bugün

ikinci abdülhamid

Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan ikinci Abdülhamid, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı. Yunan seferi sırasında, kendisine hazinede yeterli para bulunmadığı söylenince, atalarından kalma şahsi servetinden masrafları karşılamış, devletten beş kuruş almamıştı.

Boş vakitlerini marangozhanede geçirir, harika eşyalar yapar, bunları sattırır ve parasını fakire fukaraya dağıttırırdı. Son derece şefkatli bir insan olan Sultan ikinci Abdülhamid'in kendisini öldürmek isteyenleri bağışlaması, dünya siyaset tarihinde görülmemiş bir olaydır. Sultan ikinci Abdülhamid, kültüre önem vermiş ve eğitim konusunda hizmet verecek birçok mekan yaptırmıştır.

Üniversiteler, Güzel Sanatlar Akademisi, Ticaret ve Ziraat Okulları kuran Sultan ikinci Abdülhamid, ilk ve orta dereceli okullar, dilsiz ve kör okulları, kız meslek okulları da yaptırmıştır. Vilayetlere liseler, kazalara ortaokullar kurmakla beraber, ilkokulları köylere kadar ulaştırdı.

istanbul'da Şişli Etfal Hastahanesi'ni ve Darülaceze'yi kendi şahsi parasıyla yaptırdı. Hamidiye adı verilen nefis içme suyunu borularla istanbul'a getirtti. Karayollarını Anadolu içlerine kadar uzatan Sultan ikinci Abdülhamid, Bağdat'a ve Medine'ye kadar da demiryolları döşetmiştir. Büyük şehirlere atlı tramvay hatları döşetti.

http://www.tarihsayfam.co...-tarihi/2-abdulhamid.html

ayrıca:

Abdülhamid'in, 2. Mahmut'un yaptığı gibi pragmatik çözümlerle değil, temel bir islami meşruiyet çözümü içinde ülkeyi yeniden yapılandırmaya götürdüğünü kaydeden Armağan, "Onun amacı gerçek bir Halifenin manevi etkisi altında birleşmiş olan Müslüman ağırlıklı bir imparatorluğa dönüşülmesi idi. Bu dönemde Adbülhamid çok akıllı bir siyaset güderek Osmanlıyı parçalamak isteyen Batı'dan zaman kazanmak maksadıyla çok geçikmiş olan alt yapısını tamamlamaya ve modern bir devlet haline getirme çabalarına girişti. Bu aslında Batı'nın istemediği bir şeydi. Islahat hareketlerine verdiği destekle Osmanlı imparatorluğunun gelişmesini istiyormuş gibi gözükmesine rağmen bu karşı atak Batılılar tarafından hoş karşılamamıştı. Osmanlı Devleti'nin parçalanmasını bekleyen ingiliz, Fransız, Rus imparatorluklarının yapmak istediklerini püskürten, onların taleplerini karşılamayan ve onlara karşı büyük ölçüde zaman kazanmaya matuf denge politikası izleyen birisi sistemin başına geçince ister istemez Batı kamuoyu, Batılılaşmayı tam anlamıyla becerebilen bir Padişah olmasına razı olmadılar. 1879'da dizginleri ele alan Abdülhamid, 1908'e kadar bu poltikayı akıllıca uyguladı. Dillere dolanan 'Kızıl Sultan' lakabı da bu dönem Batılılar tarafından yakıştırıldı. Zaten ittihat ve Terakki'cilerin istediği de buydu" dedi.

http://www.turksultans.com/babosm.php?id=2

ayrıca:

Teşkilatlı ve iyi organize olmuş Siyonizmin en büyük hedefi olarak deklare edilen Filistin toprakları Osmanlı sınırları içerisindeydi . Dünya Siyonist Teşkilatının başkanı Theodor Herzl ,dönemin batılı emperyalist devletlerince borç batağında ki " Hasta Adam" olarak nitelendirilen Osmanlı devletinin padişahı sultan 2. Abdülhamid'den Filistin'e yerleşme müsaadesi alacağına inanıyordu.Nitekim bu dönemde 1891-1892 yıllarında Rusya'da Yahudi aleyhtarlığının şiddetlenmesi ile yeni bir yahudi göç dalgası ortaya çıkmış ve bunlar dan bir kısmı Osmanlıya sığınmışlar bunlar perişan halleri Padişah Abdülhamid'i etkiledi ve Yahudilere karşı müsbet düşünceler beslemesine vesile oldu. Theodor Herzl doğrudan 2. Abdulhamid'e başvurmadan önce bu sırada Osmanlı Devletiyle yakın münasebetler içinde bulunan Alman imparatoru 2. Wilhelm;den yararlanmak istedi.Bir yolunu bulup imparatorun Osmanlı devletini ziyareti sırasında 1898 Ekiminde kendisinden durumu Osmanlı padişahına açacağı yönünde somut bir işaret almaya muvaffak olamadı..Ve nihayet kendisi 17 Mayıs 1901yılında padişahla görüşmeyi başardı Aslında 2.Abdülhamid'in Herzl i kabül etmesinin sebebi bu sırada Avusturya Macaristan imparatorluğunun Makedonya meselesi ile yakından ilgilenmesi ve Herzl'in de bu ülkenin nufuzlu gazetelerinden birinin muhabiri olmasıydı .

