bugün

alkollü bir gece, sevgili düşmüşse akla, dikenli tellerle girmişse o an kalbine, acısını her zerrende hissetmektir sonu.
eve gidip yastığa koymak istersin başını, aynı orandada içmeye devam etmek. en çok karanlıklarda görürsün onun yüzünü, kimsenin duymadığı tuhaf uğultu onun sesidir aslında senin için.
boğuk gürültülü ayak seslerinden biri onundur, fakat sekiz çizen gözlerinle seçmen mümkün değildir, ve ona benzeyen bir yüz, binlerce olur önünde. gülümser sonra yıkılırsın yinemi o değil diye.
her boş sokağa seslenirsin, ama dönüp gelen, sadece çınlayan sesindir.
anlatmak istersin tüm dünyaya aşkını sevgini, ama kıskanırsın onun o ulaşılmaz büyüsünü çözeceklerr, hayran kalacaklar diye.
bir of daha çıkar ağzından. bir şişe daha belirir elinde.
dünya üzerinde en çok sevdiğiniz, bu sevgiye inandığınız kişinin koynundan çıkıp da günün koynuna girmek gibi bir şeydir. nefret ettiğiniz, öyle olduğuna kendinizi inandırmaya çalıştığınız bir adamın koruması altında kalmaktır bir kadın için. bir erkek için hiç yapılmaması gereken bir şeyi yapmaktır... bir baba için salt suçluluğun hâd safhada yaşanması, bir anne için yerin dibine girip de çıkmaktır duruma göre.

gene de sarılarak uyumaktır somut bir hayale, o imkânsızlığa, doyasıya sarılarak uyumak. en masum olanı budur, beşiktaş sahili'nde bağıra-çağıra kavga ettikten sonra. ama gene de bunlar alkolden ziyade bastırdıklarımızın, ötelediklerimizin bizi boğma aşamasına gelmesiyle alakalıdır. alkol, sadece onu yapma cesaretini, karşı tarafın sizi hoşgöreceği sanrısını oluşturur zihinde. hepsi de budur yapıp, yapacağının...
Bu saatte baş ağrısıyla uyanmak kadar lanet bir şey olamaz. Ben şimdi nasıl uyuyacağım lan?
çorbacıya gidilir.