bugün

28 ağustos 2010 fransa ispanya basketbol maçı

halkapınar spor salonunda canlı izlediğimiz maç olmuştur. maçın dönüm noktası ve maçtan kısaca notlar şöyle:

taraftar ve atmosfer:

- öncelikle maçta çok sayıda fransız ve ispanyol taraftar vardı. bunların bir kısmı izmir'de yaşayan yabancılar olsa da, çoğunluğu sadece maç için ülkelerinden gelmişti. çoluk çocuk ailecek gelenler çoğunluktaydı. salon çok renkli ve panayır yeri havasındaydı.
- lübnan ve litvanya taraftarı da azımsanmayacak derecede çoktu. kendilerinden sonraki maçları da büyük bir ilgi ile izlediler.
- maçtan önce lübnan'ın kanada'yı yenmiş olması lübnan'lıları adeta çıldırttı.
- fransız taraftarlar çoğunlukla ispanyolları bastırdı.
- izmir seyircisi basketboldan gerçekten anlıyor ve bilinçli izliyor. türk taraftarlar sadece güzel hareketleri alkışladı, genellikle tarafsız olmayı seçti. genellikle diyorum, zira aşağıda belirtileceği gibi çok önemli bir istisna vardı maçta.

maçtan notlar:

- maça ispanya hızlı başladı, 12 sayı farkla öne geçti. ilk yarı bitimine kadar da hep önde gitti. fransızların şut isabetinin düşük olması farkı kapatmayı önledi. ama pota altındaki üstünlükleri aynı zamanda farkın daha da açılmasını önledi. özellikle ilk yarı sonunda farkı 1 sayıya indirmeleri onları ateşledi.
- ne varki ikinci yarının başında farkın yeniden 8 sayı civarına çıkması ve bir süre bu şekilde devam etmesi durumu değiştirdi.
- işte bu noktada çok önemli bir gelişme yaşandı. ispanya milli takımının 6 numaralı oyuncusu ortada birşey yokken dirsek yemiş gibi kendini yere bırakması, dakikalarca yerde kıvranması, ve sonrasında hiçbirşey olmamış gibi kalkması, ispanyolların maç boyu sürekli hakemlere itirazı ile birleşince türk seyircisinde antipati yarattı. ve o ana kadar maçı tarafsız izleyen izmir seyircisi birden fransa lehine döndü. öyleki top ne zaman o 6 numaralı oyuncuya gelse, salondan kulakları sağır eden çok yüksek bir tepki tezaruhatı oluştu, ve bu durum kesilmeden devam etti. işte bu noktada ispanya 6 numaralı oyuncusunu dışarıya çıkarmak zorunda kaldı. zaten bu oyuncunun kenarda çok büyük moral bozukluğu yaşadığı kafasını ellerini arasına alması ve coachunun onu sürekli teselli etmesinden belli oldu. fark ta zaten büyük ölçüde bu dönemde kapandı, ve fransa öne geçti. oyuncu sonrasında yeniden oyuna girse de tepkinin devam etmesi, ve moral bozukluğu ile yeniden toparlanamadı. bu moral bozukluğu ispanya takımına yayılırken, teknik faul almalarına kadar gitti.
- türk insanının içgüdüsel olarak ne denli haksızlığa ve artistliğe gelemediği bir kez daha anlaşılmış oldu. zira bu tepki organize değil, tamamen doğal gelişti. ne de olsa sporcunun zeki, çevik ve "ahlaklısı" seviliyor hala. ve ufak bir hata seyirciyi aleyhine çevirmeye, hatta maçı kaybetmeye yetiyor.