bugün

çok zordur. daha doğrusu her şehirde belki bu böyle ama açık söylemek gerekirse istanbul-izmir dışındaki neredeyse tüm şehirlerimizde biraz sonra okuyacağınız olayları görmek artık insanları şaşırtmıyor bile.

piyasa işlerine alışmakla alışmamak arasında sık sık gider gelirsiniz ve eğer paranın anuna koymaya değilde ilk başta güzel tasarımlar yapmak için çabalıyorsanız mutsuz olmaya hazırlanıcaksınız ilk başlarda.

-ne bileyim mesela bi mikimden anlamayan patronun yanınıza sandalye çekip abüdün kazı gibi size ve açık olan programınıza bakması karşısında sakin kalmayı öğrenmelisiniz.
-işi bir türlü size bırakmayan, size elinin altındaki mouse muamelesi yapan patron ve alakasız renklerle bezeli tasarımlar (!) isteyen müşteriler karşısında bir buzdolabı kadar soğukkanlı olmaya alışmanız lazım.
-patroncuk, jpg halindeki bir tasarımın üzerindeki yazıyı ordan silmenizi isterken bu istek karşısında gülmenizi tutmayı öğrenmeniz lazım. bunun teknik olarak mümkün olmadığını anlattığınızda anlamaması ve ısrarla onu istemesi karşısında kafasını kırma güdünüzün önüne geçmeniz gerek.
- jpg halindeki tasarımın üzerindeki koskocaman yazıyı komple kaldırmanın imkansız olduğunu söylediğiniz de size beceriksiz muamelesi yapması karşıdında ağzına burnuna sıçma isteğinizi bastırmanız gerek.

ah ah daha saysam...

* (bkz: uu beybi güzel bi hareketlenme oldu bende)

edit: sonunda egeye yerleşip balıkçı olacam o olacak.
edit2: hayır bunun nesini eksiledin be kardeşim anlamadım. yoksa sen yukarda sövdüğüm patronum musun? gücüne giden ne ola?
-tüm tasarımların jpg formatının yanında tasarısınıda saklamaktır.(psd,cdr,max...)
-patron yanına sandalyeyi çektiğinde "N'olur pc hata versin" diye dua etmektir.
-100 milyarlık baskı makinesi bozulduğunda teknik servise 10 milyar vermemek için üstü başı boyaya bulaştırmak pahasına onu tamir etmektir. Lakin servis çağırıldığında para maaşınızdan kesilecektir.
-hiçbirşeyden anlamayan müşterinin daha kaliteli diye dışmekan baskıda folyo kullandırmasıdır. Sonra birde rüzgardan yırtılınca gelip bağırıp çağırmasıdır.
-içerisinde turuncu, mor ve yeşil renkleri bir arada bulunduran tasarımlar yapmaktır. Çünkü müşteri öyle istemiştir.
-gerektiğinde gidip hesap tahsilatı yapmaktır. Patronu yormamaktır.

ve bunun gibi birçok şeye karşı tepkisiz kalmaktır.

eklemeden geçemeyeceğim : sadece ankarada değil istanbul ve izmir dışındaki heryerde bu böyledir. Zaten bende ankarada değilim ama kinimi kustum bu yazımda.***
(bkz: izmirde kaşar peynircisi olmak)
(bkz: hatayda mali müşavir olmak)
(bkz: antalyada hukukçu olmak)
(bkz: istanbulda pezevenk olmak) *
grafik tasarımcı değilim ama çalışma ortamlarını gördüm. herkes çok biliyormuş gibi herşeye karışıyor.

allah yardımcıları olsun.
konya da grafik tasarımcısı olmakla bire bir. daha iyisi için ;

(bkz: serbest grafik tasarımcısı)
eğer biraz eli yüzgün bir erkekseniz, para cepten taşıyorsa dolayısıyla iyi bi makineye ve gerekli teknolojiye sahipseniz, kız arkadaş çevreniz genişse ve son olarak stüdyo olarak lüks bi home office tarzı bir yerde çalışma yapıyorsanız, bu grafik tasarımcılığı mali getirinin yanında size ekmek*, yol*, su* olarak da geri dönecektir. ayrıca sevgilinizle özel erotik pozlar çekilip, onun üzerinde de çalışmalar yapabilme imkanı var.

edit: sağlam bir cs3, cs4 bilgisi de gerektiğini söylememe gerek yok sanırım.
zorluğu grafikten değildir. türkçe'yi daha doğru düzgün kullanamıyorsanız grafiği nasıl kullanıyorsunuz allah biler. kaldırmanızı istedikleri yazıyı da allah biler yanlış yazmışsınızdır.

(bkz: ankara da grafik tasarımcı olmak)
şehir değiştirince meslek değiştirenleri sevmem ankarada neysen burda da o ol.*
Eskişehir'de olduğu kadar kötü olmadığını düşündüğüm meslek.
yazının altına gölge veren herkes tasarımcıdır.(!) en büyük sorunda budur.
önümüzdeki 5 yıl içinde gerçekleştirmek istediğimdir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar