bugün

çocukken de çok uğraştığım fakat hissedemediğim duygu. insan soyut olan bir şeyi pratikte sevemez. varlığına ve birliğine iman ediyorum ama yoğun duygular hissetmiyorum. çünkü olmasaydık da olurdu. beni, sevdiklerimi, nefret ettiklerimi yaratmasaydı bir şey eksik olmazdı. ben o'na sadece türkleri yarattığı için minnettarım. yeryüzüne gelmiş en temiz, en merhametli, en adil ırkı yaratmış. içine biraz da intikam yerleştirseydi ne iyi olurdu. yüzümüzün yumuşaklığından donumuzun ıslağı kurumuyor. salaklık derecesindeki acıma huyumuzdan ölümüne nefret ediyorum ve türk düşmanlarına karşı merhamet duygusu taşımıyorum. bu hayatta en sevdiğim şeyler çiçekler, hayvanlar ve çocuklar. çok tatlılar.

ben mesela kuşları çok severim. elime almak, öpmek falan isterim. çünkü somut varlıklar. ama bana "kaf dağı'nın ardında çok müthiş biri yaşıyor ama neye benzediğini bilmiyorum" deseler merak dışında hiçbir şey hissedemem. bu da öyle.

allah'ı sevdiğini iddia edenler ya ermiş falandır, ya da bu işin ekmeğini yiyordur. "ay çok inançlı bir insan" dedirtmek için iddia ediyordur. ya da o kadar korkuyordur ki cehennemden, sevdiğine kendini inandırmıştır. insanoğlu soyut bir varlığı sevemez. zaten allah'a inanmak için onu delice sevmeye gerek yok. bizi yaratmış ve kulluk etmemizi istemiş. "beni çok sevin, aşkımdan çöllere düşün" dememiş. tasavvuf ehli bu sevgi olayına fazla kafayı takmış durumda. zaten gerçekçi ve çok da islami bir olgu değil.
Sevgilerin en güzeli ve şüphesiz en içteni. Becerebilene.
Kalp hastalıklarını giderdiği gibi gizli inkarı silip atar.
evreni kuran doğa üstü bir güce; minnet, ilgi, yakınlık duyma hali.
"bir insan neden ateist olur?" sorunsalından, daha ilginç durum.
not: bunun inanmak ya da inanmamakla ilgisi yoktur! sadece kalben "inandığın" yüce bir güce sevgi duymak ataştırma konusudur. nasıl ki bir insana (rte) yüce bir güç olduğuna inananlar ilginçse(hadi; karizmatik, büyük lider düşüncesi hakimse bazı kişilerde)bu durum da ilginçtir. daha ilginci iki farklı güce de(yaratan ve yaratılan) yüce gözüyle bakmaktır.bu yarata ve yaratılan mantığına bir çokta örnek hali hazır da vardır. yaratan mantığı değişmez ibadetler farklıdır sadece, fakat yaratılan bir varlığa tapınma derecesinde sevgi gerçekten korkunç! bunu içine liderler dışında, mantıksal bir açıyla; aşık olduğun insanda, çok korktuğun insanda, rol model aldığın bir insanda ya da siyasi bir liderde girebilir.
Ey sevgili. Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerde şarap olmuşuz, başka hayallerde harap olmuşuz.
hiç bitmeyen, bitmesini de istemediğim sonsuz sevgi. tutunabildiğim tek dal.
yaşama tutunduran tek şey. farketmesek veya siklemesek bile hayatın anlamı.
Kulun rabbiyle olan ilişkisidir. Kimse karışamaz! Onun için bir kalbi kırmadan önce bir kez daha düşünün. Kırdığım kalbi ya Allah seviyorsa ?
insanı vezir edecek sevgidir. kalpten azıcık bağlılık bile insanı ummadığı yerlere getirir hem dünyada hem ahirette. o ki ne güzel vekildir. ona dayanan, güvenen, insanlardan değil o'ndan bekleyen asla mağdur olmaz. ne istediysem verene şükürler olsun.
şu iğrenç dünyada tutuntuğum, tutunabildiğim ya da tutunmaya çalıştığım yegâne duygu. yeni güne uyanma, nefes alma sebebim. zaten kalpte böyle yüce bi sevgi olmazsa atsın atmasın fark eder mi ki hiç?
görsel
allah tabikide sevilir bizim yaratıcımızdır.
platoniktir.
görsel
her kula nasip olmaz.
beşeri değil ilahidir.
insanı sevmeyen vatandaşta eksik olan sevgi.
bazıları insan sevgisinden üstün tutar. problemin temel kaynaklarından biri budur.
belki tanrı. allah mu cok şer'i kaçıyo nedir?
inşallah darısı başımızadır.
teslimiyettir...
(bkz: allah ın duygularla ispatlanma çabası)
başta çocuklara anlatırken olmak üzere biz insanların anlaması gerekendir.
allah ki tevbe edenin tevbesini kabul ediyor ve temizliyor, kulu ile arasında aidiyet duygusu var. çünkü insana ruhundan üfleyendir allah. panteizm olarak algılamamak lazım tabi bunu, ama burda bir sır var bir bağ kurulmuş. Allah'ın halifesi sıfatı verilmiş insana.
doğaya hükmetme hakkı tanınmış.
bir baba oğlu ne suç işlerse işlesin kızsa da ne yapsa da aidiyet hissinden dolayı yine ondan kopamaz.
o allah ki kulunu öyle seviyor ki her türlü kötülüğünü (kul hakkı hariç ki bunun sürekliliği haddi aşma ve mühürlenmedir) samimi bir yönelişle yönelenlere karşı şartsızca (evet tek şart samimiyet) affedebileceğini söylüyor.
evet, sevgi allah'a giden yolun anahtarıdır. kapıyı açarken kapıdaki tokmak kafaya çarpıyorsa toplumsal işleyişin sağlanması için o tokmağın orada olduğunu unutmamak gerektir. allah en iyisini bilir.
inananlar için sevgilerin en yücesidir. öylede olmalıdır, yaratılan herşeyi sevmek, aşık olup birini sevmek, denizi, bitkileri sevmek aslında yaratanıda sevmektir.
ben iyiyim çünkü sadece iyiyim
diyebilirler, tanrıya inanan
insanın iyi olmasını ise tanrıdan
korkmasına bağlar ve
riyakarlıkla suçlayabilirler, bir takım aklıevveller.
kesin olan birşey varsa ki, o da
şudur, siz tanrıdan korktuğunuz
için iyilik yapıyorsunuz diyenler ,
hiç bir iyilik yapmıyor ve akla
uygunlaştırma ile herkesi
kendileri gibi iyilikte gözü
olmayan insanlar olarak görmek
istiyorlardır.
tanrı sevgisi tanrı korkusundan
hep öndedir, tanrıyı sevmeyen
ondan korkmaz, tanrı korkusu
sevgili kaybetmek korkusu
gibidir, yoksa cehennem korkusu
falan hissetmez zaten tanrıyı
sevmesine rağmen onu
kaybettiğine inanan insan, tanrıyı
kaybetmenin korkusu yeter ona.
şimdi diyecekler ki kutsal
kitaplardaki cehennem
tariflerinden korkuyorsunuz
ondan iyilik yapma çabası
içindesiniz, inanır mısınız onlar
korkutmuyor beni, sadece kötü
insanlara karşı olan adalet
duygumu doyuruyor, çünkü tanrı
iyiyi kötüye yem etmemeye
kararlı, tanrıyı delicesine
sevmenin belki de en önemli yanı
bu değil mi zaten, zalime hiç bir
canlının olamayacağı kadar zalim,
mazluma hiç kimsenin
olamayacağı kadar şefkatli.
sonuç olarak bu dediklerime
karşı da tezler geliştirirsiniz, ben
nasıl sizin davranışlarınızın
psikolojik yorumlarını yaptıysam
siz de benimkileri benzer
kavramlarla açıklayabilirsiniz, ama
anlaşacağımız nokta şu olur
heralde ki; sonuç olarak sizin de
benim de varlığın temeline olan
sorgumuz hep sonuçsuz
kalacaktır ve hep sürecektir.
sürmelidir de zaten, sürmüyorsa
insan olmanın gereği
yapılmıyordur. ama deneylerle
sabit olan bir şey varsa tanrı
sevgisi ; cenneti al, dümnyayı ver
pazarlığına kurban edilmeyecek
kadar öteler ötesi bir kavramdır,
tanrı sevgisinden bihaber
yaşamış insanların konu
hakkında basit adi bir
pazarlıkmış gibi konuşması , en
samimi şekilde can sıkıcı olmaktn
öteye geçemiyor ne yazık ki.
tanrı sevgisi ni anlamak isteyen
dostlarıma tavsiyem; hüsnü aşk a,
mesnevi ye, ve leyla ile mecnun a
bakmalarıdır.
can alıcı sorumu ise sona
sakladım aziz dostlar: kim
diyebilir ki; mevlana, şems i tanrı
dan korktuğu için sevdi, ya da
kim diyebilir ki ; mevlana şemsi
tanrının vaadettiği cennete
kavuşmak için sevdi?
cevap yunus emre de saklıdır;
''cennet cennet dedikleri birkaç
köşkle birkaç huri
isteyene ver sen onları, bana seni
gerek seni''
tanrı sevgisi basit bir pazarlıktan
(ver cenneti iyi olayım, atma
cehenneme kötülük yapmayayım)
doğacak kadar ucuzmuş gibi
gösterilemez, anlamayan
bilmeyen, göz ucuyla bile
araştırmamış zavallıların
yaklaşımıdır bu ancak. tanrı
sevgisi girdiği gönüle, sonsuz bir
menbaaymışcasına yuva yapan,
ve o gönülü sevgi pınarı haline
getiren apayrı tanımlanamayacak
yaşanacak bir kavramdır.
(nankorkedi,
07.08.2011 13:34 ~ 13:43)