 – Kâbe levhalarini ve benzeri tasvirleri (resimleri) camilerden indirdiler;
36 – Müslüman kizlarin, gayri müslimlerle evlenmelerine müsaade ettiler;
37 – Süt kardeslerin ve süt annelerin evlenmelerine müsaade ettiler;
38 – Vakfiyye sartlarina riayet etmediler;
39 – Mason localarinin acilmasina müsaade ettiler;
40 – Abidlerde ve tarihi eserlerde Kur’an ayetlerini sildiler;
41 – Tekbir seslerini horladilar;
42 – Ezan seslerini horladilar
43 – Islam Seriat’ini hor gören yazilarin, gazetelerde yazilmasina müsaade ettiler;
44 – „Türk milleti baldiri ciplak bir Arab’in vaz ettigi (koydugu) hükümlere bagli kamalaz“ diye Peygamber’in takhir edilmesine müsaade ettiler;
45 – Peygamber’e, „O deve cobani idi“ diye tahkir edilmesine müsaade ettiler;
46 – Kur’an-i Kerim’in „Ortacagdan kalma hükümlerine bagli kalamayiz“ dedirtiller;
47- Din ehlini her firsatta kücümsediler, hatta daragaclarinda sariklarini boyunlarina doladilar;
48 – Camileri müze ve esya depolari haline getirdiler;
49 – Kur’an okunmasini men ettiler; okuyanlari da alay ile karsiladilar;
50 – Bes vakit namazda Kur’an okunmasini yeltendiler (sonra müsaade edildi)
51 – Bazi haramlari helal saydilar ve satisina müsaade ettiler (icki satisi ve domuz beslenmasi gibi);
52 – „Dedelerimiz Oguz ve Cengiz, Hz. Hüseyin’in dedesine muadil (denk)dir“ demeleriyle, Resul’i Ekrem’i tahkir ettiler;
53 – Bazi okullarda ögretmenler tarafindan din tahkir edilmesine müsaade ettiler;
54 – Hacilarin, haccdan dönüslerinde Tekbir getirdiklerinden dolayi, onlari mahkemelere sevkettiler;
55 – Bazi yerlerde ve camilerde (Masallah) yazilarini kaldirdilar;
56 – Bazi neseli günlerinde icki masalari kurdular ve kadeh tokusturdular;
57 – Bazi seyir ve sürurlarinda ve localarinda „Din ve Arap dilini kapattik“ diye iftihar ettiler;
58 – Bülüg cagina gelmis erkek ve kiz cocuklarinin karisik okumalarini mecbur ettiler;
59 – Büyük erkek ve kiz cocuklarin beraberce oyun ve top oynamalarina müsaade ettiler;
60 – Bastan komünistlerin teskilatlanmalarina müsaade ettiler;
62 – (Vaktiyle) komünist ögretmenlerle köy mekteplerini doldurdular;
63 – Cuma günü tatili pazara cevirdiler;
64 – Hicrî takvimi resmen miladî takvime cevirdiler;
66 – Din devletten ayirmak suretiyle devleti dinin kontrolünden cikardilar;
67 – Alenen ve iftiharla „Biz ickiyi böyle iceriz!“ dediler
68 – Katiller ve caniler icin seriat ceza maddelerini degistirdiler;
69 – Ciplak kadinlari, erkeklerin önünde oynattilar;
70 – Kadinlara secim hakki tanidilar;
71 – Resmî dairelerde kadinlara memuriyet verdiler
72 – Ziyafetler tertip etmek suretiyle, Ramazan’a karsi hürmetsizlik yaptilar;
73 – Dinî bayramlara hürmet göstermediler;
74 – Nikâh, velime (dügün yemegi) ve diger Islamî merasimler icin pazar günleri tercih ettiler;
75 – Erkek ve kadinlari, hatta kizlari mektep cocuklarinin, hal ve hareketlerinde ve bütün kisa elbise ve giyinislerinde hiristiyan kadin ve kizlarina benzettiler,
76 – Dislerini zaruretsiz altin ve gümüsle kaplatma ile süslemelerinde ecnebilere benzettiler;
77 – Denize girmede ve oyun yerlerinde avret yerlerini actilar;
78 – Güzellik yarismalarina kadin ve kizlari kattilar,
79 – Suret ve heykellerle evleri, makamlari, kabirleri, ve meydanlari süslemekte ecnebilere benzediler;
80 – Hatta namaza bile bas acik dudarak yabancilara benzediler;
81 – Hatta camilerde bile kadin-erkek karisik bulunmasini caiz gördüler;
82 – Vicdan hürriyetini men ettiler;
83 – Askeriyeden, tabur imamlarini ve alay müftülerini kaldirdilar;
84 – Dinî nesriyat mevzuunda, basin hürriyetini kaldirdilar,
85 – Hususen kürsü ve minberlerde din hürriyetini yasakladilar;
86 – Dinî örf ve adetleri lagvettiler, hatta alaya aldilar;
87 – Mezarlari yikip, üzerlerine binalar insa ettiler,
88 – Gecmislerimizi ve din büyüklerimizi mütemadiyen hor gördüler, hatta onlara sövdüler;
89 – Irz, namus ve karsi mukaddesata karsi terbiyesizce davrandilar;
90 – Katil, cinayet ve tecavüzleri birbirlerini takip etti;
91 – Her gün, ser ve zarar yapar, su-i istimalde bulunurlar;
92 – Dindarlari hapis ettiler; kendilerine karsi cikanlari da tutukladilar;
93 – Günlük islerini ser’î kanunlara göre degil, dinsiz kanunlara göre yürütüler. Bu suretle „Allah’in indirdigi ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir!“ (Maide, 44) mealindeki bu ayetin sümülüne girmislerdir.
94 – Dinî mevzularda ictimaî hürriyeti yasakladilar;
Daha da eklenebilecek yukardaki sebeplerdir.