bugün

14 ŞUBAT ÖZEL TARiFESi

Tensel uyarı: Bugün tüketilmek isteyenler de okuyabilir.

"Lay la la lay lay lay la lay OH BE!..."

çığlığının yankısında; yarısı tuz yarısı sperm birikintili dudağını, kenarından şöyle usulca araladığında bir orgazm rüyasının daha içine ettiğini anladı. Kirli dudak aralarından bedenine sızan esintinin teninde hiçbir ürperme yaratmamasına şaşılmamalıydı. Plastik o denli sarmıştı ki bedenini, hava sızdırmıyordu. Çok mutluydu, bir rüyalıktı, 10 dakikalıktı.Kara kutu!suna yaklaşıp yüklediğiniz şeyler topu topu 2 kontör ediyordu. Evet, 10 dakikası 2 kontöre rüyalarına girmek mümkündü. Aradığınız fahişeye şu anda ve her daim ulaşabiliyordu...

Dışarıda avaz avaz bağırıp top sektiren çocuklar, gündelik telaş içinde, sokağından geçerken yüzünü gizlemek zorunda bırakılanm seyyar satıcılar, omuzlarına bindirilen gökdelenlerin altında kalan inşaşat işçileri, düşkünler, yoksunlar ve ötekiler... Hiçbiri rüyalarına hitap etmiyordu.

Uyandı, yıkanıp tanınmak istememesinden kaynaklı bir korkaklıkla, boyalarını süründü ve kendini dışarı attı. Işıl ışıl sandığı bedenini kamufle etmeye çalışan, sahibinden pahalı giysiler eşliğinde yaklaştı şenliğe. Herkes elele ama birbirininkine tutunmuş, 14 Şubat'ı kutluyorlardı. Geniş meydanda, devasa boyda kurulan çok kişilik yatakta "benim de yerim olmalı" dedi ve bir ilanla başvurusunu yaptı!:

"Sahibinden, çok kullanılmış; sahibinden çok kullanılmış, çokuncu el, x model beden, kelepir fiyatına, pazarlık yapılmaz!.."

Bu ilanı görüp yaklaştı yanına bir başka plastik beden. Cimri, fakat paranın sııcak yüzünü hisseden yavşak bir tüccar kurnazlığıyla müşterisinden önce söze atladı ve kendini pazarlamaya başladı: "merhaba, ben x, bu da libidom! ilanda da yazıldığı üzere çokuncu el bir beden bu; yaralanan, içine sıçılan, bok edilen bir beden! Bundan pişman değilim, lakin bugünün hatrına özel bir tarifeyle müşteri arıyorum. Pazarlık yapılmaz! Eğer siz de isterseniz...

Bir bedenin gölgesinde ihtiyarlamak, saklanmak, biriktirmek... Büyük şölen için tertemiz çıplaklığıyla hazırlanmak, buz tutmuş parmak uçlarını başka bir üşümüşlükle ısındırmak!... Sistemin kendisine dayattığıyla ve etrafında biten çok bilmişlerin gazıyla kendini sırnaık bir pazarda bulan alelade bir kölenin anlayacağı sözler değildi bunlar. Sistem ona aşkı bir güne sığdırmasını öğütlüyordu. Fazlasını isteyemezdi, sıradan insanlar önlerine konanla yetinmek, önlerindeki yemeği yemek zorundaydılar. Hayat iştahlıydı, çok açtı. Misafirleri de umduklarından çok bulduklarını sömürürdüler. Bu açlıkta da saçmasapan tiplerin birbirlerini tüketmeye dayalı birleşmelerini görmezden gelemezdi. Sisteme yalakalığını yapıp allı pullu bir oyuncak gibi armağan etti insanlığa o 1 günü. Sonra misafirler bunu çok sevdi, hiç kalkmak istemediler. Tüm dünya çapında birbirine ve birbirlerininkine tutunma seansları düzenlediler. Köpek gezdirir gibi, yanında bir etçil gezdiren tiplerle doldu caddeler. Hisleyerek tutuşanların parmak uçları bugüne dahil olmak isteseler alınırlar mıydı bilinmez; yalnız,i sokakların ve caddelerin örtüsünü şöyle bir aralayıp baktığınızda bu denli kirli sisin ve ışıksızlığın içinde çocuksu gözleri sakınmak erdemlilerin işi olsa gerekti. Kölelerin bilmediğiyse şuydu: "Aşk, bir güne sığmayacak kadar geniş, bir karta konmayacak kadar uyanık, bir çikolataya kanmayacak kadar tok ve bir güle kanmayacak kadar mutlu"*ydu...

Derken kadın, kendisinden beklenen rolü en iyi şekilde oynamaya niyetlenip ayaklandı. Bütün o çamurlu yolları n, saklambaç dalaveralarının, tanıdık yüzlerin; çocuk gözlerin, salçalı ekmek kokan ağızların, inşaat işçilerinin, memur telaşlarının, pencerelerden akseden dedikoduların, 9 kiremitlerin, 9 aylıkta karnı beliren ve arkadaşlarının maskarası olan gürbüz çocuğun, yağ satanın, bal satanın, ölen ustasının, Susam Sokağı'nın ve akşam ebesinin amına koyarak siktir olup gitti!!! Terk ediyordu ulan sokağı işte! Laleli bir'di ama içeri kimse girmemeliydi!..

Çok geçmeden, devasa pazarda tanıştığı müşterinin, ansızın bozulan rüyasındaki partneri olduğunu fark etti. Bu durumdan daha bir hoşnut oldu ve kendini borçlu hissetti. Hem üstü kalmamalıydı, yataktaki tüm müşteriler velinimetti, işini iyi yapmalıydı ve okkalı bir imza!ya ortak olmalıydı!..

ikisi de bir çırpıda çıplak kaldılar. Adamın, hayata dair birçok kapıyı açmakta adeta tescillediği çilingir misali anahtarı bir anda ortaya çıktı. Kadınsa her zamankinden daha bir soyunuktu. Yaklaştılar birbirlerine ve sokağı siktir eden bir yavşaklıkla sürtünmeye başladılar. Paçalarına yapışıp kalacak, lağımlı bir lekeden ibaret olacaklarını fark etmeleri beklenemezdi. Aptal idiotlara yakışır bir şekilde sürdürmeliydiler alışverişi. Adam o devasa anahtarını; tam da ömrün, tam da saklanbaç dalaveralarının, tam da sevecenliğin , tam da yaşanmamış onurlu günlerin heyecanının eksik kaldığı o yere inat bir hışımla sapladı; kadın, o 250 gramlık, büyüüüük ve derin! kumbarasında, elinin kiri bir bozuk para misali bütün ölü çocuklarını bozdurturken:

"Tak, tak, tak, tak, tak, tak, tak, tak, taaaaaaaakkkk!.."

Tarih: 14.02.2008
Saat: 02.25
Ömür: Tende bozuk(luk) yok, kimseyi öldüremem, üstü kalsın...

*-Popüler Kürtür Esmer