bugün

büşra

ne yalan söyleyeyim büyük bir beklenti ile filme gitmiştim. dünya müminin zindanıdır hikmetinden uzaklaşarak artık daha fazla dünya isteyen dindarlara okkalı bir eleştiri de getirilir diye bekliyordum. büşra'nın ailesi, sözlüsü ve onun ailesi ile arkadaş çevreleri kullanılarak bu yapılabilirdi. defile sahnesinde böyle bir eleştirinin kırıntıları olsa da onu da acayip bir finalle bitirdiler. fakat özellikle ferit karakteri ile zenginleşerek kendinden uzaklaşan müslüman tipi çok iyi bir şekilde çizilebilirdi. fakat inanılmaz sığ karakterler oluşturulmuştu filmde. mesela büşra kendisinden beklenmeyecek yerlere gitmesi başına türlü türlü işler gelmesine rağmen en ufak bir iç hesaplaşma yaşamadı. partiye gidiyor, bilmeden de olsa ot içiyor, bir adamla öpüşüyor ama sanki bunların hiçbiri ilk günahı değilmiş gibi rahatlıkla hayatına devam ediyor. ve ne yazık ki film içinde bir tane bile akılda kalacak ve filmden çıkınca bizi düşünderecek bir diyalog yoktu. yönetmenin derdi bu değilmiş anlaşılan. o dindar olanlar ile olmayanların birbirlerinden nefret etmedikleri bir türkiye hayali ile bu filmi hazırlamış. bu samimi bir çabadır ama ne var ki amaç hoş olsa da çaba yetersiz kalmış.