bugün

işin gücün yok mu olum senin? müslümanlara düşman mısın? amacın ne ki arkadaş gecenin bir yarısı böyle şeylerle uğraşıyorsun?

bir arkadaşımla konuşurken aklıma takıldı ve ben aklıma takılanların pençesinde yaşamakla mes'udum.

şimdi şu "saygı duyma" muhabbeti var ya hani. heh işte ondan bahsedeceğim biraz ama çok minimal, çok yerel, çok dar bir açı ile yapacağım bunu ve sonunda da yazacağım "ben daha iyisini yapana kadar; en iyisi de aha budur" diye.

istanbul'da yaşıyorum ve seviyorum da bu şehirde yaşamayı. neyse şehirle aramızdaki yaşanmışlıkları, "özel hayat" olarak ele alırsak daha çabuk girebiliriz konumuza.

istanbul'un, fatih ilçesi ve fatih ilçesinin de çarşamba(nam-ı diğer ismailağa) adında bir muhiti var. kendinizi mekke'de sanıyorsunuz, şu turuncu rum okulu da olmasa ve yanındaki patrikhane'yi saymasak.

burada insanlar ikiye ayrılırlar cübbeli ve sakllılar-çarşaflı ve kapalılar olarak. başka türlüsüne pek rastlanmaz. esnafı içki satmaz, sigaraya da şaibeli bakar. sokakta açık-seçik bir kadın görmek şöyle dursun, hayal etmek bile nâmümkün bir hâl alır. birahanesi, pub'ı, vesairesi de yoktur buranın. dükkanının ismini "dua" koyan dürümcüsü vardır, "minare" adında turizm şirketi vardır, "süphan kasap" adında kasabı vardır ve özetle böyle bir yerdir işte.

şimdi bir ademoğlu, dünyanın başka bir kırmızı sınırları içinden kalkıp da istanbul'a gelmiş olsun. inançları, yaşam tarzı, algısı ve kültürü çok çok farklı. bilmeden de elindeki bira şişesi ile çarşamba'da salınsın. akibeti ne olur dersiniz?

en yakın poliklinikten, hastahaneye sevk edileceğini iddia ederim.

peki, şimdi örneği çevirelim ve açı değiştirsin konumuz.

aynı istanbul şehrinin etiler'i ve orada da akatlar'ı(akadlar) vardır. orada da akatlar camii mevcuttur hani en çinilisinden, afillisinden. yaşayan halk "sosyetik" olarak tanımlanabilecek, hanımların mini mini eteklerle gezdikleri vesaire bir yer bu akatlar.

başka bir ademoğlu da dünyanın daha da başka kırmızı çizili sınırları ardından kalkıp istanbul'a gelmiş ve islâmiyet inancına sahip olsun. yaşam tarzı, algısı ve kültürü akatlardan çok farklı, cübbe-sarık-sakal üçlemesi ile hayatına devam ediyor olsun. ve caminin yerini bilemediği, bulamadığı için sırt çantasındaki seccadeyi çıkarıverip de yol kenarına serip namaza dursun. akibeti ne olur dersiniz?

taciz edenler çıkar ihtimal ki, sözlü sataşanlar olur muhtemel ki çok istiyorum onun da en yakın hastahaneye sevkedilecek hâle gelmesini ama en fazla olacağı bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastahanesine sevk edilir.

bilmiyorum, ben mi yanlış düşünüyor, yanlış yorumluyor, abartıyor, günah alıyorum yoktan yere. ama içimde, bunun sonucunda böyle olacağına dair o kadar kuvvetli bir inanç var ki.

ve hatta dileyen, çarşamba'da bira şişesi elinde(içine su doldursun hatta) dolaşabilecek olan bir babayiğit çıkarsa, akatlar'ın orta yerinde seccade serip de namaza durmaya razıyım.

öngörülerime çok mu güveniyorum, din kardeşlerimi yanlış mı tanıyorum emin değilim.

ve sonuç;
ben daha iyisini yapana kadar en iyisi bu, yiyin gari.