bugün

eşiyle konuşmasını tamam diyerek tamamlamış ve kapatmıştı telefonu. marketten ısmarlanan şeyleri almış ve evinin sokağına doğru ilerlemeye başlamıştı caddenin kaldırımlarından beri. evde bekleyen minik kızına gofret almayı da unutmamıştı tabi. ruhunu evdeki sıcak yemek ve yorgunluğunu atacağı çocuğunun gülümsemesi sonrasında uzanacağı kanepeden izleyeceği akşamki maçın sıcaklığı sarmıştı şimdiden. rutin bir günün en büyük hediyesi olarak gördüğü bu rutin son en büyük eğlencedir çalışan bir tembel için. aklı işte kalıp da yalnızca iş yaparken mutlu olan ya da iş yeri ortamında gönül işi bulunmayan insanların ortak evrensel bir ödül hissidir belkide akşam sıcak eve dönüş ve televizyon karşısına uzanıp sevdiği programı izlemek. sıcak bir yuva diye tabir edilen şey birçok insan için bu olabilir ihtimaldir ki.

kalabalık caddede akan insan trafiği içinde omzuna çarpan omuzla irkildiğinde şoförlük günlerinden kalma tersleme edasıyla çarpan omzun sahibi gençle fiziksel iletişimini sözele de çevirdi. karşılığında aldığı küfürlü yanıtla gözüne kestirdiği genci ittirmesi ile kalbinde duyduğu sızı ve gencin hızla uzaklaşması bir oldu. elindeki kan ile bilinci iyice sarsıldığından olsa gerek kendini yere bırakıverdi. zaten bu sarsılış olmasa bile kaybettiği kan nedeniyle ayaklarındaki dermanın kesilmesi mukadderdi. olaydan irkilen ve geri çekilen kalabalığın içinde bakışlarında bir sis perdesi ile ayakkabıları görebildi ancak. topuklu bir ayakkabının yanında spor ayakkabı ve kendisine doğru adım atan bir çift kundura... çığlığı atan kişi topluklu ayakkabılı olan kadın olmalıydı. kalbindeki sızıdan ziyade damarlarından çekilip giden bir güç ile bedenini aciz hissedişi şoka sokmuş olmalıydı ki bakışları daha bir donuklaştı. son hatırladığı şey kalabalık içinde ambulansı arayın çığlıkları ve kundura sahibinin iyi misin demesi olmalı.

------------------------------

kalabalığı ittirerek hızla kaçan genci görenlerden kenara çekilenler bir yana kalıplı bir lise öğrencisinin bilerek çelme takması sonra yere kapaklanınca üzerine çullanan adamın bıçağı elinden alması zor olmadı. yere düşen gence tekme savuran orta yaşlarda memur kılıklı adam ve gittikçe çevresini saran kalabalık arasından duyulan siren sesiyle polise teslim edilişe kadar uzun bir vakit geçmedi. öte tarafta kalabalığı uzaklaştırarak yerde yatan baygın adamın çevresini sarmış polisler ambulansı bekliyordu. kalabalığa sonradan katılan kişilerin ne olduğuna dair birbirlerine yönelttikleri sorular içerisinde ambulansın ileride görünmesi ve adamın öldüğünün anlaşılması bir üzüntüye neden oldu. olaya şahit olanlardan bazıları ölümün soğukluğu karşısında irkilirken bıçaklanıp yerde yatanın kendileri olmamasına dair bir gizli sevinci de içlerinde taşıyorlardı. kalabalık içindeki liseli kızın hayata dair karamsarlığına eklemlenen bir olay olarak depresyonu artırıcı etkisi de vardı bu şehadetin. kalabalık içinde bir küçük erkek çocuğunun bakışlarında daha derin anlam vardı.

-------------------------------

eşiniz yaralı hemen hastaneye gelin dediğinde telefondaki ses ocaktaki çorbanın altını kapatıp kardeşini araması ve merve'yi yeğenlerine bırakıp kardeşiyle hastanenin yolunu tutmaları uzun zaman almadı meryem'in. öte yandan annesinin panik havasına rağmen her zaman kendisini eğlendirmesini bilen dayıoğluna gitmek küçük merve'yi sevindirmişti.

hastaneye vardığında meryem'in personel tarafından biraz oyalandıktan sonra dilden nasıl bu kodar kolay çıktığı anlaşılmayan o sözle (eşiniz eks oldu başınız sağolsun) yere yığılması bir oldu. hastane kordidorunun soğukluğundan ziyade evdeki minik merve'yi düşündü. ona nasıl anlatacağını... ilk hissi bu olmuştu. yavrusuna babasının ölümünü nasıl anlatacağı hissi.

meryem adeta kemikleri bir anda yok olmuş bir et parçası gibi yığıldı yere. meryem kendisine yapılan iğneyi hatırlamayacak kadar zihin bombardımanı ile beyni dolu ve tarif edilemeyecek bir acıyla kalbi sızılı uzatıldı yatağa.

