entry'ler (84)

lg nexus 4

4 aylık kullanımın ardından:

Telefonu şarjdan çekeli 8 saat olmuş. Bu süre zarfında 4 el okey oynadım. 1-2 dakika kadar twitter'a baktım. whatsapp'dan da 8-10 mesaj gönderdim. Kalan şarj %51. Ekran parlaklığı otomatikte. Akşam şarjdan çekip yattığımda yaklaşık 8 saat bir uyku sonucunda -0 kullanım- sabah %85 şarj kaldığını görebiliyorum. Her sabah şarjı tamamen dolu halde yanıma aldığım telefonu akşam eve gitmeyeceksem gün içinde mutlaka bir kere daha sarj ediyorum yoksa yetmiyor. (Mesai saatleri içinde telefon kullanmıyorum.)

Video çekimindeki sesi çok kötü. Hoparlör sesi berbat. Ses çıkışı arkada olduğu için telefonu sırt üstü koyup yatarsam alarm sesini duyamayıp işe geç kalıyorum. Yüz üstü koyarsam da titreşimden kayıp yerle bir oluyor.

Gece fotoğraf çekimi çok kötü.

Zaman zaman çok ısınıyor, tırsıyorum.

Bir iki kere donma nedeniyle kapandığına, bir iki kere arama geldiğinde ekran sürüklenmediği için aramayı yanıtlayamama durumuna, bir kere de güç düğmesinin basılı kalmadaki fonksiyonlarının çalışmadığına şahit oldum.

Fakat menüler akıyor. Yağ gibi. Bazen "kullanmadığım uygulamaları kaldırayım" diyorum telefonu elime aldığımda üşeniyorum. Bir sürü uygulama hep beraber, sevgi ve barış içinde çalışıyor. Baba gibi görselliğe sahip oyunu tek tuşla geri plana atıp mesajımı yazıp anında devam edebiliyorum kasma, donma olmadan. Rom mu yüklesem, root mu olsam, yok efendim telefonda yer kalmadı, telefonu yan yatırıyorum ekran dönmüyor, o oyun bende çalışmıyor senin telefondan oynayayım gibi sorunlarım yok.

Yine olsa yine alır mıydım? Valla alırdım hacı.

sen aydınlatırsın geceyi

dün akşam çevre tiyatrosu'nda izlediğim filmdir kendisi. bir tiyatro salonunda izlendiği için ses sistemi sinema salonundaki gibi kaliteli değildi tabi ki, kötüydü. her film gibi sinemada gösterime girse 7-8 liraya hatta bazı günler 5 liraya izleyebilecekken de 18 lira verdik bir bilete. ancak hemen önümde sarp aydınoğlu (benjamin) yanımda melis birkan (leyla) ve mehmet cihan ercan (hidayet) ile izleyip film sonrası ercan kesal, ali atay, serkan keskin ve onur ünlü söyleşisine dahil olmak paha biçilemez tabi ki. oyuncu, izleyici, yapımcı iç içe samimi bir ortam oluşmuştu.

film de biraz sanat filmi tadında, dramatik bir konusu olmasına rağmen bir çok yerinde sesli güldüren, hoş, sevimli bir film. yapanın eline, emeğine sağlık.

sevilen sözler

bi bok olmaz bizden

lg nexus 4

3 gündür sahibi olduğum telefon. "her şeyi iyi ama şarjı az gidiyor, sesi aç çıkıyor" dediler yine de aldım. şarjı az gidiyor ve sesi az çıkıyor.

2. günün şafağında sabah 7.30'da evden çıktıktan sonra daha telefona sadece 3 uygulama kurmuşken yaklaşık 10 dakikalık foursquare kullanımı, 10 dakikalık whatsapp kullanımı, 30 dakika chrome ile internet, 30 dakika kadar da ayarların, menülerin vs kurcalanmasıyla tam dolu bataryanın %25'ini tüketmiştir.

