bugün

Ahmet Türk söylemleri ile normal insanı delirtir. Bu onun görevidir sanki ve saygı duymak gerekiyor artık. Son zamanlarda iyice uçmaya başladı. Onun televizyon ekranlarındaki konuşmalarını dinleyince bir 35'lik içmiş gibi oluyorum. Adam PKK'nın aynı gün içinde iki mayın döşediği günün içinde hükümetin yaptığı açılımda mutlak surette PKK'yı da muhattap alması gerektiğini söylüyor. Kendisi de biliyor bunun imkanı olmadığını ama oldu ki bizimkiler bir çılgınlık yaptılar ve görüştüler. Ne konuşacaklar. "Yine mayın döşemizsiniz sizi gidi sizi " mi diyecekler. Sözün özün şudur her iki taraftada bunca kuyruk acısı varken anlaşmalarını beklemek temsilcisi olduğunu söylediği Kürt vatandaşlarımızı salak yerine koymaktan başka bir şey değil.

Ahmet Türk diyor ki sonra "Bu devlet eninde sonunda kürt halkına yaşaması için demokratik haklarını vermek zorunda kalacaktır." Ahmet Türk eşbaşkanı olduğu DTP ve işbirlikçisi olduğu PKK'nın tüm kürtlerin temsilcisi olduğuna inanmamızı istiyor. Ama yemezler be güzelim. Yahu şu hükümette bile kaç kürt bakan var, ondan fazla da siyasetle uğraşıp da üst düzey yönetimde bulunanlar var; var ve bunda bir anormallik de yok. Gayet normal. işte kürt kökenli vatandaşlarımız da gelebileceği her noktaya geliyor. Geçmişteki hükümetlerin yaptığı bazı olaylar sadece kürt kökenli vatandaşlarımıza değil tüm türkiye halkına karşı yapılmıştır. Bazı yanlışlar da hala devam etmekteyse de bunların hiçbiri Ahmet Türk efendinin istekleriyle alakası yoktur.

Dün ülke genelinde 3 ses getiren protesto gösterisi oldu. ilki Urfa'Nın viranşehir ilçesinde küçük bir kıza sarkıntılık yaptığı söylenen 2 kişinin halk tarafından linç edilmek istemesiyle yaşandı. ikincisi Apo'nun suriye'yi terk ettirilmeye zorlanmasının yıldönümü nedeniyle yaşandı, sonuncusu da üniversite harçlarına yapılan zamları protesto etmek isteyen öğrencilerce yapıldı. ilk ikisinde güvenlik kuvvetlerinin üzerine taş ve molotof kokteylleri atıldı. Güvenlik güçleri sadece gözyaşartıcı gaz ile karşılık verdi. Sonra Apo için azan göstericiler banka otomatlarını parçaladılar, orobüs duraklarını ateşe verdiler, etraftaki bazı işyerlerinin camlarını kırdılar. Sonra bu hayvanlara yetmedi, çevredeki bir ilkokulun camlarını kırıp, binasına zarar verdiler. Sebebi nedir bilinmez. Ama bu adamlar bu işleri yaparken öyle vicdansızlar ki ön cephelere yine ufacık çocukları sürdüler. Yine hiçbiri gözaltına alınmadı, yakalanmadı, zarar görmedi. verdikleri zarar ile kaldı. Üniversite harçlarını protesto eden öğrenciler ise polisin joplu müdehalesi ile karşılaştılar, 16'sı da gözaltına alındı. Bizim polisimiz de gücü yettiğine bulaşıyor artık. Şimdi Ahmet Türk'ün dediği gibi demokrasi herkese yönelikse buyursun alsın. Yok sert müdehalenin kendisine yapıldığı, negetif ayrımcılık yapıldığını sanıyorsa veya bu yalanları alıp bazı kesimleri inandırmaya çalışıyorsa utansın. Emrindekiler veya etkisi altındakiler başkalarının malına, devlet malına zarar verirken çıksın ufacık bir pardon dilesin en azından. Ama kendisi öyle vicdansız ki bu kesimin çocukları daima önlerinde kendilerine siper yapmasına bile seslerini çıkarmadı şimdiye kadar. Bundan rahatsız olmayı bırak o kadar çok arzuluyordur ki bir polisin cinnet geçirerek onlara ateş etmesini, etraftaki insanlardan üzerlerine bir şey atılması, kısacası içlerinden birinin öyle ya da böyle zarar görmesini. O zaman eline koz geçecek ya, vay efendim bizim haklarımız gak guk diyecek ya... Ah, ah ediyordur her olaysız gösteride. Sanılmasın ki bir kürt çocuğunun yaşamını düşünüyor. Bu görmeyi bilen gözlere o kadar net görünüyor ki...

Ahmet Türk insanı delirtiyor işte böyle. Kürt vatandaşlarımıza lafım yok. içlerinde nasıl insanlar olduklarını bizzat biliyorum. Cizre'de karayolları binasının bayrak direğinden bayrağımız indirildiktan iki hafta sonra bulundum. Cizre'nin nüfuslu insanlarından birinin misafiri sayılırdım. Ne bir devlet görevlisi ne de güvenlik birimiyim. Bana dediği şudur ve bunu diye 50'li yaşlarında bir adamdır. "Ben doğma büyüme cizreliyim ama o günkü olaylarda ben tek cizreli görmedim. Cizre'nin dışında yaşayanlardan bile görmedim. O insanlar dışarıdan bir yerden geldiler. Ama nereden bilmiyorum. Aynı kişiler bize dükkanımızı, işyerimizi de kapatmayı söylüyorlar. zamanında kapatmadık ve ne dükkan kaldı, ne cam ne de çerçeve. mantıklı düşün kardeş, ben dükkan işletiyorum, bir gün kapalı olması benim para kaybım demektir. burada herkesin böyle. Ama burada zamanında bizi koruyamıyor kimse. mecburen dükkanı kapatıyoruz, bu sefer de asker polis kızıyor..." Bu insanların ikilemi bu işte... Ahmet Türk ve DTP'de bunları bir güzel kullanıyor. Bugün ne Ahmet Türk ne de DTP'nin son isteyeceği şey Türkiye'nin tam demokratik ortama kavuşmasıdır. Çünkü o zaman onların bu sözde demokrasi kaygılarının ardında yatan bir mafya örgütünün olduğu ortaya çıkacak. Kendi insanlarının dükkanlarını yakanlardan, taşlayanlardan, açmak için inat edenlere zarar vermekten çekinmeyenlerden, çocukları kendi yarattıkları tehlikeli gösterilerde bile sirk maymunu gibi kullanan insanların samimiyetine ne kadar güvenilir.

Ahmet Türk insanı delirtmeye devam ediyor.