bugün

yecüc ve mecüc ün ortaya çıkması

kıyametin on büyük alameti'nden bir tanesi. yecüc ve mecüc, zülkarneyn tarafından yapılan bir sedle yolları kapatılmış ve kıyamette bu seddi aşacak olan iki halktır.

bildiklerimizden devam edelim;

bu iki halk her gün kendilerini engelleyen bu seddi kazarlar fakat yıkmalarına çok az kalmışken yorulurlar ve kazma işini ertesi güne bırakırlar. ertesi gün işe başladıklarında ise seddi hiç kazılmamış haliyle onarılmış bir halde bulurlar. bu döngü seddin yıkılmasına, yani kıyamet'in kopmasına çok az vakit kalana kadar devam edecektir. kıyamet bu iki halk seddi aşarlar ve yeryüzüne yayılırlar.

önce yecüc kavmi seddi aşacak, batıya doğru akın ederek yeryüzündeki tüm yiyecek ve içecekleri tüketip büyük bir kuraklığa yol açacak. insanlık bu tehdidi ortadan kaldırmak için birleşme kararı alacak ve yecüc kavmini büyük ve zorlu bir savaş sonucunda ortadan kaldıracak. daha sonra mecüc halkı seddi aşacak ve batıya doğru akın ederek tüm yiyecek ve içecekleri tüketip yine byük bir kuraklığa yol açacak. insanlar bu tehdidi de ortadan kaldırmak için birleşecekler, büyük ve zorlu bir savaşın sonucunda da mecüc halkını ortadan kaldıracaklar. bu iki halkın cesetleri üstüste yığılacak ve cesetlerin kokusu tüm dünyaya yayılacak.

yecüc ve mecüc akınları sırasında fırat nehrini de kurutacaklar. kuruyan fırat nehrinin altından altın çıkacak. hz. muhammed müslümanları oradan çıkacak altından uzak durmaları konusunda uyarmıştır.

yecüc ve mecüc'ün; türkler ve moğollar olduğu söylenmişse de bu alametlerle paralellik göstermez. bunun dışında küresel ısınma sonucu buzulların erimesiyle çin ve hindistan'ın sular altında kalacağı, burada yaşayan halkların bu felaket sonucunda batıya göç edeceği, bu olaylar örgüsüne bakılarak da çinlilerin ve hindistanlıların yecüc ve mecüc olduğu iddia edilse kimi çevreler tarafından, bu iki varsayımda gerçekten uzaktır. yecüc ve mecüc'ün ortaya çıkması henüz gerçekleşmemiştir.

zülkarneyn kıssası (kur'an-ı kerim ayetlerinin meallerinden)

[Kehf, 83-98]

83. (Ey Resûlüm!) Sana Zülkarneyn'i soruyorlar. De ki: "Size ondan bir hatıra okuyacağım."(1)

84. Gerçekten biz onu yeryüzünde (büyük) bir iktidar sahibi yaptık ve ihtiyaç duyduğu her şey için bir sebep (bir yol ve imkan) bahşettik.

85. O da (batıya doğru) bir yol takip etti.

86. Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir su gözesinde (Atlas Okyanusu'nda) batıyor buldu. Onun yanında da bir kavim buldu. (Ona:) "Ey Zülkarneyn! (iman etmezlerse onlara) ya azap edersin veya haklarında güzel (olan yol)u tutarsın." dedik

87. (Zülkarneyn) dedi ki: "Kim (inkâr ederek) zalim olursa, biz onu cezalandıracağız. Sonra o, Rabbine döndürülür. O da kendisine görülmemiş (şiddetli) bir azap ile azap eder."

88. "Ama kim de inanıp güzel amel (ve hareket)te bulunursa, mükâfatların en güzeli onundur. Ve ona buyruklarımızdan kolayını söyleyeceğiz."

89. Sonra (Zülkarneyn) bir yol daha takip etti.

90. Sonunda güneşin doğduğu yere ulaşınca, onun (güneşin), kendilerine (sıcaktan koruyacak) hiçbir siper nasip etmediğimiz (çıplak) bir kavim(2) üzerine doğduğunu gördü.

91. işte (Zülkarneyn) böyle (bir hükümranlığa sahip)tir. Doğrusu biz onun yanında ne var ne yoksa ilm(imiz)le kuşatmıştık.(3)

92. Sonra bir (başka) yol tuttu.

93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman, onların önünde (eteğinde), hemen hemen hiç söz (dil) anlamayan bir topluluk buldu.

94. Onlar (tercümanları vasıtasıyla): "Ey Zülkarneyn! Hakikaten Ye'cûc ve Me'cûc, bu yerde (çeşitli kötülükler yaparak) bozgunculuk çıkarmaktadır. Bizimle onlar arasına bir set yapman için sana vergi verelim mi?" dediler.

95. (O da:) "Rabbimin o hususta bana verdiği imkan (ve nimet) daha hayırlıdır. Haydi siz, bana kuvvet(iniz)le yardım edin de sizinle onlar arasına sağlam bir engel yapayım!" dedi.

96. "Bana demir kütleleri getirin." Nihayet iki dağın arası (dolup) denkleşince: "Üfleyin (körükleyin)." dedi. Nihayet onu bir ateş haline koyduğu zaman: "Getirin bana, üstüne erimiş bakır dökeyim." dedi.

97. Artık (Ye'cûc ve Me'cûc) onu ne aşabildiler ne de delebildiler.

98. (Zülkarneyn:) "Bu, Rabbimden (kullarına) bir rahmettir. Rabbimin vaadi geldiği (kıyâmet yaklaştığı veya Ye'cûc ve Me'cûc'ün çıkacağı) zaman, onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir." dedi. [krş. 21/96]

Dipnotlar:
1-Zülkarneyn hakkında bazı görüşler vardır. Bazıları, onun Makedonya kralı Büyük iskender olduğunu söyler. Diğerlerine göre o değildir. Çünkü o putperesttir. Kur'an'da sözü geçen Zülkarneyn'in ise Allah'a ve âhirete inanan velî, sâlih bir mü'min olduğunda ittifak vardır. Ona Zülkarneyn denmesi, güneşin iki ucuna varması, doğu ve batıya hükmetmesinden dolayıdır. (Elmalılı, V, 3274-3279; Seyyid Kutub, IX, 461-462; Mehmed Vehbi, VIII, 3165). [bk. 18/86, 90]

2-Bunların güneşten korunacak evi ve elbisesi olmayan zenci insanlar olduğu söylenir (Sâbûnî (Safve), II, 434; Celâleyn). Tunus ve Merakeş'e vardığında ifrikiyye adlı bir şehir kurmuş, bu yüzden bu kıtaya Afrika kıtası denmiş ise de zâhir olan Uzakdoğu olmasıdır (Elmalılı, V, 3284; Seyyid Kutub, IX, 462).

3-O şeylerin çokluğu o derecede idi ki, onları ancak Latîf ve Habîr olan Allah'ın ilmi ihâta edebilirdi (Beydâvî).