bugün

kemal kılıçdaroğlu nun diyarbakır ziyareti

önümüzdeki dönemde, hem chp'yi hem de türkiye'yi fazlasıyla derinden etkileyecek ziyarettir. bu yönüyle başlıkta sadece 4 entryi olması da şaşırtıcı aslında.

chp ile alakalı, herkesin aklındaki en basit soru şu olacak galiba; "hangi anlayış üzerine siyaset yapacaklar ve parti bu süreçten bölünmeden çıkabilecek mi?".

nacizane senaryoları değerlendirmeye çalışalım:

parti dönüşmeyi başaramaz ve bölünür:

açıkçası en kuvvetli ihtimal, ne yazık ki, bu galiba. türban ve kürt meselelerindeki politikaların, partide mutlaka ciddi bir kesimi rahatsız edeceği kesin. yani böyle afilli şeyler yazıyormuş gibi olmayalım, malumun ilanı. k.k. nin üniversitede türban serbestisinden yana olduğu ve kürt meselesinde de konuya dinozor kemalistler kadar korkarak yaklaşmadığı belli. önünde seçimlere kadar kritik bir dönem var. chp tabanını küstürmeden, bu iki meseleyi yumuşak söylemlerle, etliye sütlüye karışmadan geçmeye çalışırsa çok üzücü olur. belki %20 ya da 25 oyunu korur ama bu hiçbir şeyi değiştirmez. akpnin baskın siyaseti, bir dönem daha iktidarda olur.

yok hayır, suya sabuna dokunursa, bu kez gerçek sosyal demokratların oyunu partiye çeker ancak ciddi ulusalcı-kemalist kitlenin desteğini yitirir. seçimlere başarısızlık olarak yansıyacak bu sonucun ardından da baykal geri döner. kılıçdaroğlu, bir ihtimal yeni bir partiyle siyaset hayatına devam eder. sosyal demokrat partilerin, genlerinde olan bir şeydir zaten bu. durmadan sol partilerden birileri ayrılıp, yeni partiler kurar.

akpnin karşısına ciddi bir alternatif olarak çıkabilir:

türkiyede insanlar, partilere ideolojilerine uygun olduğu için, parti programlarını gerçekçi ve uygulanabilir buldukları için oy vermezler. şimdi 3-5 kişi toplansak, en baba entelektüel olduğumu, bi dünya kitap okuduğumu, bu ülkenin meselelerine dair muazzam fikirlerim olduğunu söyleyip mangalda kül bırakmam. gelgelelim bi kere de herhangi bir partinin, herhangi bir dönemindeki parti programını okumuş değilim.

peki neye göre oy veriyoruz? iktidar tahminize göre. yani ülkenin büyük çoğunluğu "rüzgarı arkasına alan" partiye kayıyor. bundaki temel saik de bu iktidardan nemalanmak. samimi olmak gerekiyor, biz böyle insanlarız.

son dönemde chp özelinde konu farklılaşıyor. chp tabanının oy verirken seçimini belirleyen iktidar hevesi değil korkudur. akpnin islam devleti kuracağından ya da ülkeyi böleceğinden korkan seçmen, aslında sırf bu korkularıyla chpyi de kısır bir politik program içine sürüklüyor. chp (mhp özelinde de durum aynı) bu durumda akpnin uydusu olmaktan kurtulamıyor. akpnin ak dediğine, chp kara diyor, üstelik bu konuda samimi bile değil.

kürt meselesini, yıllarca dillendiren, çözmek için cesurca adımlar atan partilerin seçmenini barındırıyor chp. ancak korku o kadar içine işlemiş ki insanların, bi an için soluklanıp "iyi de kardeşim rte nin söylediklerinin daha keskinini biz yıllar önce söylüyorduk" diyemiyorlar. yanılmıyorsam 90ların başında shpnin (baykalın da içinde bulunduğu bir komisyon tarafından) hazırlanmış kürt raporları vardır. üstelik daha demokratik, etnik kimliklere ve bireysel özgürlüklere daha cesurca yaklaşan; kürtleri tam anlamıyla kucaklayan çözümler içerir.

peki nasıl olmalı yeni chp? burda problemi avantaja çevirmek çok makul bir çözüm olur bence. yani chp, kendisini kısırlığa düşüren "korku"yu kullanarak hem partiyi dönüştürmeli hem de iktidarı ele geçirmelidir. basitçe ve biraz da kendimce tarif etmem gerekirse: "bakın meselelerimiz bunlar. bu konularda sadece akpye hayır diyerek işin içinden çıkamıyoruz ve gün geçtikçe de kan kaybediyoruz. o yüzden gelin bu işi biz çözelim yoksa ülkede telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkacak" diyebilmelidir.

türban meselesini ve kürt meselesini sosyal demokrat bir partinin çözebilmesinden daha gerçekçi bir şey yoktur bence. ülkedeki demokratikleşme ve özgürleşme hareketinin/dönüşümünün chp eliyle yürütülmesi, tabanını rahatsız etmemelidir.

son olarak, bi ülke düşünün ki 60 yıldır sağ partiler geliyor, gidiyor, geliyor, gidiyor... ülkenin de ağzına sıçtıkça sıçıyorlar. artık bir şeyler yapmalı. korkmadan, cesurca, herkesi kucaklayarak. mustafa kemalin arkasına saklanarak değil, mustafı kemali anlayarak.