bugün

masturbasyonel muhabbetler

eskiden kahvehane muhabbetleri vardı.

masalarda toplaşırdı amcalar abiler. devlet meselelerini tartışırlardı, yunanistan'ı fethederlerdi. dinlerdik.
ü:. amcalar vardı. kesmekten yıkmaktan öldürmekten söz ederlerdi. kimi? derdik. cevap, "kendi kardeşlerimizi" olurdu.
k:. abiler vardı. idealardan bahsederlerdi, ideolojilerden bahsederlerdi. ne olacak? derdik. "dünyayı kurtaracağız" derlerdi.

sonra futbol muhabbetleri sardı dört bir yanı. sardı derken, birileri geldi* bir şeyler yaptı. futbol, müzik, eğlence, din popüler meseleler haline geldi.

neymiş?
* zico bu işi beceremezmiş, geretz'den adam olmazmış.
* castin çok seksiymiş, moda tasarımına başlamış.
* bez parçasını o kafaya taksan ne olurmuş, takmasan ne olurmuş.
* cem yılmaz büyümüş içindeki çocuğu çıkartmış -o zaten ordaydı!-.
mış miş.

bu furya oldukça iyi giderken, kadınlarımız da dekolteyle çıkıp orada burada boy göstermeye başladı. kadın para sahibi oldukça, erkekle gerçek ve neredeyse her anlamda eşit konuma geldi.

günümüzde, zamanında fabrikatörlerle düşüp kalkan gazino şarkıcıları yerine (artık hepsi yılların sanatçısı), parasıyla yapacak iş bulamayan kadın oyuncularla düşüp kalkan envai çeşit erkekten bahseder olduk.

birdenbire artık kadınlar da aldatmaya başladı. hatta iş gelişti, "erkekler aldatıyor, kadınlar da aldatsın"a dönüştü.

gören de, sanki ortada çok ahlaklı dolaplar dönüyor da, bu dolabın bazı raflarını "hak" sıfatıyla birilerine veriyorlar zanneder.

**

aldatma neredeyse tüm "batı" sıfatlı toplumda tartışılan, daha doğrusu dikkat çeken bir olay. bu normal birşey. fakat bazı avrupa toplumlarında artık eskisi kadar prim yapamazken, bazı "batılı" eşkiya toplumlarında salt bir "reality show" edasıyla ele alınmakta.

türkiye'de de genel bir geriden takip sistemi mevcut olduğundan, aynı şeyleri yaşıyoruz.

fakat işin komik tarafı, bu muhabbetlerin hiçbirinin gerçek bir sonuca ulaşmamış olması. evet, birşeyler konuşuluyor. profesörler, manken-oyuncu-şarkıcı-aldatıcı tipler yanyana gelip -amiyane tabirle- lafın .na koyuyorlar. ama sonuç yok.

sonuçtan kasıt da öyle bir yasa bir manifest üretmek de değil ha... sadece her konuk kendi yargısını ortaya koysa, o kadar laf yapacaklarına, o yargıya nasıl vardıklarını belirtseler kafi.

fakat bir çeşit pornografi geçiyor gözlerimizin önünden: insanlar konuştukça konuşuyor, konuştukça kendilerinden geçiyorlar.

**

peki ne oluyor?

sabah-öğle-akşam-gece
ipek teyze nakış örüyor ve ekrana bakıyor,
genç ayşe (liseye gidiyor) cips yiyip ekrana bakıyor,
hilal (üniversiteye gidiyor) birasından yudumlayıp ekrana bakıyor,
mustafa (genç mühendis) sevgilisinin saçlarıyla oynarak ekrana bakıyor.

neye bakıyorlar?

beş kuruş üretimin yapılmadığı laf salatalarına.

**

türkiye'de üretim yapılmıyormuş... ülkenin belirli bir programı yokmuş... irtica yükselişe geçmiş, akbank'ı amerikalılar almış.

bize ne yahu!

s.s. hanfendi çok güzel giyinmiş. çirkinliğini göğüs dekoltesiyle örtüyor. s.a. "ağabey" ortalığı karıştırarak kazandığı "abilik" ünvanından para kazanmaya devam ediyor. arada da bir kaç figüran; tam seyirlik!

(s.s.'yi özellikle beğendik. mühim olan da bu)