bugün
- 1 mayıs9
- anın görüntüsü11
- sözlüğün en götü güzel kızı12
- kocamsunun hazırladığı sürpriz14
- insana kendini kötü hissettiren şeyler18
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler12
- uludağ sözlüğün bitmiş olması18
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız11
- japonyada düşen insana yardım edenler12
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge42
- güne bir şarkı bırak12
- tilki ailesi10
- bik bik'in balona binmesi16
- hamas bir terör örgütüdür24
- oksijensizsu13
- suriyeliler suriye'ye dönsün8
- sel felaketinin nedeni cehapedir9
- cumaya gidenlerin çok azalması15
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim24
- düşün ki o bunu okuyor14
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- çabuk vazgeçen insan10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız8
- fatih terim'in yuhalanması16
- ayça tilki10
- icardi190520
- memesi küçük olmak14
- adolf hitler9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel15
- nazar değdi sözlük12
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- icardi1905 silik olsun kampanyası8
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- aleyna tilki8
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
II.Abdülhamid tahta çıktığında kendini bir ateş çemberi içinde buldu.Osmanlı Devleti uluslar arası arenada güç bir durumda kalmış,ülke içinde de hemen hemen her konuda kriz yaşanmakta idi.
Ülke,ekonomik bağımsızlığını yitirmiş,Avrupadaki sanayi inkılabından yediği şoku atlatamamıştı.II.Abdülhamit hatıralarında bu durumu şöyle tasvir ediyordu: Hazine borç içindeydi. Tanzimattan beri herşeyimizi Avrupa dan getirtir olmuştuk. Ülkede kurulmuş birkaç fabrika da kapanacak haldeydi. Yol yoktu, haberleşme güçleşmişti. Kadroların büyük bir kısmı ekalliyetin (azınlıkların) elindeydi. Avrupada ki elçiliklerimizde Rum soyundan memurlar vardı,ki bazıları Yunanistana hizmet etmeyi Osmanlı imparatorluğuna hizmetin önünde tutuyorlardı. Birşey daha vardı: DÜNYADA YALNIZDIK. Düşman vardı, fakat dost yoktu. Salib her zaman müttefik bulabilmekte, hilâl her zaman yalnız kalmaktaydı. (1)
19.yüzyıl bir sömürge yüzyılı idi ve bu yüzyıl içinde Osmanlı idarecileri ingiltere,Fransa,Rusya ve Almanya arasındaki menfaat çatışmalarından istifade ederek,güç dengeleri içinde devlete en uygun pozisyon aradığı bir yüzyıl olmuştur ve Osmanlı Devletinin tek bir kaygısı vardı:iç bütünlüğü muhafaza edebilmek ve daha fazla toprak kaybedilmesini önlemekti.Bu da sınır hatları boyunca savunma yolunu Dış Politika stratejisi ile mümkün kılmıştır.
II.Abdülhamid dönemindeki siyasi irade oluşumunun sağladığı diplomatik araçların ülkenin tarihi ve coğrafi sabit verilerini artı çarpan etkisiyle etkileyerek bölünmeyi engellemiş olduğu da aşikardır.Buna mukabil,siyasi irade bunalımının yaşandığı II.Meşrutiyet dönemindeki dalgalanmaların aynı sabit ve potansiyel verileri eksi çarpan etkisi yaparak tarihin en uzun ömürlü devletinin sonunu getirmiş olduğu da bir gerçektir.
