bugün

kayıp sözlüğün hikayesi volüm bir

alışılmamış şekilde yazının başında verilmiş not: burada bahsi geçen sözlük, bildiğimiz tdk sözlüğüdür. redhouse da olabilir. hatta "içine söz koyulan kutu" gibi iğrenç bi espri materyali bile. ama asla ve asla her hangi bir sanal alem sözlüğü değildir. bu inci sözlük olsa bile. etmeyeceğim işte. sözlüğü bilmem kaç yüzüncü kez sikindirik bi entryye kurban etmeyeceğim. bu benim entrym olsa bile.

ne oldu? ürktünüz dimi bi an, irkildiniz bile. ve hatta.. tamam tamam sakinim. ilacımı getirin.

günlerden bir gün, yine kırda bayırda gezer iken ben -ki aklı başında hiç bi hikaye karakteri günlerden bir gün kırda bayırda gezmez- yoruldum, ve ani bir dinlenme isteği hissine kapıldım. olduğum yere çömecektim ki, çömmedim. neden mi? öylesine. sonra bir kaç adım ileride garip renklere sahip, cicili bicili bi kitapçığa rastladım. yavaşça eğildim, elime aldım. bu ilk tecrübemdi.

sanırım bize bir şey anlatmaya çalışıyordu. okumaya çalıştım, okuyamadım. anlamadığım bir lisanda yazılmıştı. kayıp bir kavmin eseri olduğunu düşündüm bir an. sonra da o kavmi aramayı düşündüm, böylesine iğrenç bi espri yaptığım için kendime küstüm.

kitabın ilk sayfasını aralamamla, kankanın yılan sokmuş pipisini emmek anındaki gibi bi hisse kapıldım. neden böyle gerizekalı bi sözlük hissine kapıldığımı bilmiyorum ama kapılmıştım işte. soru sormadım, razı oldum.

ilk sayfa türkçeydi. üzerinde aynen şunlar yazıyordu; "bunu yazan hayati, okuyana koysun." tam "hehee, amına kodumun kekosu, uymamışki, hehee.." diyeceğidim ki, ikinci sayfa şu cümleyle karşıladı beni; "uysa da kodum, uymasa da kodum."
bu kudret karşısında diz çöktüm.

neye uğradığımı şaşırmıştım. bu şaşkınlıkla beraber, garip bir maceracı karakter de esir alıyordu beni. e kolay mıydı, gizemli bir defter ele geçirmiştim. kendimi jurassic park ta falan hayal ettim bir an. sonra bi sinek çarptı suratıma, korkudan içime ettim. "ulan pezevenk" dedim kendi kendime, "ne de hazırmışsın amerikan filminde hissetmeye."
'amerikan filminde hissetmek' dediysem, yanlış anlaşılmasın, öyle hissetmek değil.
akabindeki duygularım yine boyun eğmekti. üç paragraftır kabulleniyordum her şeyi ve bu canımı sıkmaya başlamıştı.

derken sayfalar arasındaki yolculuğuma devam ettim. bir ayak izine rastladım sayfanın ortasında. çok eski, silik bir şeye benziyordu. yalnız anlam veremediğim şey üzerindeki 'ugg' yazısıydı. "ulan burda bile mi aq" diye düşündüm, sonra "yok artık" dedim, "yüz yıllık kitapta da olmaz ya." evet, bu bir şifreydi. dur bakiim, şöyle bişey olabilirdi; 'ultra gained gang'. çok sikindirik olmuştu ama işte ben de uymasa da komuştum.

heyecan doruktaydı. yazıları da yavaş yavaş anlamaya başlamıştım. şöyle bir yazıya rasladım; "ergodandantavuscikisi:vanhooijdonk" sanırım bu da şu olmalıydı: "erdoğan dan davos çıkışı; van minuts." hayır hayır, tüm teorimi değiştirmiştim. belli ki bu kitap geçmişe değil geleceğe aitti.

son sayfalardaki hakim renk kırmızıydı. yani kanla yazılmış gibiydi.

sözlük demiştim di mi başlıkta, sıçmıştım yani. şu da sıvaması olsun; sonraki sayfalar top, elma, bush gibi "adi" şeylerin tanımı şeklindeydi. bunu yazan yaratık her kimse, bana koymadan önce kendine has bir dil geliştirmişti. nasıl anladın derseniz, dedim ya, çözüyordum bu dili yavaş yavaş.

