bugün

akdeniz'de bir hayalet dolaşıyor
bir italyan neferinin hayaleti.
sırtında düğmeleri koparılmış ceketi,
sırtında delik deşik, parça parça eti
ve terli şakaklarında kan.

korkarak
boşluğa yuvarlanmaktan,
gündüz güneşe sarılıp
gece yıldızlara
dolaşıyor akdeniz'de bağıra bağıra.

tanıyorum onu ben.
o, sağlığında bir kaçaktı;
ve kurşuna dizilmeseydi eğer
daha yıllarca yaşayacaktı.

tanıyorum onu ben.
o kaçtı aduva'da cepheden,
kaçtı yangından kaçan bir hayvan gibi.
kaçtı ne bir fikir
ne bir dâva
ne bir hak için.
kaçtı sadece, ölmemek
yaşamak için.

ölümü bilmiyordu.
ne hamlet'i okumuştu, ne dante'den bir şiir.
ve yoktu en ufak fikri
kitapların muamması ölüme dair.

kurşuna dizilirken
birdenbire aklına gelen
bir düğün duası okuyordu.
o, ölümden değil
ölmekten korkuyordu.
her şeyden üstün
her şeyden önce
yaşamak istiyordu sadece.

kadınlı
kadınsız,
tok
aç,
herhangi bir ağaç
bir kuş
bir bulut
bir balık,

bir bardak su
bir avuç toprak
gibi yaşamak...
ve bu ölmemek
sadece yaşamak isteyen kaçak
bir sabah bir çiçek
bir dalda açarken
dizildi kurşuna

nazım hikmet ran