Abdülhamidin 33 yıllık idaresinde 93 harbi dışında ciddi toprak kaybetmemesi onu Uluslar arası aktörlere karşı diplomasiyi ve analizi çok iyi kullanmasını ve kendi ara formülleri ile politikayı kullanabilme yeteneğinin var olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz.Ancak ne var ki Jön Türklerin ülkenin ekonomi,sağlık,sanayileşme,iç barış gibi meselelere kafa yormak yerine Abdülhamidi hedef alması onu Uluslararası politikada zayıf düşürüyor ve pazarlık gücünü kırıyordu.Dolayısıyla bu mesele Abdülhamidin en büyük ıstırablarındandı: ingiltere her türlü fitneyi, masonluk kanalıyla yürütüyordu. Büyük devletlerin konferanslannda görmüştüm ki, bunların niyetleri Hristiyanların hukukunu temin değil, önce muhtariyetlerini, sonra istiklaliyetlerini temin ile Osmanlıyı parçalamaktır. Bunu da iki suretle teminine çalışıyorlardı: Hristiyan ahaliyi ayaklandırmak, bizi kendi içimizde parçalamak. Jön Türklerin Selanik teşkilatı Almanların, Manastır teşkilatı da ingilizlerin eline mason locaları vasıtasıyla geçmiştir. Birgün tarih, kendilerine Jön Türk denilen kimselerin neden mason olduklarını elbette araştıracak ve ortaya koyacaktır. Bu localardan aldıkları maddi yardımların, insani mi, siyasi mi olduklarını da elbette ortaya koyacaktır. Bu gençler Batıya hayrandılar. Emellerine, ordunun bir parçasını da vasıta ettiler, böylelikle ordu da içinden parçalanmış oldu. Garip tecelliye bakın ki, Osmanlıyı parçalamak isteyen devletlerin hepsi bunlara arka çıkıyorlardı. Acaba benim sarayın dört duvarı arasında gördüğüm bu gerçekleri, koskoca yeryüzünü gezdikleri halde, nasıl göremiyorlardı.
Bir diğer husus da şu idi ki, ingiliz parlamentosunda; bir Hintli, bir Afrikalı, bir Mısırlı, Fransız parlamentosunda ise; bir Cezayirli mebus var mıydı ki, Osmanlı parlamentosunda Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp, Arap mebusu bulunmasını istiyorlardı. Avrupaya giden bazı gençler, orada laboratuvarda ne olup bittiğıne bakmadan, kadınların erkeklerle dans ettiğini görüyor, içkilerine hayran kalıyor ve memlekete gelince de bunları Avrupa medeniyeti ve üstünlüğü diye anlatıyorlardı. Yanlıştır deyince de, beni örümcek kafalı diye suçluyorlardı. (2)
Abdülhamidin Dış Politikası
ingiltere, uzunca bir süre Osmanlıya toprak bütünlüğünü koruma hususunda destek vermişti (3).Böylelikle Hindistan yolunun kontrolünü güvence altına almış oluyordu. Daha güçlü bir devletin Doğu Akdenize hakim olması ingiliz menfaatlerine tersti. Fakat 93 harbinden sonra, bu politikanın zor yürüyeceği kanaatine vardı. Özellikle Doğu Anadoludan başlatılacak Rus çıkarması münasebetiyle yardım edemeyeceklerini düşünüyorlardı. Rusyanın güneye sarkmasının ve Fransanın Ortadoğuya yerleşmesinin önlenebilmesi için ingiltere yeni bir strateji saptadı. Buna göre bölgede kontrol edilebilecek küçük devletlerin desteklenmesi (örneğin Yunanistan) ve yeni devletlerin kurulması (örneğin Ermenistan) sağlanırken, diğer yandan da Hindistan yolunun güvenliği açısından önemli görülen stratejik noktalar denetim altına alınacaktı.
