herkes bir şey söylüyor. şu oylanacak bu oylanacak diyor. sonuçda akp diktası kurulacak veya demokrasi gelecek diyenler de var.

bu referandumda asıl oylanacak şey yargıdır. yargının ne kadar darbe destekçisi, darbe kurumu olup olmadığı ve insanların ne kadarının darbe yanlısı olup olmadığı yargılanacak. yargıya güvenen, darbe isteyenler ve darbenin devamını, yeni darbeler olmasını savunanlar hayır oyu vererek yargıya destek çıkacak. yargının bu tutumundan rahatsız olanlar evet verecek.

yargıya baksanıza chp'ye neler öneriyor; gerekirse apo ile işbiriği yapıp bdp'lilerin oylarını hayır yönünde kullanması sağlanmalı diyorlar. chp bunu becerememiş ve bdp kendini kullandırmamış olacak ki bdp'nin akp ile işbirliği yaptığı iddiasında bulunmaya başladılar.

yargı demokrasinin önündeki en büyük engel olarak varlığını sürdürüyor.

hsyk; darbe planlayanlara, diktacılara dava açanları meslekten ihrac edebildiğinde ihrac ediyor. olmazsa görev yerini değiştirmek için görülmemiş mücadelelere giriyor. bu da normal vatandaşa bu ülkede diktacıların güçlü olduğu izlenimini yaratarak demokratik kararlarını vermesinde etkili oluyor. 28 şubat döneminden sonra refah partisinin oylarındaki düşüşe bakın. oy veren bir çok insanın tekrar seçilirlerse bunları da asacaklar, 28 şubat'ı yeterli görmeyip silahlı bir darbe olacak korkusuyla oy vermediğini bizzat görerek şahit oldum. ve bende aynı görüşe katılarak refah partisine oy vermedim. hsyk'nın, yüksek yargının 28 şubat'ta tek müdahalesini görmedik. ben bu kurumların neyine güveneyim. darbecilerin nasıl korunduğunu darbe yapanların, yapacakların nasıl korunduğunu daha fazla örneklerle açıklayabilirim. ama hepimizin bildiği şeyler olduğundan burda keseyim.

danıştay ise demokratik seçimlerle gelmiş bir hükümetin veya kurumlarının kararlarını içerik denetimine girerek engelliyor. demokrasiye en büyük darbelerden birini vuruyor. seçilmişlerin oy verdiği milyonlarca insanın hakkını gasp ediyor. örnek vermem gerekirse belediye otobüs fiyatlarını belirleme yetkisi buluyor, yök'ün katsayı oranını beğenmeyip kendi bir katsayı uygulamak istiyor. bunları hiçbir kanuna uyduramayıp utanmadan hukukun ırzına geçiyorlar. nasıl bir değerlendirme yapma hakkı bularak katsayı yeterlidir, yeterli değildir gibi fikir üretebilirler ki? bunlar anayasa mahkemesine gidince de anayasa mahkemesi danıştaya destek çıkıyor.

anayasa mahkemesi ise bir başka garabet. yargıtay cumhuriyet savcısı ülkede her iki kişiden birinin oy verdiği partiyi kapatma hakkını kendinde görüyor. bir iktidar partisi hakkında böyle dava açılabilir mi? karar sonucu kapatılmasa bile hazine yardımı kesildi. iktidar partisi olarak aihm'e gitseler ne büyük garabet olur değil mi? aihm'in tek kriteri demokrasiyi şiddet kullanarak yıkmaya çalışmak parti kapatma sebebidir. şiddet kullanarak yıkmaya çalışanların silah kullananlarla organik bağı bulunmalı. ülkeyi bu tür garabetlere sürüklüyorlar. tekrar söyleyeyim "bir ülkenin iktidar partisini kendi ülkesi hakkında dava açacak pozisyona getiriyorlar." allah'dan akp onurlu davranıp bunu aihm'e götürmedi. türkiye'nin adını bir skandala karıştırmadı. skandalımız kendi içimizde kaldı.

