bugün
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı31
- türkiyede çok abartılan arabalar12
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım9
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- sözlük kızlarının don renkleri16
- anın görüntüsü17
- kanınıza rengini verir misiniz14
- uzağı göremeyen insan8
- aristoteles'in orta yolu10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- akrep burcu9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- patiswiss16
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- boşuna yaşıyorum hissi18
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- akp seçmeni9
- ali erbaş17
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası8
bu anneannesi ile mahkemelik olmuş birinin girisidir. bu mahkeme yaklaşık on yıl önce başlamış ve asla bitmeyecektir.
çok konuşup bizi illallah ettirse de, dedikodularından gına gelse de, duygu sömürüsü yapıp istediğini bize yaptırsa da, o pamuktu. o osmanlı kadını duruşu, hamaratlığı, sözleri, esprileri, sevecenliği, fedakarlığı ve daha binlerce övgüyü hakeden meziyetleri ile o benim pamuğumdu.
bir keresinde, lisede bana zayıf not veren öğretmenime ettiğim küfürlerime şahit olmuş, kendini tutamamış ve o beni benden alan, meşhur küfürünü basmıştı. 'körolmayısıca hoca, allah ıslah etsin seni.'
onun o meyveleri tek bir kabuk lekesi bile kalmadan soyup, çekirdeklerini ayırıp, dilim dilim bize yedirmesini nasıl unutabilirim ki.
annane sevgisi başka. torun sevgisi ise daha bir başka. yemez yedirir, giymez giydirir. gizli çıkıdır o. daima kilerinde size ikram edeceği yiyecek, koynunda sakladığı ve kefen param dediği çıkı daima bulunur. onun o en çok sevdiğim, adeta çıldırdığım yalanı yok mu? mıncırırdım yanaklarından o yalanı duydukça. "şöyle bir etrafa bakıyorumda yavrum, senin gibi yakışıklı çocuk göremiyorum. yakışıklım benim..." benim mutluluğumda benden kat kat fazla mutlu olur, gözyaşlarımda biter paramparça olur.
ve yıllar geçtikçe alzheimerin denen illet onu da yakaladı ne yazık ki. hiç bir şeyi hatırlamaz oldu. o kadar ki 40 saniyede bir yinelediği sorulara insan ilk başta sabırla ve sevgiyle cevap veriyordu.
- oğlum sen kimin oğlusun?
+ ben mustafa'nın oğluyum annane.
- mustafa kim?
+ aa senin damadın annanem.
20 sanıye sonra;
- oğlum sen kimin oğlusun bakiyim?
+ mustafa'nın oğlu.
30 saniye sona;
- oğlum, senin baban kim?
+ mustafa.
bu diyaloglar eğer bir yolunu bulup oradan uzaklaşmazsanız sabaha kadar devam edebiliyordu. çok üzülüyordum ama hayat işte.
çok sevdiği ve elinden düşürmediği, eskiden hemen hemen herkesin evinde bulunduğunu zannetttiğim tavuklu saati vardı. bir an bile yanından ayırmaz, kimseye dokundurmazdı bile. bazen koyduğu yeri unutur, saatlerce bulmaya çalışırdık.
bir gece rüya görüyorum. rüyada annanem benden ağlayarak saatini istiyor. ağlama sesi o kadar yakından ve gür geliyor ki aniden gözlerimi açtığımda başımda. evet ağlayarak saatini istiyordu.
- olum saatim nerde, nereye koydun?
+ annane ne saati? ben almadım senin saatini.
- körolmayısıca çocuk, nereye koyduysan ver saatimi bana.
+ annanem benim, canımın içi. ben görmedim senin saatini, sabah olsun buluruz, merak etme sen. hadi uyu.
- saatimi sen aldın çocuk. mahkemeye vericem seni çocuk. burnundan fitil fitil getirecem çocuk. unutmam bunu.
zar zor ancak yatırabildik yatağına geri. çok şükür bitti o gece ama benim mahkemem hala bitmedi.
ah pamuğum, nur içinde yat. anıların kaldı şimdi geride.
saygıyla.
çok konuşup bizi illallah ettirse de, dedikodularından gına gelse de, duygu sömürüsü yapıp istediğini bize yaptırsa da, o pamuktu. o osmanlı kadını duruşu, hamaratlığı, sözleri, esprileri, sevecenliği, fedakarlığı ve daha binlerce övgüyü hakeden meziyetleri ile o benim pamuğumdu.
bir keresinde, lisede bana zayıf not veren öğretmenime ettiğim küfürlerime şahit olmuş, kendini tutamamış ve o beni benden alan, meşhur küfürünü basmıştı. 'körolmayısıca hoca, allah ıslah etsin seni.'
onun o meyveleri tek bir kabuk lekesi bile kalmadan soyup, çekirdeklerini ayırıp, dilim dilim bize yedirmesini nasıl unutabilirim ki.
annane sevgisi başka. torun sevgisi ise daha bir başka. yemez yedirir, giymez giydirir. gizli çıkıdır o. daima kilerinde size ikram edeceği yiyecek, koynunda sakladığı ve kefen param dediği çıkı daima bulunur. onun o en çok sevdiğim, adeta çıldırdığım yalanı yok mu? mıncırırdım yanaklarından o yalanı duydukça. "şöyle bir etrafa bakıyorumda yavrum, senin gibi yakışıklı çocuk göremiyorum. yakışıklım benim..." benim mutluluğumda benden kat kat fazla mutlu olur, gözyaşlarımda biter paramparça olur.
ve yıllar geçtikçe alzheimerin denen illet onu da yakaladı ne yazık ki. hiç bir şeyi hatırlamaz oldu. o kadar ki 40 saniyede bir yinelediği sorulara insan ilk başta sabırla ve sevgiyle cevap veriyordu.
- oğlum sen kimin oğlusun?
+ ben mustafa'nın oğluyum annane.
- mustafa kim?
+ aa senin damadın annanem.
20 sanıye sonra;
- oğlum sen kimin oğlusun bakiyim?
+ mustafa'nın oğlu.
30 saniye sona;
- oğlum, senin baban kim?
+ mustafa.
bu diyaloglar eğer bir yolunu bulup oradan uzaklaşmazsanız sabaha kadar devam edebiliyordu. çok üzülüyordum ama hayat işte.
çok sevdiği ve elinden düşürmediği, eskiden hemen hemen herkesin evinde bulunduğunu zannetttiğim tavuklu saati vardı. bir an bile yanından ayırmaz, kimseye dokundurmazdı bile. bazen koyduğu yeri unutur, saatlerce bulmaya çalışırdık.
bir gece rüya görüyorum. rüyada annanem benden ağlayarak saatini istiyor. ağlama sesi o kadar yakından ve gür geliyor ki aniden gözlerimi açtığımda başımda. evet ağlayarak saatini istiyordu.
- olum saatim nerde, nereye koydun?
+ annane ne saati? ben almadım senin saatini.
- körolmayısıca çocuk, nereye koyduysan ver saatimi bana.
+ annanem benim, canımın içi. ben görmedim senin saatini, sabah olsun buluruz, merak etme sen. hadi uyu.
- saatimi sen aldın çocuk. mahkemeye vericem seni çocuk. burnundan fitil fitil getirecem çocuk. unutmam bunu.
zar zor ancak yatırabildik yatağına geri. çok şükür bitti o gece ama benim mahkemem hala bitmedi.
ah pamuğum, nur içinde yat. anıların kaldı şimdi geride.
saygıyla.
güncel Önemli Başlıklar