Bu yıllarda Almanya, pazar ve hammadde ihtiyacını karşılama konusunda sıkıntı içinde idi. Çünkü sömürge yarışında çok geç kalmıştı. Tabii olarak Almanya ve Osmanlı yakınlaşması meydana geldi. Bir yandan Alman askerleri Osmanlı ordusunun ıslahı için ülkemize geliyor, bir yandan da ekonomik ilişkiler geliştiriliyordu. II.Wilhelmin Osmanlı gezisi, diğer Avrupa devletlerine karşı bir gövde gösterisine dönüştü. Bağdat demiryolu inşaatının Almanya verilmesi ise, başta ingiltere olmak üzere Rusya ve Fransayı da çok tedirgin etmişti. Çünkü bu hattın stratejik bir ehemmiyeti vardı ve bu antlaşmayla Almanlar inşaat güzergahında ticari haklar da elde ediyorlardı. ingiltere için Basra Körfezinin denetimi her şeyden mühimdi.Bu süreç sonunda Almanya ve Avusturyanın Osmanlı dış ticaret hacmindeki payı % 42ye yükselmişti, halbuki bu rakam 1880lerde, %18 civarında idi. Aynı dönemde Fransanın payı %18den %11e, ingiltereninki ise % 6lden % 35e düşmüştü. (4)
Günümüzdeki bazı yazarlar Abdülhamidin 1880den sonra tamamen Almanyaya yöneldiğini ve ittihat ve Terakkinin 1.Dünya Savaşıa Almanya ile girişinin bunun sonucu olduğunu yazmalarına rağmen kendisi meseleyi şöyle açıklıyordu: Kırk yıl büyük devletlerin birbiriyle kapışmasını beklemiştim. Bütün ümidim oydu ve Osmanlının bahtını buna bağlıyordum. O beklediğim gün geldi. Heyhat ki ben tahttan, idareciler de akıl ve basiretten uzaklaşmışlardı. Beklediğim büyük fırsat bir daha ele geçmemek üzere elimizden çıktı gitti. Otuz bu kadar yıl tahttan uzak durmamın bir sebebi de bu idi. Saltanatım günlerinde bazı büyük devletlere tavizler vermişsem, bunun içindi.Sırrımı, en güvendiğim sadrazamlara bile açmadım. Büyük devletler arasındaki rekabetin eninde sonunda onları çatışmaya götüreceği gözler önündeydi.Öyleyse Osmanlı Devleti böyle bir çatışmaya kadar, parçalanmadan uzak yaşamalı ve çatışma günü ağırlığını koyabilmeliydi. Almanlara yanaşıyordum, böylelikle ingilizler bana daha dostâne yaklaşıyorlardı. Niyetim Almanlarla birlik olmak değil, birlik gibi gözükerek ittifakımı, dünya denizlerine hâkim devlete (ingiltereye) pahalı satmaktı. ingilizleri ittifaka zorlamak için Bağdat demiryolu inşaatını Almanlara verdim.
Hatıralarında izah ettiği gibi uzun vadeli hedef olan ingiltere ile ittifak için, kısa vadede Almanlarla iyi ilişkiler hedeflemiştir. Fakat gerek iç, gerek dış politikasını uygulama hususunda en muhtaç olduğu vesileden, (iyi bir KADROdan) mahrum olduğu için uygulamada muvaffak olamamıştır.
18.yy ortalarından itibaren Rusların Osmanlı üzerinde Doğu Avrupa,Kırım ve Kafkasyada;Orta Asya üzerinde de kazak bozkırlarında kurduğu baskı Osmanlı ile Orta Asya arasındaki kader ortaklığını pekiştirirken,ingilizlerin Mısır ve Hindi eksen alan sömürgeci yapılanması Osmanlı-Hind yakınlaşmasını bir ittifak haline dönüştürmüştür.Bu süreç içerisinde Osmanlı ve Orta Asya havzalarında canlanan Türkçülük akımları ile Osmanlı ve Hind havzasında yükselen islamcılık akımları,Batılı güçlerden gelen baskılar karşısında Osmanlı yöneticileri tarafından stratejik bir parametre haline dönüştürmeye çalışılmıştır.Bu izleri hem II.Abdülhamidin islamcılık siyasetinde hem de onu tahtan indirerek işbaşına gelen ittihad Terakkinin Türkçülük ve islamcılık siyasetlerinde görmek mümkündür.(5)
II.Abdülhamid bu denge politikasını hem ince ve esnek bir diplomasi rafine bir hale getirmiş,hem de bu denge politikasındaki kozlarını arttırabilmek için tarihi Osmanlı hudutları dışında kalan sömürge Müslümanlarına karşı bir arkabahçe(hinterland)oluşturma çabasına girmişti.Bu dönemde iki farklı siyasi oluşum söz konusu idi.Bir yanda Hilafet kurumunu elinde bulunduran sömürge güçlerin paylaşım kavgasında olduğu Osmanlı Devleti diğer tarafta sömürgeci güçler tarafından sömürgeleştirilmiş islam ülkeleri.
Abdülhamid Bağdat demiryolu ile Ortadoğudaki islam birliğini perçinlemek isterken,bir yandan da Hicaz demir yolu inşaatını başlatıyordu.2.Abdülhamid bu buhranlı dönemde bile ülkenin refah seviyesini arttırmak için farklı politikalar uyguluyordu.