anayasa mahkemesi sadece içerik denetimi hakkına sahipken kendi kendine bir icat bulup içeriğe de girerim diyor. içeriğe girmesinin yasak olduğu bir anayasa mahkemesi varken anayasayı çiğneyen bir anayasa mahkemesi görüyoruz. 367 kararı gibi bir hukuk garabeti de tüm dünya hukuk tarihinde türk yargısı için kara bir leke. yargının nasıl siyasallaşabileceği hakkında örnek olarak avrupa ve dünya da kitaplara örnek olarak konuyor.

muhalefet partileri ne kadar dikkatleri kendi üzerlerine çekmeye çalışıp, yargının yargılandığı bir referandum olduğunu unutturmaya çalışsa dahi, insanların kafası karışmış olsa dahi, olan sorunların sebebinin yüksek yargı olduğunu unutsa bile, bu kez muhalefetin sorunlara yol açtığını düşünüp muhalefete karşı evet oyu verecek.

chp ve mhp yargıyı kurtarmak adına kendilerini yaktılar. bdp akıllı davranıp kenarda durdu. "evet" için çalışıp dikta yargısını yok etmek için işbirliği yapsalardı gelecek seçimlerde oylarını korur, hatta akp'den sıkılmışlardan oy alırlardı. gelecek seçimlerde akp % 50 üzerinde oy alacak. şimdi bazılarınız abarttığımı düşünecek. diğer seçimlerde de benzerini demiştim. anayasa değişikliği getireceğine akp halkı inandırdı ve yüksek oy alacak demiştim. o zamanlar da insanlar demediği bırakmadılar. şimdi insanlar daha çok inanıyor.

işsizlik, yoksulluk gibi şeylerle oy kaybedecek zannedenlere de duyurulur. ya işsiz değilsiniz ya yoksul değilsiniz. bu hükümetin sosyal yardımlarıyla işsiz ve yoksul olanlar da asgari ücret alan sigortalıların standardında veya üstünde yaşayabiliyor. bazı insanlar çalışsam da bu kadar para ancak alırım deyip çalışmayı bile istemiyor. maddi durumu kötü ve her işsiz insana bu devlet 3 aylığına 1 milyar veriyor. geçenlerde iş yerimizde çalışmaya başlayan bir kadına sigorta yaptık. 15 gün sonra kadın sigortamı iptal edin diye yalvarmaya başladı. biz sigortasız işçi çalıştırırsak başımız belaya girer deyip diretince kadın işten ayrıldı. sebebini şöyle açıkladı. kaymakamlıktan 3 aylığına 700 tl alıyordum. çocuklar için de 300 tl veriyorlardı. sigortalı olduğum görününce parayı vermediler. yeşil kartımı da iptal ederler. kışın kömür de alamam. erzak yardımı yapıyorlar onu da alamam. belediye de her ay harcamam için 150 tl'lik bir kredi kartı getiriyor. bu da çalışırsam iptal edilirmiş. yani yoksullardan ümidi kesin. insanlar işsiz olmaktan memnun. bazı şehirlerde işsizlik olduğu halde çalıştıracak adam bulunamıyor. ki gelecek sene içinde işsizliğin %8-9 aralığına ineceğine inanıyorum. bu akp'nin devraldığında aldığı %11 den daha düşük...

insanların karnı doyunca ekstra meselelere bakar. fakir cahillerin anayasa ile ne işi var demeyin. adamların karnı doyunca boş adamın vaktini siyasetle ilgilenerek geçirmesi az görülür şey değil. karnını doyuranlarla aç bırakanları ayırt edecek kadar da kafası her insanın çalışıyor. ki hayvan bile ekmek veren ele dostluk besler aç bırakıp bir yere bağlayanlara kin duyar. bu halk hayvanlar kadar aklı çalışmaz diyorsanız o sizin gafletiniz.
evet çıkarsa bağımsızlığını kaybedecek.
o zaman oyum osman can a, emine de güzel ama karar veremiyorum.
dagdaki cobanla benim oyum bir mi söylemi 1940lara aittir o zamanların okuma yazma oranı da sadece %7 dir.
(bkz: yazmış ama yazamamış)
(bkz: dertli ama boş yazar)
(bkz: akp nin referandumla halkı kandırması)