Aynı günün akşamı 19.30'da eve girdiğimde %49 sarj kalmıştı. Mobil veriyi kapatıp kablosuzdan bağlanarak (kapalı alana girdiğim için ekran aydınlatması da kısıldı) Youtube programından 1-2 video izledim, fizy'den müzik dinleyerek google play'dan 630 mb civarında oyun ve uygulama indirip kurdum, denedim, whatsapp'dan da habire yazmaya devam ettim. Yine 2 saatlik bir sürede %25 civarında bir sarj tüketimi oldu.

Ses konusunda da hoparlörün arkada olması iyi olmamış. Bir de Galaxy Mini ile kapıştırdık Galaxy Mininin sesi daha çok çıkıyor. Çözülüyormuş bir şekilde ama henüz nasıldır bilemiyorum.

Şimdilik veriler bunlar, ilk android telefonum bir de çok cahilim arkadaşlar, az daha çözeyim yine gelicem.

başarılı olmanın püf noktaları

Dublörün Dilemması'nda Murat Menteş'in dediği gibi;
1. Şanslı olmak
2. Hile yapmak.

aylak adam

okuyup bitireli 4 ay olmuş olmasına rağmen hala sabah kalktığımda dilimde alıntılar bıraktığını fark ettiğim kitaptır.

--spoiler--

“…Çevresine bakındı. Yoktu. Oturma odasını da aradı. Orada da yoktu. Bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. Kadınlar da böyleydi. Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu…”

--spoiler--

sözlük yazarlarının en son aldığı kitaplar

charles bukowski - ölüler böyle sever
charles bukowski - factotum
george r. r. martin - kralların çarpışması kısım 1-2
orhan pamuk - saf ve düşünceli romancı
paulo coelho - veronika ölmek istiyor
mehmet ada öztekin - veronica pompa istiyor

eurovision a kürtçe şarkıyla gitmek

kürtçenin bir dil veya kültürden öte ayrışma ve ayrıştırma aracı olarak kullanıldığını düşünürsek, bu kardeşlik kumkumalarının ve kürtçü cephenin; faturalar kürtçe gelsin, mahkemede kürtçe savunma verelim, kürtçe dil eğitimi olsun, devlet dairelerinde kürtçe konuşulsun gibi önerilerle birlikte gerçek olduğunu da düşününce, dışardan gelen bir yabancının türkiye'ye mi kürdistana mı geldiğini ayırtedemeyeceği durumlara sebep olacak eylemdir.

karşı çıkarak ben de bir beyinsiz oldum şimdi. ne mutlu beyinsizim diyene.

hoşlanılan kızın meme uçlarının çok küçük olması

hatun kişinin, "hoşlanılan erkeğin çük deliğinin küçük olması" diye cevap vermesi durumunda ayıplanamayacak durumdur. öyle sorun mu olur arkadaş.

saat satan işportacı zenciler

türk kızlarının iştahını kabartan, bize gelince boyu uzun olsun, sempatik olsun, arkadaşlarımla iyi geçinsin, arabası olsun, götünde gamzesi adonisinde kası diye şartlar sıralanırken bunların çulsuzluğuna, paspallığına, aksaray civarlarında yaşadıkları evlerin haline bakmadan aman zenci olsun da mineral camlı, çelik kordunlu olmasa da olur diyerek bodoslama daldıkları zencilerdir.

taksimde piyasa yapanı mı dersiniz, türk sevgilisini diğer işportacı arkadaşlarıyla tanıştıranı mı dersiniz meslek değiştirip köprü üstlerinde dilenmeye başlayanı mı dersiniz her türlüsü vardır güzelim istanbulumuzda. tenhada türbanlı bir ablayla görmüşlüğüm bile vardır. *

kitap okumak için uygun ortam

bir aylak adam beyoğlunda okunur mesela, istanbul hatırası sarayburnu'nda bir bankta okunur, erken kaybedenler kumsalda, serenad yolculukta okunur. kitap okumayı bir ritüele dönüştürüp kapılıp gidersiniz, boyut değiştirirsiniz.

