bugün

bahsettiğim alanlar; sayısal, eşit ağrılık, sözel ve dil alanlarıdır.

bu sıralamada soldan sağa doğru gidildikçe öğrencilerin çalışkanlık oranı düşer. şimdi ben bu kanıya nasıl vardığımı açıklayayım sizlere sevgili sözlük ahalisi.

liseye başlarken matematik ve fen derslerin ortalama bir başarım olduğu için sayısal bölümünü seçtim. liseyi bitirince hangi bölüme okumak istediğim hakkında pek bir fikrim yoktu. tıp okumak istemiyordum kesinlikle, soranlara da mühendis olurum heralde filan diyordum. düşünsenize mühendis olmak ne demek amına koyim, bin bir tane çeşidi var. elektronik, endüstri, bilgisayar, genetik hepsi biribirinen çok farklı. demek istediğim çok bilinçsizdim. bir gün abim dediki ne okuyacaksın karar ver. bunu söylediğinden 11. sınıf yeni bitmişti. ben o yaz üniversitelerin tanıtım günlerine gittim. mühendislik demiştim ya haliye hep mühendislik bölümlerinin tanıtımlarına katıldım. odtü'ye gittim, bilkent'e gittim. bu tanıtımlar neticesinden vardığım kanı yapmak istediğim işin bunlar olmamasıydı. daha çok insanla ilgili, hayata dair bir bölümde okumak istiyordum. o yaz eşit ağırlığa geçiş yaptım.

bu çalışkanlık oranını da sınava hazırlandığım 12. sınıf senesinden fark ettim. dershanede eski sınıfımda arkadaşlarla hep irtibat halindeyim tabi. dönüp bir onlara bakıyorum bir de yeni eşit ağırlık sınıfıma. yeni sınıfımda millet sikinde taşağında yaşarken, eski sınıfımda millet haldur huldur çalışıyor. tabi bu çalışma seviyesinin bazı sebepleri var. ilk olarak sayısal bölümlerde hepsinde olmasa da oransal olarak diğer bölümlere göre daha çok iş imkanı var. ikinci olarak ise buna bağlı olarak talep fazla.( talep artınca fiyat yükseliyor tabiki)

tüm bunlar neticesinde sınav sonucunda sene boyunca benden daha çok çalışmış sayısalcı arkadaşlarıma göre sıralama olarak daha iyi bir başarı sağladım. o yüzden eşit ağırlıktan sınava girmiş olsam da kimsenin sayısala bok atmasına izin vermem. bu da böyle biline.