-------------------------------

gökay ayrı bir anne babanın çocuğu idi. annesi biraz aksi olan babasını bir aşkla kirletmişti. çekici bir kadınla yatmak fırsatını kaçırmak istemeyen bir genç aşk süsü verilmiş cinsellikle gökay'ın annesiyle birlikte olmaya başlamış ve bu duyulduğunda şiddetli kavgalar eşliğinde anne babası ayrılmıştı. geçmişe dair bu onur kırıcı anı hatırlamak istemediğindendir belkide gökay'ın annesine verilmesine ses çıkarmadı babası mahkeme önünde. annesini sahiplenen anneannesi ve dedesinin zoraki şefkatine rağmen annesine eski değerin verilmediğini teyze ve dayıları ile bir araya gelindiğinde sezinliyordu küçük gökay. hatta dedesinin eski itibarı kalmamıştı ve bunu ne kadar kaçınsa da kızına ve torununa yansıtıyordu. ne kadar kaçınsa da dedesi eski neşesi hiçbir zaman olmadı. gökay'ın gözünde ilk zamanlar sürekli ağlayan annesinin meleksiliği artmıştı. babası ne olursa olsun böyle bir onursuzluğa düşmüş olduğunu belli etmemek için ya da önceden kafasında yer eden çocuk yetiştirme ile ilgili öğütlere binaen ayrılma sebebini gökay'a belli etmedi. en şiddetli kavgaları dahi gökay'ı diğer odalara ya da akrabalara yollayarak yapmışlardı. yine de bir şeyi çözmek isterken kavgaya başvurulabileceği ile ilgili köklü algı o zamanlardan yer etmiş olabilir gökay'da. dedesi, anneannesi, dayısı ve teyzesinin çevresinde ördüğü kalkan ile daha bir ilgi içinde şımartıldı gökay. gitgide azalan bir ilgi...

-------------------------------

yerde can çekişen orta yaşlardaki adamı gördüğünde irkildi küçük çocuk. ölüme tanıklık etmekten daha değişik bir his olmalıydı bu. kimseye söylemeyeceksin bunları diyerek kendini tehdit eden adam kan gölünün üstünde yan yatmış kıvranıyordu. henüz duygularını yeterince tanımlayabilecek bir yaşta olmamasına rağmen dışarıdan gayet iyi biri gibi görünen bu adamın çocuğunu gördüğünde neden bana zarar veriyor demekten öte nedensizce suçluluk hissine boğuluyordu. o küçük kalbi bu ölümden kimi gecelerde kimsenin görmediği yorganının altında ağlayışlarını ve lanetlemelerinin olabileceği suçluluğunu dahi duydu bir an. oradan uzaklaşırken artık kendisine zorla yaptırılanlardan kurtulmuş olmanın özgürlük hissi ağır bastı kalbinde. çocukça bir neşeyle marketten orta boy cipsini ve yoğurdunu aldı. büyüyüp bunu anlatmaya hazır olacağı vakte kadar kalbine gömecekti bu yaşanmışlıkları. belkide kıyamete kadar.

-------------------------------

olayı değerlendiren herkes psikopat gökay'a lanet okuyordu. kimseye zararı olmayan bir baba olarak yetimini gördükçe içi acıyan insanlarca defnedildi maktul. kıyamete kadar gömüldü toprağın altına. gökay'ın annesi, annesinin sevgilisi ve babası değil henüz 18 yaşındaki gökay davranışının bedelini hapishanelerde insanlara nefretini daha da büyüterek ödedi. hapishaneden çıktıktan sonra bir başka suça bulaşması sürpriz olmadı gökay'ı tanıyanlara.

------------------------

bir cuma günü sigarasını yakarken kibritle parmağının ucu yanan delikanlının ateşten duyduğu acı ve sonrasında gittiği namazdan önce hutbede okunan ayetlerle yıllar öncesine dalıp gitmesi sürpriz olmadı. yaşı büyüdükçe büyüyen bir öfke ile laneti artmış yüreğini yakar olmuştu. zihnini rahat bırakmayan bir kısır döngü...

belki de diyordu... her şey daha başka olabilirdi.

Cehennem kızıştırıldığında,
Ve cennet yaklaştırıldığında,
Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.
(kur'an-ı kerim)

söykü dergisi 23.sayı için yazılmıştır.
Harika.
https://www.youtube.com/w...&list=RD02zHESy8XsJPs
yukarıdaki şarkı ile okunan ve çok beğenilen öyküdür.