gazetecilik

''gazetecilik, işgal altındaki bir ülkenin vatandaşlığı gibidir; direnirsiniz, sürgüne gidersiniz ya da işbirliği yaparsınız. bu imkansız halleri tek bir ana sığdırırken, yine TEK BiR ANDA HÜZNÜN, BAŞKALDIRININ VE UTANCIN HAKKINI VERMEK-tir gazetecilik.

beyninizde birbiri ardına açılan bitmez o tükenmez cephelerin her birinde inançsız ve yorgun bir asker olarak savaşırken, zihniniz kendi generallerini, kendi ölülerini ve kendi kaçaklarını yaratır.

gazetecilik YOKSULLUĞUN KAHKAHALARI, ZENGiNLiĞiN GÖZYAŞLARIYLA karıştığında, anılarınız ve arzularınız arasında bir yerlerde genellikle kendi atlarınızı vurmak, kendi gemilerinizi yakmak, kendi evinizi dinamitlemektir. siz düşmanlarınızın göz yaşlarını silerken, suratınızda patlayan tanıdık tokat, sırtınızda gezinen tanıdık bıçaktır gazetecilik.

edebiyatın bu arka bahçesinde, hayatın önünüze savurduğu öykülerde o olağanüstü tutkuyu tek başına yaşayanların kederidir gazetecilik. ve gazetecilik kahramanlarını gerçeğin dışında başka hiç bir kadere sürükleyemeyen dehanın çaresizliği, yalnızlığıdır.

yatak odalarında dolaşan bir hayalettir gazetecilik; bir kadının kirpiklerinin ucunda, göğüslerinin diriliğinde, teninin yumuşaklığında kendini ele veren o ıslak, küstah arzunun havaya dağılan kokusuyla sarhoş olabilmektir.''