bugün

bazılarına sonunun geldiğini anlatır. elveda cahil kürt kızı. yalanlarınla birlikte cehennemin en dibine.*
24 yaşında olmama rağmen siren sesinden korkuyorum. çocukluk dönemimde 3 yıl arayla yaşadığım farklı iki olayın yarattığı travma bunun kaynağı.

her akşam istisnasız birkaç kez duyuyorum. çoğu insan tepkisiz kalıyor, sıradan görüyor, hatta duymak istemiyor. oysa o an o aracın içinde ölümle yaşam arasında mücadele eden biri var. yakınları başka bir araçta "ölecek mi, yasayacak mı" kaygısıyla hayatlarının belki de en zor yolculuğunu yapıyorlar.

bu ses belki de bir çocuğun hayatı boyunca unutamayacağı bir an. belki de onun için hayatının geri kalanının zorluklarla geçeceğinin ilanı. belirsizlik ve ümitsizlik.

1999 ağustos. 6 yaşındayım. depremden 10 gün öncesi. duyduk ki amcam, dükkanında çalışırken rahatsızlanmış. acile kaldırmışlar. atladık arabaya, hastaneye koştuk. daha önce herhangi bir rahatsızlığını duymamıştık. hiçbirimizin aklından kötü bir ihtimal geçmiyordu. hastaneye vardık. arabadan indiğimizde yengem feryat figan acilin kapısından çıkıyordu. iki kuzenim her biri bir köşeye çökmüş, ağlıyorlardı. acilin kapısında ambulans vardı. kapısı açıktı. kırmızı mavi ışığı etrafı aydınlatıyordu.

kalp krizi geçirmişti amcam. 44 yaşındaydı vefat ettiğinde. daha önce hiç babamı ağlarken görmemiştim. inanılmaz bir şeydi. babamın gözlerinden yaşlar akıyordu. sanki farklı biri vardı karşımda. o anı unutmak istedim daha sonra ama hiç unutamadım.

yengem hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. hep hüzünlü. hala durup dururken gözleri dolar sebepsiz yere. kuzenlerim yarı tam yarı eksik yetiştiler.

şimdi tekrar duydum sireni. bunları yazmak istedim. bize çok basit, sıradan gibi görünen şeyler başkaları için hayat memat meselesi olabiliyor. hayatı boyunca unutamayacakları bir an. belki annesi, belki eşi ya da 3 yaşındaki çocuğu.

ya da kendisi. yürüyemeyecek belki de ömür boyu. göremeyecek ya da. saniyelere bağlı. minicik mesafelere ve zamanlara bağlı tüm hayatı.

1996 senesi. doğu'da küçük bir ilçe. akşam 9 suları. tv izliyorduk. aniden kalaşnikof sesleri dicle'yi sardı. biri bitiyor diğeri başlıyordu.

asker ve özel harekat polislerinin takıldığı kahvehane taranıyordu. çatışma bittikten 1 dakika sonra ilçedeki elektrikler kesildi. her yer kapkaranlık. siren sesleri her tarafta yankı yapmaya başladı. en yakın arkadaşım eren ağlıyor. babasının iş çıkışı kahvehaneye gittiğini biliyor. o zamanlar kimsede cep telefonu yok. haliyle akıbetini bilmiyorlar. ambulanslar şehir merkezine yaralıları taşımaya başlıyor. eren, caddeden akıp giden ambulansların peşinden koşuyor. zor zaptediyorlar kendisini. dicle'nin kenarında kurulmuş, kapı ve pencereleri açık iki katlı taş evler, ambulansların ışığıyla aydınlanıyor. hareket eden gölgelerin altında devasa yüzlere sahip canavarlar gibi görünüyorlar.

birkaç saat sonra haber geliyor; kolundan ve gözünden yaralanmış babası. kahvehanedeki 2 arkadaşı ölmüş. 22 yaralı. tarama esnasında hemen hepsi kolonların arkasına dizilmiş. bazıları arka pencereden dicle nehrine atlamış. taşlık yere gelmişler, ayakları kaburgaları kırılmış.

eren'in babası kolunda devasa şiş ve demir parçalarıyla yaşadı, aylarca tedavi gördü. sol gözünü kaybetti.

ve o gecenin sonuna doğru ben hayatımda ilk defa aydınlatma fişeği gördüm. kaçan saldırganları yakalamak için dağları aydınlatıyorlardı. gündüz gibi oluyordu her taraf. fişek aşağı doğru inerken hareket eden birilerini göreceğim diye ödüm kopuyordu. sanki kilometrelerce ötede benim onları gördüğümü fark edecekler, gelip beni ve ailemi öldüreceklerdi.

o gece yaşadığım korkuyu başka hiçbir zaman yaşamadım. benim için travmaydı. o günden beri her siren sesi duyduğumda çocukluk arkadaşımın yolda giden ambulanslar arkasındaki koşuşu gelir aklıma.

ve aydınlatma fişeği.. ya da havai fişek mi demeliyim bilmiyorum ismini. daha sonra hiç görmedim böyle bir şey. havaya fırlatıldıktan sonra yavaş bir şekilde aşağı doğru inen ve bütün bir dağı gündüze çeviren minik bir güneş'ti. aynı anda başka bir ülkede başka çocuklar, muhtemelen kutlamada kullanılan benzer bir ışığı annelerinin elinden tutarak ve gözleri parlayarak mutluluk içinde izliyorlardı.

benim için o ışık ve siren sesleri bir travma oldu. üstünden neredeyse 20 yıl geçmesine rağmen her işittiğimde o gece yaşadığım korku gözlerimin önüne gelir. durgunlaşırım. bilirim çünkü arkasından koşan bir çocuk var. bir kadın. bir anne, baba.. kaygı içerisinde hayatlarının en zor anını yaşayan insanlar. hayatlarının sonraki safhalarında unutmak istedikleri ama unutamayacakları anlar...

alıntıdır.

kaynak: fucker edebiyatı.