Dönemindeki Demiryolu km günümüz Türkiyesinin demiryolu km yarısı olması Abdülhamidin o zor dönemde bile gelişmeye ve kalkınmaya verdiği önemi teşkil ediyordu.(6)
Abdülhamid Orta Asya Türklerine askeri ve siyasi yardımlar göndermese de seyitler,şeyhler,dervişler gönderip Asyada ki Müslümanları Hilafete manen bağlamaya dikkat ediyordu. Hindistan ve Pasifik Müslümanlarıyla hilafet politikası gereği ilişkiye girerken hissi davranışların, mazlum Müslümanların ingiliz ve Ruslar tarafından daha da ezilmelerine sebep olacağının farkındaydı ve bu yüzden Müslüman azınlıklara para ve silah yerine, ilim ve irşat adamları göndermeyi prensip ittihaz etmesi gerçekten taktire şayandı.Abdülhamid savaşların toplumları gerileteceğini, en güçlü devletlerin toplumlarını bile yoracağını benimsemiş, savaşların en büyük afet olduğunu ve bunun yerine de eğitimde,bilimde ilerlemeyi dönemi boyunca ilke edinmiştir.Onun döneminde atılan bu tohumlar milli mücade yıllarında meyvesini vermiştir.
Sonuç olarak Tarihi gerçekler, üzerinde analizler yaparak bilgi ve tecrübe elde edinilmesi gereken kaynaklardır. Bu hakikatler iç siyaset malzemesi yapılmamalı, bilimsel ve objektif bir üslupla ele alınmalıdır. Bin yıllık tarih ve kültür zenginliğimiz, verimli değerlendirildiği takdirde, dış politika hususunda bize ışık tutacak, uluslararası alanda bize büyük bir avantaj sağlayacaktır.
Bu bakış açısı ile her idari yöneticinin dönemi boyunca yanlış ve doğru icraatları olabileceği ve bunların dönemsel analizler yapılarak gün ışığına çıkarılması ve Tarihten ders çıkarılması milli bir görevdir.
Saygılarımla;
DiPNOTLAR
1.Bozdağ, ismet.Abdülhamidin Hatıra Defteri,Kervan yay.istanbul,
2.Bozdağ,ismet.Abdülhamidin Hatıra Defteri,Kervan yay.istanbul,
3.Yerasimos,Stefanos.Balkanlar,Ortadoğu ve Kafkaslar iletişim yay.istanbul.
4.a.g.e
5.Davutoğlu,Ahmet.Stratejik Derinlik Küre yay.istanbul.syf;461
6.Demirbilek,Ahmed.Hicaz Demiryolu ve Sultan II.Abdülhamid Han sayı 8. izmir
Kaynak: http://www.yeniansikloped...m-padisahi/#ixzz2OPAXgDPt
Ülke,ekonomik bağımsızlığını yitirmiş,Avrupadaki sanayi inkılabından yediği şoku atlatamamıştı.II.Abdülhamit hatıralarında bu durumu şöyle tasvir ediyordu: Hazine borç içindeydi. Tanzimattan beri herşeyimizi Avrupa dan getirtir olmuştuk. Ülkede kurulmuş birkaç fabrika da kapanacak haldeydi. Yol yoktu, haberleşme güçleşmişti. Kadroların büyük bir kısmı ekalliyetin (azınlıkların) elindeydi. Avrupada ki elçiliklerimizde Rum soyundan memurlar vardı,ki bazıları Yunanistana hizmet etmeyi Osmanlı imparatorluğuna hizmetin önünde tutuyorlardı. Birşey daha vardı: DÜNYADA YALNIZDIK. Düşman vardı, fakat dost yoktu. Salib her zaman müttefik bulabilmekte, hilâl her zaman yalnız kalmaktaydı. (1)
19.yüzyıl bir sömürge yüzyılı idi ve bu yüzyıl içinde Osmanlı idarecileri ingiltere,Fransa,Rusya ve Almanya arasındaki menfaat çatışmalarından istifade ederek,güç dengeleri içinde devlete en uygun pozisyon aradığı bir yüzyıl olmuştur ve Osmanlı Devletinin tek bir kaygısı vardı:iç bütünlüğü muhafaza edebilmek ve daha fazla toprak kaybedilmesini önlemekti.Bu da sınır hatları boyunca savunma yolunu Dış Politika stratejisi ile mümkün kılmıştır.
