bugün

kısa öykü

ölüm tarihi: 22. 08. 1989. böyle yazıyordu beyaz mermerin üzerinde. yazık, yirmi beş yaşında ölmüş bir kimse bu. kim bilir neden ölmüş. dermansız bir hastalıktan mı ölmüş? şehit mi düşmüş askerde? canına mı kıymış yoksa? neden ölür ki yirmi beş yaşında insan? anlamak zor.
omzumu mezarın dibindeki selviye dayamış; gölgesinde bunları düşünüyordum. ne zaman canım sıkılsa bu mezarın başına gelir uzun uzun düşünür, şu bi parça toprakla dertleşirim.

-mustafa şen 12. 09. 1964- 22. 08- 1989 hüve'l-baki-

toprağını sevsin; yirmi bir sene geçmiş üzerinden ölümünün. kemikleri bile kalmaz o zamandan bu zamana insanın. tanımıyormuşum gibi konuştuğuma bakmayın. çocukluğumuz beraber geçti mustafa' yla... ne şehit düştü ne de hastalıktan öldü o. ben öldürdüm mustafa' yı ben kıydım canına. gençtim, cahildim aynı kızı seviyorduk. altıpatları boşalttım göğsüne. bizim tarlanın kenarında oldu tüm bunlar. kaçıracaktı sevdiğimi vurmasam. altı tane demir parçası gelincik tarlasına döndürdü gece vakti mustafa' nın gövdesini. tarladan eve dönüyordum. toprak yolda el ele yürüyorlardı. iki sevdicek anlaşmışlar; karartmışlar gözlerini kaçıyorlardı köyden. ama vurdum aşklarını. altı mermi. on beş sene yattım buca' da.
ne zaman canım sıkılsa bu mezara gelirim, dertleşirim arkadaşımla.