evet biraz bu dilden bahsetmek istiyorum. öncelikle kesinlikle noktalama işaretlerine dikkat edilmemiş. büyüklü küçüklü harfler, smileylerle dolu. bi kaç kavram dışında tanım yok. ilk on giriş saçma sapan cümleler. sonraki girişler de. anket tarzında başlıklar çok. şunun gibi şeyler; 'barcelona da oynayacak tek orion, orionların nicklerinin hikayeleri, orionların itirafları, orionların msn adresleri'. önce "ta aklınızı sikiim sizin" dedim, sonrasında da bu uygarlığın ismini keşfettim; orionlar!

parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu. hesaplarım yanlış değilse, bu gelecekte yaşayan dünya dışı bir ırktı ve türkler de dahil olmak üzere pek çok ırkı esir almışlardı. kurtulabilenler geleceğe, belki de geçmişe mesaj bırakmak istemişlerdi asimile olmuş dilleriyle.

bak şimdi. git gide heyecanlanıyor, araya reklam girmesinden korkuyordum. ne kadar embesil olduğum dikkatimden kaçmadı.

ve teorim doğruysa, paralel zamandaki bu medeniyet her an bizim yaşadığımız eski dünyaya da saldırabilirdi. hemen muhtara haber vermeliydim. "muhtar ne yapar süpersonik medeniyete deyus" dedim, nsa i aramalıydım. masum insanları öldürmekten başka bi işe yaramalıydı ilk defa teknolojileri.

heyecan ve korkudan ölmek üzereydim. ne yapacağımı şaşırmış vaziyette telefona koşarken, son sayfayı okudum. 'melissa' yazıyordu. "yazık olmuş" dedim.

cebimde telefon olmasına rağmen ben ev telefonuna koşuyordum. bunun manyaklığımdan mı yoksa heyecanımdan mı olduğunu anlamadan, abd düşeceğini düşünerek 911 i aradım. e 112 yi arasam türk işi olur, ekşın namına bişey bırakmazdı olayda. çıkan lavuğa "bana başkanı bağlayın" dedim, "kimi" dedi, "başkan lan" dedim, "obama!".. "hassiktir lan, kimlerle uğraşıyoz aq" deyip kapattı. sonra bi şekilde nsa e ulaştım, lakin ingilizce bilmiyordum.

tam çaresiz vaziyette ne yapacağımı düşünüyordum ki bi çocuk sesi duydum. gelen melissaydı. ne, melissa mı? dur bi dakka.. komşunun küçük kızı. şirin velet "teoman abi teoman abi, defteyimi kaybettim göydün mü buyalayda" deyiverdi paçalarıma sarılırken. "yoo" dedim, "nası bişeydi?" zıpladı, elimden kaptı gizli sözlüğü.

"dur kızım, ver onu bana" derken durdum bir an, susamıştım. heheh. şaka şaka. neyse, her şeyi anlıyordum.. ensemden aşşaa soğuk sular döküldü bir an.. parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu.

bu benim gizli sözlük, meğerse kızın karalama defteriymiş. yerlerde sürünürken ablası olmaz olasıca uggsiyle üstüne basmış. boyası bittiği için melissa, son sayfaları sadece kırmızıyla yazmış. parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu. o küfürlü kısım abisine aitmiş.. zaten abisinin eski defterlerindenmiş. melissa bu deftere tvde gördüklerini, günlük hayattaki olayları, film karakterlerini filan yazarmış. parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu.

tüm bunlar anlatılırken, ben nihayet olduğum yere çökmüş dinliyordum. 4 kilo eroin yemiş sokak köpeği gibiydim. tepki vermiyordum.

dünyanın kurtuluşuna mı sevineyim, saflığıma mı üzüleyim bilemedim.

neyse, en azından anket yapmamıştım.

teselli buldum.

melissa elinde defter yol alırken, ben de saçmalamada rekor kıran finali düşündüm.

alışılmış şekilde yazının sonunda verilen not: alışılmamış şekilde yazının başında verilmiş not yanılmış olabilir.