bugün

islâmi tabir ile münâfıktır. tabi gene de herkesin inancı kendini bağlar, bunun hükmünü vermek ne haddimize, ne de vazifemiz...

bu sabah evde bir curcuna ile açtım gözlerimi. eğitimci olan teyzem ve eniştem, mehmet akif ersoy ile ilgili akademik bir araştırma için mısır'a gitmişlerdi, dönüşte de istanbul aktarmalı gideceklerinden bir kahvaltı zevkini, esirgememişler... varolsunlar.

biraz farklı kültürlere ve coğrafyalara duyduğum merakı bilen eniştem anlatmaya başladı "bi numarası yok olum oraların" diyerek ve en sonunda arabalarda camın önüne konulan kur'anlardan falan bahsetti. amacı, etrafa karşı "bakın ulan ne müslüman adamım" mesajı vermekmiş, orası biraz alengirli tabi. "yuh" dedim ilk önce. eniştem sonra asıl bombayı patlattı "o bir şey mi? alnına zımpara çekeni var." diyerek. baştan anlamadım mevzuyu ve alık alık bakındım. sağolsun teyzem açıklama getirdi hayretiyle.

mısır'da insanların alnı kahverengiydi ama kimilerininki düzgün, nizami bir şekildeyken kimilerininki gelişigüzel olarak ev sahipliği yapıyordu bu renge... tabi dikkatli insanlar bizim akrabalar, merak edip bunun nedenini soruyorlar hemen. açıklama geliyor; nizami kahverengileşmiş alınların el ile ovularak zımparalandığı ve gelişigüzel bir kahverengiliği olanların da namaz kılış şekillerine bağlı olduğu yönünde.

ben ise içimi çekip sigaramı yaktıktan hemen sonra derin bir nefes alıp "heh" diyorum "yakındır". ama bir an düşününce farkediyorum ki bizde de durum buna dönmüş bir vaziyette... karşı koyan, reddeden istisnaları hariç. başını kapatan orospu olsa dahi devlet kadrosuna almaları olası gibi geliyor bana. yakın çevremde barınmaz ama bir paralı seks askeri bulursam bu teklifi iletip, deneme-yanılma yöntemi ile sonuca ulaşmaya çalışacağım.