bugün

ibretlik kemalist hikayeleri

atatürk her zamanki gibi sivas'ın batı kanadını dolaştığı bir gezisinde, ankara'nın bir köyüne uğrayıvermiş. hava sıcak mı sıcak. herkes terleye terleye yapış yapış olmuş. ne klima var, ne de içlerini ferahlatacak buz parmak cinsi dondurma.

girmişler köye, herkes topraktan fışkıran mucizevi soğuk ayrana ağzını dayayıp içiyor. köydeki hanımlardan biri de -başı açık ve röfleli- bir tas ayran doldurup ataya uzatmış. yüce atatürk hazretleri içip bitirivermiş ayranı.

-kocan nerde? diye sormuş.
+kocam çanakkale'de şehit oldu. ben de onun yokluğunda çocuğumu laik ve ilerici olarak yetiştirdim. hem ana hem baba oldum. demiş kadın.
atatürk duygulanmış. kadın hem laik, hem de ilericiymiş çünkü. çakmak çakmak olan gözleri masmavi parlamış.
-kaç doğumlusun sen? demiş.
+sizin samsun'a çıktığınız gün doğdum ben. diyivermiş.
atatürk şaşırmış. yıl 1934. kadın 1919'da doğdum diyor. en az 30 yaşında.
-nasıl olur? dip boyan gelmiş, bembeyaz saçların çıkıyor altından. demiş ata.
+sizin bu vatanı kurtardığınız gün ben yeniden doğdum. demiş ve istiklal marşı'nı söylemeye başlamış.

güneş aniden kavurucu etkisini kaybetmiş ve köydeki pınarlar gürül gürül akmaya başlamış. her tarafı sonsuz bir mutluluk sarmış. laik köydeki bayanlar, atatürk kafilesindeki tanımadıkları erkeklerle tango yapmaya başlamışlar. atatürk çakmak çakmak bakmış.

-aferin çocuk. demiş. işte o gün türkiye'nin ne kadr laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu kanıtlanmış.