bugün

adeta ironidir.

bir yandan din ile devleti birbirinden ayırıp laiklik i savunurken, öte yandan da 'ezanın türkçeleştirilmesi' gibi dini alana devlet katından müdahalele anlamına gelen laikliğe aykırı davranışlar sergilemiştir.

sadece azıcık düşünerek bile kendisinin içinde bulunduğu çelişkileri görmem mümkün. bize düşünmeyi değil ezberlemeyi öğretseler bile.
Götveren beyanı. Şimdiki liderler sanki gerçek bir dindar gibi davranıyor da. Sik kadar aklıyla ata yı eleştiriyor çomar pezevenk.

Ayrıca laikliği korumak ve türk dilini korumak için ezan o dönem türçe olmuştur. Olmalıdır da.
atatürk bir din adamı değildi ki şeklinde eblehçe geçiştirilmeye çalışılan gerçek. ha bi de şimdiki liderler de gerçek bir dindar gibi davranmıyorlarmış puhahaha.

biz de onu diyoruz zaten gardaşşş. atatürk din adamı değildi. ya din ile devletin bir ilişkisi yok deyip kenara çekilecek ve dini alanı ehline terk edeceksiniz (ki laiklik kağıt üstünde budur moronlar) ya da dine dışarıdan müdahale ediyorsanız da laiklikten hiç söz etmeyeceksiniz, zira aksini yaparsanız laikliğin 'din ve devletin birbirinin işine karışmama' şeklinde özetlenecek temel ilkesini çiğnemiş olursunuz.

şu sıcakta oturmuş iq'su tek basamaklı tiplerle tartışmaya çalışıyoruz şuralarda. zall ın bana para falan vermesi lazım esasen.
haksız değil, umarsızca eksilemeye lüzum yok.

lakin;

her olay zamanına göre değerlendirilir ufaklık.

o dönem şimdiki gibi çılgın projelerle halkı avutarak mecliste yan gelip yatma zamanı değildi.

yeni bir şey oluşturmak ve bunu kabul ettirmek için eskisini yıkmak gerekiyordu.

zira teletabi gibi sevgi dağıtarak dönemin cahil halkına bir şeyleri öğretebilmek pek mümkün değildi dönemin şartlarıyla.

yapılması gereken oydu, yapıldı.

ezana kadar gitmeye gerek var mıydı orası tartışılır.

dini bir zaruret olmayan, sadece namaza davet için okunan ezan da neden bu kadar mesele edildi onu da anlamam.

konu başka mı yoksa?
diyaneti ya da imam hatip okullarını açmasıyla alakası yoktur.

yeni kurulan bir devlette din adına bir otorite belirlemek ve sıfırdan bir kurum yaratmak elbette devletin yükümlülüğündedir.

laiklik, bu kurum işleyişini sürdürürken müdahale etmemektir sadece.

ne yapsaydı dini hacı hocanın eline bırakıp 1000 tane hurafeyle 100 ayrı tarikatın birbirini kesmelerini mi izleseydi?

ya da halka şeriat vesvesesi üfleyip devlete karşı ayaklandırmalarını mı bekleseydi?

boş yapmayın.
mümkün olmayan iddiadır.

zira ezanın türkçeleşmesi dine müdahale etmek asla değil, insanların anlamasına yönelik bir katkıdır.

çok şükür müslümanım ile elhamdulillah müslümanım arasında sadece kelime farkı vardır. ayrıca politik bir ayrım da vardır mesela. nedir o, elhamdulillah diyorsan daha bir tarafta olma ihtimalin, çok şükür diyorsan diğer tarafa yakın olma ihtimalini insanlar gözardı etmez.

ben ezanın arapça ve özellikle Türkiye'deki üslubuna bayılıyorum. güzel okuyan adam harbiden insanı alıp bir yerden bir yere ışınlıyor adeta. ancak ezanın türkçeleştirilmesi bana hiç yanlış gelmedi. sonuçta ezan kuranı kerimde yer alan bir şey değil, namaza çağrıdır. bu nedenle insanların anlayacağı dilden okunabilmelidir. kaldı ki hz. muhammed'in sözleri de değildir yani bir kutsallık alması açısından.

"tanrı uludur" kısmı ise türkçeleştirme konusunda doğrudur. tanrı kelimesi öz türkçedir. ama belki "yaradan" kelimesiyle daha da bir sempatikleştirilebilirmiş o farklı bir şey olurmuş tabi.

hatta küçük bir anımı paylaşacağım. 3-4 yıl önce türkçe ezan muhabbeti yine alevlenmişti. otobüste yaşlı bir amca 10 yaşında bir çocukla konuşuyor. konu ne oldu ne bitti bilmiyorum ama çocuğu tanımadığı orada tanıştığı belli. çocuğun dövmeleri mi vardı neydi konu nereden geldi bilmiyorum kitap okuyordum. her neyse birden ezanın türkçe okunma konusu açıldı. çevreden bir çok kişi katıldı tartışmaya.

kitabı bırakıp tartışmayı dinledim. çevrede genel olarak "olmuş yaşanmış bitmiş işte niye kurcalıyorsun" tutumu vardı. içlerinde bir iki kişide bence doğru dedi. buna karşı "sen türkçe ezan dinledin mi?" dedi amcamız. diğerleri dinledik dinlemedik falan derken "orada tanrı uludur diyor, tanrı denmez allahtır, tanrı ismi yoktur allayın 99 ismi arasında" dedi. bu yoldan yürüdü o öyledir bu böyledir diye kuran kaynaklı değil başkalarını kaynak göstererek şu şöyle böyle derken bu konunun kesin olduğunu düşünüp "tanrı" kelimesine takıldı. 10 dakika bunu bir miting alanında gibi anlattı. artık kendisini tekrarlama moduna girdi. bu arada allahın 99 ismini falan da sayıyor aklına gelenleri. neyse. artık millet oflayıp poflamaya başladı derken allah için "yaradan" dedi.

"niye şirk koşuyorsun amca?"dedim. hemen öncesinde tanrı demek şirk koşmaktır demişti çünkü. afalladı ne yani nasıl dedi. dedim ki: "allahın 99 isminden başkasını kullanmak eğer şirk koşmaksa sen "yaradan" diyerek şu an şirk koştun. yaradan türkçe bir kelime olmasıyla beraber 99 isimde bu şekilde bir tanım yok"

sessizlik.

son.
(bkz: mal beyanı)