Siyonistler önce belirli bir meblağ karşılığında Filistin topraklarını satın almayı ardından da Duyun-ı Umumiyenin kendileri tarafından konsolidasyonunu teklif ettiler. Ve bu husus belirsiz bir şekilde sürüncemede kaldı. 2.Abdülhamid'den istediği tavizleri alamayan Siyonistler 1908 inkılabını bir ümit ışığı olarak gördüler .Ve 2 Abdülhamid'in Kudüs'ü ziyaret edeceklere geçici olarak uygulanan tezkire adlı izin belgesini kaldırdılar ve Filistin'de toprak satın almayı serbest hale getirdiler. Fakat bu durum uzun sürmedi. Zira 31 Mart Vakasından sonra azınlıkların bağımsızlık ve ayrılma yönünde faaliyetlerini arttırmaları, ittihatçı yönetim nezdinde siyonistlerinde bu bağlamda değerlendirilmesine sebep oldu. Bu sebeple ittihatçı yönetim tarafından yeni kısıtlamalar ve yaptırımlar yürürlüğe kondu. Aslında bu tepkinin en önemli nedeni Fransa'da başlayan 1789 ihtilalinin sonucu olarak milliyetçilik akımından en çok etkilenen Osmanlı idarecilerinin,yeni bir ayrılıkçı akımla uğraşmak istememeleriydi. Fakat korktukları bir başka cepheden başlarına geldi. Bu dönemde bağımsızlık güdüsüyle ve özellikle Suriye ve Lübnan'da etkin gizli cemiyetlerin bünyesinde bir Arap milliyetçiliği gelişti. Bu hareket içinde yer alanlar Filistin'de Osmanlı hakimiyetinin Musevi yada Siyonist hakimiyeti ile değişmesini kesinlikle istemiyorlardı. Bu arada Siyonistlerin Filistin'de başlattıkları kolonizasyona engel olmak için ellerinden geleni yapıyorlar ve Filistine yahudi göçünü durduramayan Osmanlı yönetimini şiddetli bir şekilde karşı çıkıyorlardı. Bu sıralarda Arap tepkilerini en fazla çeken ve zamanla milliyetçi bir harekete dönüşen gelişmelerden biri de bütün yasaklamalara rağmen yahudilerin toprak kazanımlarının artışı idi.

Burada yahudilerin toprak kazanımlarındaki artışta yahudilere ellerindeki toprakları yüksek meblağlar karşılığında satan Arapların payınıda zikretmek gerekmektedir. O dönemde içte ve dışta çeşitli sorunlarla uğraşan merkezi hükümet ise bu gelişmelere engel olamıyordu. Ve sonuçta yahudi-siyonist yerleşimine karşı Arap milliyetçiliği harekete geçti.Arap ve Yahudi milliyetçiliklerinin çatıştığı Filistindeki karmaşayı arttıran bir diğer önemli unsur da bu stratejik bölge üzerinde farklı çıkarları bulunan Emperyalist Avrupalı güçlerin -aşta Ortadoğu-işin içine girmesiydi Özellikle ingiltere başta olmak üzere Avrupa devletleri, etkisi günümüze değin sürecek .arap-israil çatışmasının tohumlarını atmışlar ve iki tarafı desteklemekten ve Osmanlı Ortadoğu'sunu sömürebilmek için çeşitli etnik grupları dış politikalarına alet etmekten çekinmediler Bu grupları ve cemaatleri himayeleri altına alarak imparatorluk içinde kendilerine beğlı unsurlardan nufuz bölgeleri oluşturdular Böylece Osmanlı Devleti dağıldığında bu nufuz bölgelerine dayanarak imparatorluğun mirasını aralarında paylaşabilecekleri bir ortam hazırladılar.
http://www.turkcebilgi.co...ilistin%20Politikas%C4%B1