II.Abdülhamid dönemindeki siyasi irade oluşumunun sağladığı diplomatik araçların ülkenin tarihi ve coğrafi sabit verilerini artı çarpan etkisiyle etkileyerek bölünmeyi engellemiş olduğu da aşikardır.Buna mukabil,siyasi irade bunalımının yaşandığı II.Meşrutiyet dönemindeki dalgalanmaların aynı sabit ve potansiyel verileri eksi çarpan etkisi yaparak tarihin en uzun ömürlü devletinin sonunu getirmiş olduğu da bir gerçektir.
Abdülhamidin 33 yıllık idaresinde 93 harbi dışında ciddi toprak kaybetmemesi onu Uluslar arası aktörlere karşı diplomasiyi ve analizi çok iyi kullanmasını ve kendi ara formülleri ile politikayı kullanabilme yeteneğinin var olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz.Ancak ne var ki Jön Türklerin ülkenin ekonomi,sağlık,sanayileşme,iç barış gibi meselelere kafa yormak yerine Abdülhamidi hedef alması onu Uluslararası politikada zayıf düşürüyor ve pazarlık gücünü kırıyordu.Dolayısıyla bu mesele Abdülhamidin en büyük ıstırablarındandı: ingiltere her türlü fitneyi, masonluk kanalıyla yürütüyordu. Büyük devletlerin konferanslannda görmüştüm ki, bunların niyetleri Hristiyanların hukukunu temin değil, önce muhtariyetlerini, sonra istiklaliyetlerini temin ile Osmanlıyı parçalamaktır. Bunu da iki suretle teminine çalışıyorlardı: Hristiyan ahaliyi ayaklandırmak, bizi kendi içimizde parçalamak. Jön Türklerin Selanik teşkilatı Almanların, Manastır teşkilatı da ingilizlerin eline mason locaları vasıtasıyla geçmiştir. Birgün tarih, kendilerine Jön Türk denilen kimselerin neden mason olduklarını elbette araştıracak ve ortaya koyacaktır. Bu localardan aldıkları maddi yardımların, insani mi, siyasi mi olduklarını da elbette ortaya koyacaktır. Bu gençler Batıya hayrandılar. Emellerine, ordunun bir parçasını da vasıta ettiler, böylelikle ordu da içinden parçalanmış oldu. Garip tecelliye bakın ki, Osmanlıyı parçalamak isteyen devletlerin hepsi bunlara arka çıkıyorlardı. Acaba benim sarayın dört duvarı arasında gördüğüm bu gerçekleri, koskoca yeryüzünü gezdikleri halde, nasıl göremiyorlardı.
Bir diğer husus da şu idi ki, ingiliz parlamentosunda; bir Hintli, bir Afrikalı, bir Mısırlı, Fransız parlamentosunda ise; bir Cezayirli mebus var mıydı ki, Osmanlı parlamentosunda Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp, Arap mebusu bulunmasını istiyorlardı. Avrupaya giden bazı gençler, orada laboratuvarda ne olup bittiğıne bakmadan, kadınların erkeklerle dans ettiğini görüyor, içkilerine hayran kalıyor ve memlekete gelince de bunları Avrupa medeniyeti ve üstünlüğü diye anlatıyorlardı. Yanlıştır deyince de, beni örümcek kafalı diye suçluyorlardı. (2)
Abdülhamidin Dış Politikası
ingiltere, uzunca bir süre Osmanlıya toprak bütünlüğünü koruma hususunda destek vermişti (3).Böylelikle Hindistan yolunun kontrolünü güvence altına almış oluyordu. Daha güçlü bir devletin Doğu Akdenize hakim olması ingiliz menfaatlerine tersti. Fakat 93 harbinden sonra, bu politikanın zor yürüyeceği kanaatine vardı. Özellikle Doğu Anadoludan başlatılacak Rus çıkarması münasebetiyle yardım edemeyeceklerini düşünüyorlardı. Rusyanın güneye sarkmasının ve Fransanın Ortadoğuya yerleşmesinin önlenebilmesi için ingiltere yeni bir strateji saptadı. Buna göre bölgede kontrol edilebilecek küçük devletlerin desteklenmesi (örneğin Yunanistan) ve yeni devletlerin kurulması (örneğin Ermenistan) sağlanırken, diğer yandan da Hindistan yolunun güvenliği açısından önemli görülen stratejik noktalar denetim altına alınacaktı.
