bugün

insanı hayattan soğutan, paranoyaklaştırıp psikolojiyi olumsuz yönde etkileyen rulokattır. şöyle ki; çift kişilik yatağınıza geçmişinizdir, hastasınızdır, çayınızı kahvenizi, rulokatınızı getirmiştir değerli bir arkadaşınız. daha sonra yatağınıza kırıntı dökülmesin diye rulokatınızı alt kısımdan özenle açmaya başlarsınız ki olan olur. alt kısımdan itibaren kırıntılar patlak vermiştir, yatak yorgan batmıştır. o günden sonra rulokatlara hep ön yargıyla yaklaşırsınız, almak istemessiniz, alsanız da yatağınızı batıran rulokat aklınıza gelir, kötü anılar canlanır biran, açmaya korkarsınız, eliniz titrer, özgüveninizi yitirmişinizdir bir kere...
rulokattan psikolojisi bozulan insanlar yaşıyor bu ülkede.
(bkz: hanım koşma bi bok yok)
insan da yeme zevki bırakmayan gofretten bozma, çubuk krakerden çarpıtma abur cubur.
birde bunun başka bir versiyonu var ki o daha çok ağza burna kaçmasıyla ünlüdür.
(bkz: kat kat)
insanın yatağına alacağı şeyleri daha dikkatli seçmesinin gerekliliğini vurgulayan durumdur.
umut sarıkaya tipi mutsuzluktur bu...

önemsiz gibi görünür ama adamı çileden çıkarır.
sonrasında yerken bi hoş olacağınızdan göz ardı edilebilen kadı kızı kusuru.
olsa da yesektir

(bkz: hamile değilim ama aşerdim)
(bkz: tatlı krizi)*
zaten tatsız tuzsuz, yavan, bir boka benzemez bir şey olduğuna bakmadan, bir de taşkınlık yapan, giysi ve çevreyi kirleten edepsiz, kendini bilmez rulokat.