bugün

sana mutlu bir son hazırladım

#7424733 no'lu entry'nin devamıdır.
--
___tanrı'dan ikinci kez kaçamazsın___

___
(james devam eder)

uzun bir zaman geçmişti. uzun zaman sonra tanrı birini daha kazanmıştı, jane smith. o da bedenini terkedip, bir yerlere uçtu.
___

yine bir kilise ve isa'nın önünde bir el daha. sanki o'na dua ediyor. ama neden sadece el? katilimiz bize ne anlatmaya çalışıyor? tek fark vardı bir önceki cinayetten tek farklı bir şey vardı, o da bu sefer sol el olmasıydı. önceki kurbana da ait değil, bir kadın eli olduğu besbelli.

yüzbaşı: james.
james: efendim yüzbaşım.
yüzbaşı: biraz dinlen istersen, bu aralar çok koşturdun.
james: iyi olur yüzbaşım, yarın sakin kafayla daha verimli olurum.

yüzbaşı gülerek, tamam dedi. ben de adli tıp uzmanına yöneldim.

james: bir şey bulabildin mi?
görevli: bir önceki kilise cinayetini işleyen kişiyle aynı kişi olduğunu düşünüyoruz. katilimiz birazcık ustalaşmış. öncekinden daha az kesik izi var.
james: tamam, dosyayı yarın masama bırakırsın.
görevli: peki efendim.

arabama bindim. kafamda hep sorular vardı ve hepsi cevapsız. dinlemeliydim... evet, biraz uyku birkaç soruyu cevaplar belki.
___
(charles devam eder)

bir mezarın başında konuşuyordu adamın biri. yalnız, dertleriyle haşır neşir olmuş biri. kendine dost edinmiş dertleri. ağlıyordu, suluyordu toprağı. özlem vardı, özlüyordu ölümsüz. bendim o adam, ben.

charles: aşkım, hayatım, tek sevdiğim... gittin, sular aldı tenini elimden. dokunamıyorum artık, toprağın sardığı kadar saramıyorum ya seni. yoksun, belki karşımdasın. sahiden neredesin?
___
(yüzbaşı devam eder)

yüzbaşı: james, kurbanımız kimmiş bil bakalım.
james: uçaktan sağ kurtulanlardan biri mi bu da?
yüzbaşı: evet, jane smith. önceki kurban max'in tam arkasında oturuyormuş uçakta.
james: peki, sabıkası var mı?
yüzbaşı: hayır, max'in aksine bu kurban gayet hanım kızmış.
james: ilginç. o zaman katilimizin kahraman olmak gibi bir amacı yok.
___
(charles devam eder)

mezarlıktan dönüyordum, telefonum çaldı.

james: charles bey, ben dedektif james.
charles: buyurun dedektif bey.
james: merkeze gelmeniz gerekiyor. birkaç soru sormamız gerekiyor.
charles: ne hakkında?
james: merkeze geldiğinizde bilgilendiririz.
charles: ne için oraya kadar geleceğimi bilmek isterim.
james: sizinle birlikte kurtulan 12 kişiden biri daha öldürüldü ve sadece eli kiliseye bırakılmış bir şekilde bulundu.

şaşırmış numara yapıp, yolda olduğumu ve geldiğimi belirttim.
___

yoğun bir gündü ve devamı beni bekliyordu. lakin bu kutsal görevde gocunmak, pes etmek yoktu. sadece hedef ve hedefe giden bir yol vardı. ve gidiyordum emin adımlarla.

polis merkezine gittim. sandra'da ordaydı, james bana bir sürpriz hazırlamıştı kendince.

james: hoşgeldiniz sayın charles.
charles: teşekkür ederim.

sandra'ya dönerek,

charles: senin ne işin var burada hayatım?

dedim. dedektif sandra'nın lafını keserek,

james: kendisinin de bilgilerine ihtiyacımız vardı bu yüzden gelmesini rica ettik.
charles: peki, işimiz uzun sürecek mi? başka planlarım var.
james: hayır efendim.
___
(sandra devam eder)

max'ten sonra bir kere daha bu odadaydım. yaklaşık bir ay sonra tekrar sorular yağdırılacaktı bana; sadece onunla da aynı uçak kazasından kurtulmamız. ben bunları düşünürken dedektif geldi içeri, yine karşımda bir kamera ve başladı sorgu.

james: jane smith'i tanıyor musunuz?
sandra: tanımasam burada olur muydum?
james: max'i tanıyor musunuz?
sandra: birkaç kere konuşmuştuk, charles'la arkadaşlardı sanırım.
james: hmm.. peki jane smith sizin muayenehanenize gelmiş.
sandra: evet, kazadan kurtulan herkes toplanmıştı. o toplantıda dişindeki bir problemden bahsetti ve ben de kendisini muayenehaneme çağırdım.
james: peki, son gördüğünüzde garip davranışlar sergiliyor muydu?
sandra: anlamadım, ne gibi?
james: yani normalde yapmadığı şeyler yapıyor muydu?
sandra: dedektif bey ben zaten kendisini pek iyi tanımıyorum. boş yere zamanımı alıyorsunuz.
___
(charles devam eder)

bir saatir içerde sorgudaydı sandra. bu kadar çok ne soruyorlardı ona. ama sakin olmalıydım, soğukkanlı. derken içerden dedektif james telaşlı bir şekilde çıktı. ardından sandra geldi.

charles: ne oldu hayatım?
sandra: bir telefon geldi; bana teşekkür edip, aniden çıktı odadan.
charles: sana ne sordu?
sandra: jane'le ne zaman görüştün falan.

bu sırada yüzbaşı geldi yanımıza.

yüzbaşı: charles, james'in işi çıktığından seninle ben ilgileneceğim.
___
(james devam eder)

neden? neden bu iki kişi? max terörist tamam o'nu kahraman olmak için öldürmüş olabilirsin ama jane'i neden öldürdün? peki, neden kiliseye bırakılmış el? farklı kiliselere koyma sebebinin yakalanmamak olduğu belli ama neden bu cinayetleri işlediğini bilmemizi istiyorsun?
___
(charles devam eder)

jane smith dedim kimliğine bakarak. kendisi de masamda çıplak bir şekilde uzanmıştı. uyandı, konuşmaya çalışıyordu; ağzından bantı söktüm.

jane: kimsin sen?
charles: aa.. ne çabuk unuttun? halbuki kader arkadaşıyız biz.
jane: ne diyorsun? çöz beni!
charles: sakin ol. senden bir hatıra kalmasını istiyorum.

dedim. ve elimdeki neşterle max'e yaptığım gibi dudağın bitiminde kestim. ve artık yüzünde bir gülümseme vardı. jane ağlayarak,

jane: ne yaptın sen?
charles: gülümse.
jane: neden yapıyorsun bunu?
charles: tanrı seni istiyor.
jane: ne diyorsun? ne tanrısı?
charles: hşş.. seni çağırıyor.
jane: kim?
charles: tanrı, o'ndan ikinci kez kaçamazsın.

dedim ve elimdeki bıçağı sol göğüs kafesinin yaklaşık iki parmak yukarısına sapladım, yani kalbine.
___

not: devam edecek...

tanrı'dan ikinci kez kaçamazsın