Bu yıllarda Almanya, pazar ve hammadde ihtiyacını karşılama konusunda sıkıntı içinde idi. Çünkü sömürge yarışında çok geç kalmıştı. Tabii olarak Almanya ve Osmanlı yakınlaşması meydana geldi. Bir yandan Alman askerleri Osmanlı ordusunun ıslahı için ülkemize geliyor, bir yandan da ekonomik ilişkiler geliştiriliyordu. II.Wilhelmin Osmanlı gezisi, diğer Avrupa devletlerine karşı bir gövde gösterisine dönüştü. Bağdat demiryolu inşaatının Almanya verilmesi ise, başta ingiltere olmak üzere Rusya ve Fransayı da çok tedirgin etmişti. Çünkü bu hattın stratejik bir ehemmiyeti vardı ve bu antlaşmayla Almanlar inşaat güzergahında ticari haklar da elde ediyorlardı. ingiltere için Basra Körfezinin denetimi her şeyden mühimdi.Bu süreç sonunda Almanya ve Avusturyanın Osmanlı dış ticaret hacmindeki payı % 42ye yükselmişti, halbuki bu rakam 1880lerde, %18 civarında idi. Aynı dönemde Fransanın payı %18den %11e, ingiltereninki ise % 6lden % 35e düşmüştü. (4)
Günümüzdeki bazı yazarlar Abdülhamidin 1880den sonra tamamen Almanyaya yöneldiğini ve ittihat ve Terakkinin 1.Dünya Savaşıa Almanya ile girişinin bunun sonucu olduğunu yazmalarına rağmen kendisi meseleyi şöyle açıklıyordu: Kırk yıl büyük devletlerin birbiriyle kapışmasını beklemiştim. Bütün ümidim oydu ve Osmanlının bahtını buna bağlıyordum. O beklediğim gün geldi. Heyhat ki ben tahttan, idareciler de akıl ve basiretten uzaklaşmışlardı. Beklediğim büyük fırsat bir daha ele geçmemek üzere elimizden çıktı gitti. Otuz bu kadar yıl tahttan uzak durmamın bir sebebi de bu idi. Saltanatım günlerinde bazı büyük devletlere tavizler vermişsem, bunun içindi.Sırrımı, en güvendiğim sadrazamlara bile açmadım. Büyük devletler arasındaki rekabetin eninde sonunda onları çatışmaya götüreceği gözler önündeydi.Öyleyse Osmanlı Devleti böyle bir çatışmaya kadar, parçalanmadan uzak yaşamalı ve çatışma günü ağırlığını koyabilmeliydi. Almanlara yanaşıyordum, böylelikle ingilizler bana daha dostâne yaklaşıyorlardı. Niyetim Almanlarla birlik olmak değil, birlik gibi gözükerek ittifakımı, dünya denizlerine hâkim devlete (ingiltereye) pahalı satmaktı. ingilizleri ittifaka zorlamak için Bağdat demiryolu inşaatını Almanlara verdim.
Hatıralarında izah ettiği gibi uzun vadeli hedef olan ingiltere ile ittifak için, kısa vadede Almanlarla iyi ilişkiler hedeflemiştir. Fakat gerek iç, gerek dış politikasını uygulama hususunda en muhtaç olduğu vesileden, (iyi bir KADROdan) mahrum olduğu için uygulamada muvaffak olamamıştır.
