bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

ankara bomboş geliyor sensiz...

geri döneceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum, beni birgün bile mutlu etmediğin halde. seni hayatımın baş köşesine oturtmaya hazırken, beni elinin tersiyle ittiğin halde.

bunu mu seviyorum yoksa ben? acı çekmek mi hoşuma gidiyor yoksa? hayır, seni seviyorum ben. acıyı da senden kaynaklandığı için seviyorum. sana dair her şeyi en ince ayrıntısına kadar seviyorum. seni kıskanmayı, sana kızmayı seviyorum. seni seviyorum!

birine dünyaları versen sana benim verdiğim değeri veremeyecek belki de... aşka inanmayan ben, seninle inanmaya başladım o büyülü duyguya. mantığımın yavaş yavaş elimden kayıp gitmesine aldırmadım. sana en uzak hayallerimde bile senin olmana aldırmadım. sadece sen olsan yeterdi bana.

gözlerine aralıksız bakamazdım, kalbim duracak gibi olurdu. seninle iki cümleden fazla konuşamazdım sesim titremeye başlardı. sana bir şey sorduğumda yüzüne bakarak soramazdım, gözlerim yerde ya da tavanda gezinirlerdi. yanaklarım al al olurdu. seni kırmaktan öylesine korkardım ki, on kere düşünür bir kere söylerdim.

sen, sana dair birçok soru bıraktın aklımda. ve o bakışlarını... onları öylesine özledim ki kimi zaman gözlerimi kapatıp sadece bana bakışını hayal ediyorum.

seni suçlayamam, o kadar hassassın ki... bazen 'ben mi bir şey yaptım' diye düşünmeden edemiyorum. sana kızamıyorum.

bekliyorum seni. öylece bekliyorum. hani derler ya ''bıraktığın gibi'', ben bıraktığından daha fazla bir sevgiyle bekliyorum seni. gün geçtikçe de büyüyor sevgim ve özlemim.

seni çok çok çok çok seviyorum...