ben bu yazıyı çevreyi kirletenlere yazdım

genellikle "buraya çöp atan" diye başlar bu yazılar. doksanlı yıllardan beridir görmemiştim muhtemelen fakat bu özlem birkaç hafta önce son buldu. amcam tahtadan tabela yapmış ve üstüne kargacık burgacık, "buraya çöp koyma münasip biyerine koy" yazmış.

ehliyet almanın zorlaşması

külliyen yalandır. sürücü kurslarının hat safhadaki çakallıkları ve üç kağıt peşinde koşan sahipleri yüzünden bu konuda hiçbir aşama katedemeyeceğizdir. 3 saat trafikte eğitim derler her saati 45. dakikada bitirirler, olayı kapmaya başlamışsanız, aracı istop ettirmemeyi öğrenmişseniz "tamam sen kaptın bu işi, bak 2 derste şoför oldun senin 3. derse gelmene gerek yok" derler. hele bir de kağıt imzalatırlar ki akıllara zarar. attığınız imzaya göre yağmurlu havada, gece karanlıkta her türlü zor koşulda araç sürmüşsünüzdür.

devlet çok şey yapılacak diye kanun çıkartır da kontrolünü yapmaz. siz de almadığınız eğitimin altına aldık diye imza atarsınız.

yazarların en çok ihtiyaç duydukları şeyler

yataktan aşağı sarkıttığımda her daim elime çarpacak bir şişe, yeterli uzunlukta gece.

tayt giyerek götünü kamuya açan kızlar

şahsen bir erkek olarak hiç estetik ve etik bulmadığım bu tavırda ısrar eden kızlardır.
dekolteye, frikiğe, güzel yüze elbet bakarız sonuç itibariyle ibne değiliz ama bu nedir arkadaş ya gördüğümde ben utanıyorum yeminle. bu manzaraya hasta olan arkadaşlarımın sayısı azımsanmayacak derecede olsa da ben böyle abartılara gelemiyorum. az da olsa mahremiyet olmalı, ben senin götünün tüm ayrıntılarını görmek zorunda mıyım?

yani tayt giyenlerin götünü dikizlemesek de gayet görebiliyoruz, gözümüze soktuğunuzdan mütevellit.

sabahın köründe otobüste kitap okuyan tip

zamanının değerini bilen tiptir. sosyal hayatı eve erkenden gidip kitap okumaya zaman bırakmadığı için kitaplardan uzak kalmaktansa yolda geçen boş zamanlarda okumayı tercih etmiştir. yolculuk boyunca oturup mal mal etrafı izleyen tipten daha akıllıdır. sırf sabahın köründe otobüste okumak için ayırdığım kitaplar vardır.

kadınlara giyim kuşam tavsiyeleri

uzun etek giyin. açık da olsanız kapalı da olsanız, çirkin de olsanız ilik gibi manita da olsanız o uzun eteği giyin.

seni arzuluyorum denilen kızın arzu kim demesi

kız bir kere bozulmuşsa dememesi gereken şeydir.

bir kızın ikinci sevgilisi olmak

her erkeğin en az bir kere yaşadığı durumdur. "şimdi ilk aşkımsın desem inanmaz en iyisi ikincisin diyeyim" düşüncesinin uygulamaya geçirilmiş halidir. bunu söyleyen hatun ya gerçekten doğru söylüyordur (çocuktur) ya da hala insanları böyle bir klişeye inandırabileceğini düşünecek kadar saftır.

-senden önce sadece bir kişiyle çıktım o da sadece bir hafta sürdü aşkım.
-senden önce sadece bir kişiyle çıktım o da tee ilkokuldaydı aşkım.
-senden önce sadece bir kişiyle çıktım o da amelenin tekiydi aşkım.

uludağ sözlük hikaye tamamlama çalışması

onu bulmak için dağa çıkan herkes çığlıklarını duymuş, mağaralarda yankılanan, ağaçların yapraklarını sallayan şiddetli çığlıklarını; ajdara çok benziyormuş.