bugün

sözlük yazarlarının itirafları

bundan 2 gün önceydi.
ben algebra sınavına sadece 1 saat bakmış idim. dönemin başlarında bu sefer 'sıkı tutacağım' diyerekten aldığım bir adet cebir kitabını, üsküdar meydana giden minübuste söfor mahalinin yanındaki ön koltuğu kapıp, kurcalamaya başlamıştım.
güneş de yüzüme geliyordu aksi gibi...
arkamdan birisi 'algebra mı alıyorsun' diye sordu. başımı çevirdim, 'evet, sınavım var göz gezdiriyorum' dedim. döndüm önüme. sevmem böylelerini. sulanıyor sanırım hepsini. yanına soru işareti koyduğum bir bölümün çok kısa bir yöntemi varmış.
onu söyledi. döndüm tekrar arkama, yüzüne baktım bu sefer, maviydi gözleri,
'anlatma boşuna, ümitli değilim bu sınavdan ben. göz aşinalığı olsun diye bakıyorum öyle, teşekkürler' dedim. sustu. az biraz daha bakıp kitabı kapattım. gözüme gelen güneş fenaydı. midem bulanmasındı bir de...
o sırada ani fren yaptı şöfor, kalemleri notları varmış elinde, düştü hepsi...biri benim tam ayağımın dibinde. hemen alırım diye düşündüm, elimi uzattım...
aklıma da geldi türk filmi gibi olmasın şimdi diye...ama oldu. bozmadık hiç. hangi üniversite diye sordu. bölümümle beraber söyledim. bilkentteymiş o. mühendis adayıyız ikimiz de...vize öncesi araları varmış. yarım ağızla sohbet ettik biraz. dersler, konular.
yüzüne bakıyordum telleri de vardı. hemen yanımdaki para kutusunun üstünde oturan indi. yerine geçti o da. hangi lise dedi. söyledim. 'evet biliyorum o liseyi bizim okulda çok var, baya birinci falan çıkartıyor' dedi. evet dedim. sadece evet diyebildim. lise hayatımı düşündüm çok kısa.
benim alakam yoktu ki o liseyle, yurdunda kalmama rağmen bir nebze çekmemiştim öğrencilerine. neyin derdindeydim bilinmez ama şimdikinin aksine bir asilik vardı. yurduna içki sokmamdan, sigarayla yakalanmamdan, aileme yurttayım, yurda ailemdeyim deyip arkdaşta kaldıktan sonra 5 gün uzaklaştırılmamdan, hepsinden bıkmıştım. o yüzden uzatmadım, evet dedim sadece.
hoşsohbet biriydi. sanki tanıyormuşçasına birbirimizi, üniversitedeki çıkarcı arkadaş ilişkilerinden, samimiyetsizlikten bahsettik. aynı düşünüyorduk. lafları ağzımdan alıyordu hep.
yüzüne bakıyordum. mavi gözlüydü. telleri vardı. ben enes dedi uzattı elini, memnun oldum dedim sıktım elini hafifçe. adımı da biliyordu artık. okulumu sınıfımı yaşımı bile biliyordu ama facebook neyim kullanmadığımdan sorun değil, kasmazsa bulamaz diye düşündüm içimden.
önyargı işte. bulsa ne olur?
üsküdar meydana gelince hoşçakal sınavında başarılar dedi elini uzattı tekrar tam ben inerken... zamanlama tutmadı. son adımımı attım, güle güle dedim. bu sefer ben uzattım elimi, o görmedi. çantamı düzeltip motora doğru gittim. farkettim arkamdan birşey söyleyecekmiş gibi elini kaldırdı ama ben durmadım. muzip bir gülümseme vardı yüzümde...o kadar çok kızardım ki ben bu duyguya, böyle otobuste durakta başlayan duygusal yakınlaşmaya, haksızlık ettiğimi anladım. itiraf ediyorum, etkilenme söz konusu imiş. sınavdan önce iyi gelmişti bu. * *