bugün

başkaları için yaşıyorsun;
kendin için değil...
oruç tutuyorsun sevgi yoksulları için;
oruç sana kalıyor; kimsesiz sevgin, onlara...

herkes bildiğine koşuyor;
sen kendine bile 'başkası' kalıyorsun...

imam nikahı kıyıyorsun kim istese;
aşk, sana; nikah, onlara düşüyor...

seni hep sevsinler diye,
boynunu onlara uzatıyorsun.
duayla okşuyorlar boynunu,
acı çekmeyesin diye...

boynun onlara kalıyor,
acı bıçak, kimsesiz ömrüne...

kalbim kalbini seviyor;
çünkü aşk, gözlerini geç kalmış, mavi bir ölümle avutuyor.
Esrikliğin kadın kokusundan, tütünden ve ıslak sokaklardan;
Ve arzuların ihaneti, kutsal sularda arındırıyor...
Yaşam, şiir olup sızıyor teninin gözeneklerinden...
Tutmuşsun çocukluğun bir elinden,
Geliyorsun...
Oysa, bir eli de bende o çocuğun; bilmiyorsun...
Çünkü birbirine karşı durmuş iki küçük ayna parçasıyız seninle...

Avucundaki o aynada, saatler hep geçmişe kurulmuş...
Çünkü, yaşadığım seyreltilmiş hayatındır; bu kez sana sunulmuş...
Yarım bıraktığın boşlukları doldurarak geliyorum...
Kapanmış yaralarını acemice kapatarak geliyorum...
Olur olmaz yerlere tuttuğum ışık, geçmişin karanlığına sığınmış anılarını huzursuz ediyor.
Belki bu yüzden, kalbin, kalbimin kapılarını birer birer çarparak, gitmek istiyor.

Ellerinle örtüyorsun, elimdeki aynada yansıyan gözlerini...
Avucundaki kırık aynada, geçmişe kurulu bekleyen saatler;
Avucumdaki kırık aynada, geleceğe kurulu duran saatlerin belki de iz düşümleri...
Gelecekle yanılsama karıştıkça birbirine,
Uzatsak da ellerimizi başka saatlere;
Hep aynı zaman tozları savruluyor, suskun aynalarımızdan...
Sen, ellerinle örtüp gözlerini;
Kalbimin kapılarını çarptıkça birer birer;
Sular yükseliyor içimde...
Sular gittikçe derin...
Kalbim boğulmak üzere...
Çünkü seviyor kalbim kalbini...
Kalbim...kalbini...
Kalbim...kalbini...
Kalbim...kalbini...

cezmi ersöz