18.yy ortalarından itibaren Rusların Osmanlı üzerinde Doğu Avrupa,Kırım ve Kafkasyada;Orta Asya üzerinde de kazak bozkırlarında kurduğu baskı Osmanlı ile Orta Asya arasındaki kader ortaklığını pekiştirirken,ingilizlerin Mısır ve Hindi eksen alan sömürgeci yapılanması Osmanlı-Hind yakınlaşmasını bir ittifak haline dönüştürmüştür.Bu süreç içerisinde Osmanlı ve Orta Asya havzalarında canlanan Türkçülük akımları ile Osmanlı ve Hind havzasında yükselen islamcılık akımları,Batılı güçlerden gelen baskılar karşısında Osmanlı yöneticileri tarafından stratejik bir parametre haline dönüştürmeye çalışılmıştır.Bu izleri hem II.Abdülhamidin islamcılık siyasetinde hem de onu tahtan indirerek işbaşına gelen ittihad Terakkinin Türkçülük ve islamcılık siyasetlerinde görmek mümkündür.(5)
II.Abdülhamid bu denge politikasını hem ince ve esnek bir diplomasi rafine bir hale getirmiş,hem de bu denge politikasındaki kozlarını arttırabilmek için tarihi Osmanlı hudutları dışında kalan sömürge Müslümanlarına karşı bir arkabahçe(hinterland)oluşturma çabasına girmişti.Bu dönemde iki farklı siyasi oluşum söz konusu idi.Bir yanda Hilafet kurumunu elinde bulunduran sömürge güçlerin paylaşım kavgasında olduğu Osmanlı Devleti diğer tarafta sömürgeci güçler tarafından sömürgeleştirilmiş islam ülkeleri.
Abdülhamid Bağdat demiryolu ile Ortadoğudaki islam birliğini perçinlemek isterken,bir yandan da Hicaz demir yolu inşaatını başlatıyordu.2.Abdülhamid bu buhranlı dönemde bile ülkenin refah seviyesini arttırmak için farklı politikalar uyguluyordu.
Dönemindeki Demiryolu km günümüz Türkiyesinin demiryolu km yarısı olması Abdülhamidin o zor dönemde bile gelişmeye ve kalkınmaya verdiği önemi teşkil ediyordu.(6)
Abdülhamid Orta Asya Türklerine askeri ve siyasi yardımlar göndermese de seyitler,şeyhler,dervişler gönderip Asyada ki Müslümanları Hilafete manen bağlamaya dikkat ediyordu. Hindistan ve Pasifik Müslümanlarıyla hilafet politikası gereği ilişkiye girerken hissi davranışların, mazlum Müslümanların ingiliz ve Ruslar tarafından daha da ezilmelerine sebep olacağının farkındaydı ve bu yüzden Müslüman azınlıklara para ve silah yerine, ilim ve irşat adamları göndermeyi prensip ittihaz etmesi gerçekten taktire şayandı.Abdülhamid savaşların toplumları gerileteceğini, en güçlü devletlerin toplumlarını bile yoracağını benimsemiş, savaşların en büyük afet olduğunu ve bunun yerine de eğitimde,bilimde ilerlemeyi dönemi boyunca ilke edinmiştir.Onun döneminde atılan bu tohumlar milli mücade yıllarında meyvesini vermiştir.
Sonuç olarak Tarihi gerçekler, üzerinde analizler yaparak bilgi ve tecrübe elde edinilmesi gereken kaynaklardır. Bu hakikatler iç siyaset malzemesi yapılmamalı, bilimsel ve objektif bir üslupla ele alınmalıdır. Bin yıllık tarih ve kültür zenginliğimiz, verimli değerlendirildiği takdirde, dış politika hususunda bize ışık tutacak, uluslararası alanda bize büyük bir avantaj sağlayacaktır.
Bu bakış açısı ile her idari yöneticinin dönemi boyunca yanlış ve doğru icraatları olabileceği ve bunların dönemsel analizler yapılarak gün ışığına çıkarılması ve Tarihten ders çıkarılması milli bir görevdir.
Saygılarımla;
DiPNOTLAR
1.Bozdağ, ismet.Abdülhamidin Hatıra Defteri,Kervan yay.istanbul,
2.Bozdağ,ismet.Abdülhamidin Hatıra Defteri,Kervan yay.istanbul,
3.Yerasimos,Stefanos.Balkanlar,Ortadoğu ve Kafkaslar iletişim yay.istanbul.
4.a.g.e
5.Davutoğlu,Ahmet.Stratejik Derinlik Küre yay.istanbul.syf;461
6.Demirbilek,Ahmed.Hicaz Demiryolu ve Sultan II.Abdülhamid Han sayı 8. izmir
Kaynak: http://www.yeniansikloped...m-padisahi/#ixzz2OPAXgDPt
güncel Önemli Başlıklar